722 EĞİTİMLERİ
Temel Maji
Manyetik Maji
Pozitif Enerji
Maji Nedir?
Maji Artık Bilimdir
Eğitim Hakkında Bilgiler
Ücret Sorgulama
Eğitime Katılın!
SİTEYE ÜYE OLUN
ÜYE GİRİŞİ
722 SİSTEMİ ve EĞİTİMLERİ SORULARI

JANUS'a SORUNUZU SORUN!

SORULAR ANA SAYFA        |        SON EKLENEN SORU        |        TÜM 722 SİSTEMİ SORULARI

Önemli Açıklamalar        |        Soruların Kabul Edilme Kriterleri



= TÜM SORU KONULARI =

722 Ekolü ve Eğitimleri     |     Maji     |     Astroloji     |     Kuantum ve Bilim     |     Ezoterizm

Pozitif/Negatif Enerji     |     Müslümanlık     |     Farklı İnançlar     |     Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar     |     Fal/Tarot

Ruhsal Sorunlar     |     Yaşam ve İlişkiler     |     Özel İlişkiler     |     Janus

23 Mart 2023
Anaerkil Ezoterizm konusunda kafa karisikliklari (722 ve anaerki hakkında önemli noktalar)

Anaerkil Ezoterizmle ilgili birkaç kafamin karistigi nokta var. Anaerkil ezoterizm bir unutulmus kültürmüdür? Ama yanilmiyorsam bazi yazilarinizda uyarildim vb. tarzi seyler yaziyorsunuz ve birseyi biraktiginizi belirtiyorsunuz? Ayrica bizden baska kimseye verilmedide yazmistiniz dogru hatirladiysam. Yoksa her ikiside mi? Hem kültür, hem varlik grubu tarzinda(Örnegin Bedri Ruhselmanin ve sonrasinda ekollerin aldigi varlik grubundan bilgiler tarzi) mi görüsünüz? Sonuçta bir insan veya birden çok insan tarafindan uyarildiginizi zannetmiyorum hiç. Hepsini kuantum ile iliskilendirir, baglarsak ise daha da karmasik olucaktir diye düsünüyorum soru?

YANIT

Editörün notu: Yanıtın başında 722nin kuruluş hikayesi yer almaktadır. Anaerki konusuna atlamak için buraya, soruda yer alan cümlelere verilen yanıtlara atlamak için buraya tıklayın.

Kendimizi ifade etmemize aracı olacak bir soru bu… Cümlelerinize geçmeden önce var olma hikayemizi anlatırsam, siz ve beni okuyan kişiler, sormadığınız sorularınıza da yanıt bulabilecek olabilirsiniz. Zaten anlatacaklarım "Ama yanilmiyorsam bazi yazilarinizda uyarildim vb. tarzi seyler yaziyorsunuz ve birseyi biraktiginizi belirtiyorsunuz?" cümlenizle ifade ettiğiniz sorunuza da yanıt teşkil edecek.

25 yıl kadar önce bir Kung Fu ustası ile tanıştım. Çabucak dost olduk. Başarıları, insanlarla anlaşma kapasitesi, sözlerinin, kararlarının, seçimlerinin garip (insanı –izinizle- "sinir edecek kadar" diyeyim) doğru çıkması, yakışıklı olmadığı halde kadınların üzerinde ifade edilmesi zor pozitif etkisi dikkatimi çekti. İşleri hep yolunda gidiyordu. Herkes onu seviyordu. Genelde mutluydu.

Ben ise satanizmden yeni kurtulmuştum. (Bir kez daha altını çizeyim: Bana sorarsanız, benim içinde olduğum satanizm, popüler satanizmle ilgisiz bir ortamdı.) Boşluktaydım. Hatta kaybolmuştum, hayatım mihverinden çıkmıştı. Üstelik her şeyimi yitirmiştim. Sorgulayıcı ve araştırmayı seven bir beynim vardır. Onda izlediğim bu alışılmadık durumu sorgulamaya ve giderek ona sorular sormaya başladım. Yanıtlar kısa ve özdü… kesinlikle felsefi değildi. Hepsi hem ilginçti, hem de nokta atışı benzeri etkindi. Ben de daha sordum. Zaman içinde duyduklarımı uygulamaya karar verdim.

Ama beceremedim.

Onun sözleri ile beynimdeki doğrular (satanist geçmişimden gelenler değil, sıradan bir insan olarak yaşarken, çocukluğumdan beri beynimde yer eden doğrular, hatta iyiler) ile ciddi bir çatışma başladı. Derler ya, "içimden bir ses" haklı olduğunu söylüyordu. Ancak söylenenleri benim bildiğim ben olarak yapmam mümkün değildi. Defalarca isyan ettim… bana bir şey empoze edilmediği halde, ben bir yere yönlendirilmediğim halde, onu hedefe aldım ve ona –bir ölçüde- saldırdım. Sözlerimle, mantığımla kırdım, döktüm.

Bu "krizlerimi" yaşarken, haklılığımı vurgulayan öfke dolu konferanslarıma aldırmaz, asla benle –tek bir kere bile- tartışmaya girmez, fazla da dinlemez, yanımdan ayrılırdı.

Bu durum on yıla yakın (hatta belki de biraz daha fazla) sürdü. Ciddi bir çaba ile değiştim. Hayır, "iyi" denilen insanı görmüş, ona özenmiş, kurtuluşa yönelmiş değildim. Değişme çabam bütünü ile ben merkezli ve çıkarcıydı: Dediklerini uygulayabildiğimde hayatım kesinlikle daha keyifli olmaktaydı.

Ben zaten bu amaçla yıllar önce satanist olmuştum. Oysa yeni öğrendiklerim eski öğretiye (hatta sıklıkla yaygın olana) bütünü ile tersti. (Yanlış anlaşılmamak için küçük bir örnek vereyim: Kadınların erkeklerden hem daha önemli, hem de daha değerli olduğu söylenmekteydi. İçgüdüler kurtarıcıydı. Akla dikkatle yaklaşmak gerekliydi. Ben ise kitap düşkünü, tartışmacı, felsefeye düşkün biriydim.)

Bir gün ilişkimiz koptu. Ona o kadar bağlanmıştım ki yalnız başıma ayakta kalmayacağımı düşündüm. Ama varlığım her şeyin YENİ başladığını, benim artık eski kişi olmadığımı söyledi. Haklı olabilirdi.

Arkadaşlar; ne kadar inanırsınız bilmem, ama yaşadığım akıl almaz değişimi sadece "bana sihirli bir değnek değdi" sözleri ile tam olarak ifade edebileceğimi düşünüyorum. Onun ortaya çıkışının da, gidişinin de zamanlaması garip olduğu için hep karşılaşmamızın bir plan gereği olduğunu düşünmeden edemem.

Yeni kimliğim ile bir kez daha majiye döndüm. Öğrendiklerimi birkaç okültist dosta aktardım. İlgi çekti sözlerim, onlar da etkilendiler. Sözlerin majikal ve ezoterik yansımalarını/karşılıklarını birlikte araştırmaya başladık. Araştırmalar bizi kuantuma yöneltti.

Önceleri kuantum mekaniğini anlamadık. Zordu. Sizlere anlatmaya çalıştığımız gibi kolay yol yoktu okültistler için. Bilgiler hep fizik severlere göreydi. Sonra giderek öğrenmeye koyulduk; giderek anlamayı başardık ve öğrendiklerimizi majiye uyguladık.

Ancak hocam tarafından bana verilen bilgilerde mistik esintiler kadar, gündelik yaşam ile ilgili düşünceler vardı. Bunları zaten yaşamıma uygulamaktaydım.

Sonunda aldığım bilgileri kuantum mekaniği ile özdeşleştirerek geliştirdiğimiz majikal sisteme katmak zorunda olduğumuzu anladık. Gerçek adına maji, din, bilim, kültür iç-içe olmalıydı; çünkü hepsi birbiri ile bağlantılıydı, birbirini doğrulamaktaydı, birini çıkarınca tamlık bozuluyordu. Bu çok ilginç bir durumdu; çünkü -dediğim gibi- "tamlık" içinde hem bilim, hem maji, hem mistisizm vardı. Bu tamlığı geliştirmeye karar verdik. Artık yapılacak şey kontaklarımıza danışmaktı.

Astral bazlı onaylar gelince bu kez bilgiyi geliştirmek için yine bilimsel ortamda arayışa girdik. Zaman içinde çerçeve çizilmeye koyuldu. Artık "Evren nasıl meydana geldi?", "Tanrı nasıl bir şey ve amacı ne?", "Neden dünyada kötülük var?" benzeri önceden yanıtlanamamış nice sorularımıza cevap bulabiliyorduk. Majiyi de, elimde bilimsel açıklamalar (boş laf değil, somut nedensellik) olduğu için daha inançla yapmakta, daha başarılı olabilmekteydim.

Elde ettiğim bilgileri Ekşi Sözlükte paylaşmaya başladım. İlgi oldu; şahsıma sorular sorulmaya başlandı.

Ama bir gün ayrılmaya karar verdim. Ayrılma kararıma tam üç kez o güzel insanlar engel oldular… ama kararımdan dönemedim. Bu gün, neredeyse on yıla yakın (belki daha uzun) sürede beni hala izleyen (janus722.com'da izleyen) dostlarım vardır. Hatta bazıları öğrencim (eğitim aldılar, hala hepsi de arkadaşımdır, öğrencim değil), bazıları reelde arkadaşım oldular.

Bu süreçte bir site açmaya karar verdim. Önce WİX den ücretsiz alanda bir site açtım. Ekşi Sözlükten tanıdığım bir hanımefendinin (Dilara) yönlendirmesi ile sitede de sorulara yanıt vermeye başladım. İlgi fazlalaştı. Arkadaşlarımla ücretli alana geçtik. 2015 yılında bu gün okumakta olduğunuz janus722 sitesi artık yayındaydı.

Sitenin adının Janus olmasının nedeni bu tanrının iki yüzü olmasıdır. Sitedeki ikonumda yüzümün yarısı –tıpkı Janus'un ikonlarında olduğu gibi- siyah renklidir. Bu benim –hala içimde uyanabilecek olduğunu bildiğim ama an-be-an gücünü yitiren- olumsuz yanımdır. 722 ise bulgularımızla elde ettiğimiz bir sayıdır.

(722 rakamı hakkında bilgi edinmek için 722 RAKAMININ SIRLARI - Bölüm 9: YA BÂSİT (Esmalarda 2 ve 7) adlı makalemi ve bu yazı öncesindeki diğer yazılarımı okuyabilirsiniz.)


Bu "kuruluş hikayesi"nden sonra "722 neden anaerkildir?" şeklindeki soruyu kendim sorup, sorunuzun içeriğine geçeyim.

Bize kontaklarımızla verilen bilgilerde "anaerki" sözcüğü geçtiği için biz de bu kelimeyi kullanmaya özen gösterdik. Ayrıca bize –gerek Kung Fu üstadı, gerek bedensiz varlıklar tarafından- verilen bilgiler, öncel anaerkil uygarlıkların sistemine/doğrularına paraleldi.

[Önemli bir açıklama yapmak isterim: Özel hayatlarımızda maço erkekleriz; hanımlar kırılmasın, egemeniz. Ancak cinsel yaşam hayatın yarısıdır… bana göre bile öyledir. Yatak odasının ve evin dışında yaşamaktan kaçamayacağınız bir hayat vardır. Gerçek, oradadır da... Bizler bu hayatta anaerkiliz. Sosyal maskeden söz edenler vardır; bize göre maske yoktur. Her iki kimlik de reeldir. Kişilik, çok farklı kompartımanlardan meydana gelen bir bütündür.
]

Ayrıca kadınların –bize doğru olarak öğretilen kadın modelinde kaldıkları sürece- (hanımlar bu söze kızabilirler, ben sadece bize söylenenleri yineliyorum, 722deki HİÇ BİR FİKİR KİŞİSEL DÜŞÜNCELERİMDEN KAYNAKLANMAMIŞTIR) erkeklerden daha çok bildiklerine inanmış kişileriz. Özel yaşamımızda DAHİ bunları denemiş ve doğruluklarını görmüş olduğumu eklemem gerek. (Özel hayatımdaki egemen ve otoriter kişiliğime rağmen, özelimdeki hanımlara sürekli, hatta en önemli kararlar arifesinde, danışan, onlara inanan ve yönlendirmelere uyan biriyim.) Basit bir anlatımla: "Venüsyen" kadınların dedikleri doğru çıkıyordu; onlar daha güzel hayat yaşıyorlardı. Onları dinlediğimizde biz mutlu oluyorduk. Bize söylenen/öğretilen zaten buydu. (Her ezoterik ekolde Venüs'ün zaten daima mutlulukle eş görüldüğünü de anımsatayım.)

Burada bir parantez açıp "kontaklarımızdan" söz edeyim. Bu iletişimin ne olduğunu aslında bilmiyorum. Kontağın kolaylıkla kurulmadığının, her şeyi sorup duramadığımızın, varlıklarla (varlığımdan söz etmiyorum) sohbet tarzı iletişimin olmadığının, kontağın hipnoz benzeri aracı ile kurulmadığının altını çizeyim. Sorulara yanıt, kontağı kurabilmişsem, beynimin içinde duyduğum bir ses, daha doğrusu "sessiz kelimler"dir. Kısa ve özdür. Jargon bana ait değildir.

Zaman içinde Venüs özelliklerinin kadınlara özel olmadığını öğrendik. İlk bilgileri aldığım kişi zaten erkekti ama bütünü ile Venüsyendi. Diğer yandan görebileceğiniz en erkeksi adamlardandı. Zaten bize Venüs'ün aslında kadın OLMADIĞI, sadece uyum ve daha ötesi DENGE olduğu öğretilmişti. Venüs ikinci olarak aşk, seks, sevgi, dostluk ve güzellikti. Bu nitelikler de erkeklerde misli ile bulunabilirdi. "Kadın Venüs, erkek Mars" iddiası ataerkil bile bölünmeydi. Venüs herkes (hatta her canlı) içindi.

Özetle 722, vahiy ile alınan bir sistem değildir. Ayrıca bazı okültist, bilim adamı ve/veya araştırmacıların keşfettikleri veya icat ettikleri bir sistem hiç değildir.

722; bir Kung Fu üstadından ana donelerinin alındığı, bunların gerek bilimsel bilgiler, gerek astral kontaklarla doğrulandığı ve güçlendirildiği bir sistemdir.


Şimdi cümlelerinize geçeyim.

" Anaerkil Ezoterizmle ilgili birkaç kafamin karistigi nokta var."
Anaerkil ezoterizm tamlaması, kontaklarımız tarafından söylenen bir sözdür ve bunca yıllık maji hayatımda başka yerden duymuşluğum yoktur. Tabi ki bu ekolü bizden başka, benden çok iyi şekilde yansıtan kişiler bulunabilir. Ancak biz rastlamadık. Yine de anımsatayım: Sosyal kimseler değiliz. Majikal kültürü zayıf insanlarız. Fark etmemiş olabiliriz.

" Anaerkil ezoterizm bir unutulmus kültürmüdür?"
Bize öğretilen TAM DA BUDUR. Bu kültürün insanın yapısına uygun tek gerçek olduğu söylenmektedir. Bu kültürün, (dikkat buyurun, majiden söz etmemekteyim ve anımsatmama izin verin, 722 sadece majikal sistem değildir) astrolojik çağlardan Yengeç Burcu çağında yaşandığı söylenmektedir.

(Bu konuda bilgi edinmek adına KOVA BURCU ÇAĞI 2. Bölüm: ÖNCEKİ ÇAĞLAR adlı filmi izleyebilirsiniz.)

Daha somut şekilde Anadolulu Lidya imparatorluğunda, Minoen kültürde, Çatalhoyük ve Hacılar kültürlerinde, Mojenjo Daro ve Harappa uygarlıklarında yaşanmıştır. Son iki uygarlığı batılıların ataları olan ve Hitler'in Ultimate Aim olarak aldığı Aryanların yok ettiğini dip not olarak söylemek isterim.

[Sözlerimin amacı, batılıları kötülemek olarak değil, onların –bazı kişilerin düşündüğü gibi- üstün vasıflı bir ırk olmadığını göstermektir. Biz Türkler, (Türkiye'de yaşayan tüm Türkler değil, Anadolulu olarak sayılabilecek ve Türkiye Cumhuriyetinin çoğunluğu olan ırk) karmayız. Ne batılı, ne doğulu, ne de Türki ırktanız. Bu konuya da dikkat çekmeden geçemedim.
]

Yukarıda zikrettiğim anaerkil kültürlerin TÜMÜNDE kadınlarda daha baskın bulunan nitelikler yüceltilir. Erkekler de bunları benimserler. Ama hala da belirleyici (lider değil, belirleyen) genelde erkektir. En adil krallar anaerkil uygarlıkları yöneten krallardır, ama dikkat edin, yöneten yine kraldır. Bu durum karşın pek çok muhteşem anaerkil kraliçe de vardır. Kraliçe Jezebel; Kraliçe Zenobia; bize göre tanrının oğlu Büyük İskender'e kendisi "Bu soy sürmeli" sözleri ile evlenme teklif eden Amazon kraliçesi Thalestris aklıma ilk gelenler.

[Amazonlar hakkındaki yaygın bilgilerin pek çoğu da yanlıştır; Amazonlar sarışındır. Karadenizlidirler. Erkekleri seven kadınlardır. ;-) Batılı dostlar onları da kaparozlamaya pek düşkündürler. :)
]

"Ayrica bizden baska kimseye verilmedide yazmistiniz dogru hatirladiysam."
Değerli kardeşim, bunca yıl kendimi anlatabildimse göstermiş olabileceğim gibi alçakgönüllü olmaya özen gösteren biriyim. Bu –anaerki ile sonradan edindiğim- huyum yüzünden "Evet, öyle" diyemiyorum. İçimden bir ses, pek herkesin bilmediği şeyler söylediğimizi fısıldıyor. Ama yukarıda dile getirdim: Bu konuda kültürü cılız, içine kapalı insanlarız. Belki çok da popüler gruplar aynı şeyleri savunmaktadırlar. Gerçekten bilmiyorum. Bildiğim, tek olduğumuz. Ama şu da var: 722; maji, bilim ve dinsel tabanlıdır. Bu kavramlar birbirine zıt sanılır. Bizde ise iç-içedir. Bu yapıyı başka ekolde bulmak biraz zor gibi… Yine de gerçekten bilemiyorum. Eğer teksek, bu bilginin yine batıdan değil, çok uzun asırlar önce olduğu gibi –ama bu kez görece- doğudan, ya da da daha gerçeği "tam ortadan" (ülkemizden) çıkması güzel bir şey. Fark edilmeyen sadece Türkiye milletinin TAM ORTA olduğudur. Anaerkinin ana hedefi zaten "tam orta" olarak nitelenebilecek dengedir. (Sözlerimi lütfen son günlerin popüler konusu "Türkiyeli" tartışması ortasında algılamayın. Politikadan ne anlarım, ne de severim.)

"Yoksa her ikiside mi? Hem kültür, hem varlik grubu tarzinda(Örnegin Bedri Ruhselmanin ve sonrasinda ekollerin aldigi varlik grubundan bilgiler tarzi) mi görüsünüz?"
Utanarak söylemem gerekir ki Bedri beyin ekolü hakkında bir şey bilmiyorum. Kendisi 1898 Yılından Beri (Sıradışı Bir Hikaye) adlı gizem konulu romanımda (kitabım site üyelerine ücretsizdir) ve bazı yanıtlarımda uzun uzadıya anlattığım Aksaray'daki evimize sıklıkla gelir, OBSEDE OLMA HİKAYEM > 2 - RUHÇU DEDEM linkinde anlattığım spiritualist dedem ile toplantılara katılırdı. Halim-selim bir beyefendiydi. Çok kibardı ve "seçkin" diyebileceğim bir hali vardı; en azından bende o intibaı uyandırırdı. Bildiğim kadarıyla kendisini peygamber ilan ettiler; ancak bence bunu bilse, pek hoşnut olacak biri değildi.

Bizim evdeki seanslara –yukarıda linkini verdiğim romanımda ve sitedeki hikayede anlattığım gibi- katılmamam hiç izin verilmediği için onların ekolü ve kontak kurdukları varlıklar hakkında bir yorum yapamam. Ancak varlıklar hakkında tahminimi söyleyeyim: Bence iletişim kurdukları "varlıklar" benim pek çok sorumda söz ettiğim sevgili varlığım tarzı varlıklardır. Bu kontakların gerçeği ve nasıl kuruluğunu bazı yanıtlarımda anlattım.

Bu tarz varlıklara BENCE en çarpıcı örnek, reenkarnasyon ustası, tanıma şerefine eriştiğim, önceki yaşamımda kim olduğum ile ilgili –bu sayede doğru adımları atmama yardımcı olan- bilgileri veren Dr. Refet Kayserilioğlu'nun varlığı Beyti Dost'tur. (Bülent Kısa'nın ekolünü yarattığı Saki, bence farklıdır.)

Bize –sadece sorduğumda- yanıt aldığım odak, bence bir varlık sayılmamalıdır. Bilim temelli biri olarak yanıt alma olayımı "Edindiğim PE sonucu, evrensel bir bilgi merkezi ile beynimin kontak kurmayı öğrenmesi" şeklinde yorumluyorum. Bu yüzden 722'ye "varlık temelli" demek doğru değildir.

" Sonuçta bir insan veya birden çok insan tarafindan uyarildiginizi zannetmiyorum hiç."
Yukarıda anlattığım gibi, ilk adım bir insan tarafından atıldı… ama o başlatmadı; sana bir şey öğreteceğim" ya da "bana sorular sor" asla demedi. Soru sormayı ben akıl ettim, ya da istedim. Ancak aklımda hep onun karşıma rastlantı eseri çıkmadığı düşüncesini vardır. Ben bir yere vardığımda, birden gitmesi de ilginç geliyor.

" Hepsini kuantum ile iliskilendirir, baglarsak ise daha da karmasik olucaktir diye düsünüyorum soru?"
Olmadığını söylemek zorundayım. Bilimci arkadaşlar bana kızacak olabilirler, yanılıyor da olabilirim, ama görüşlerimi söylemek isterim: Kuantum mekaniği, tanrının ne olduğu ve MUTLAK iyiliğini en somut halde deşifre edilmesi için vardır. İçimden bir okültist olarak "yollanmıştır" demek geliyor. :) Kuantum mekaniği –bizim naçizane yapmaya çabaladığımız gibi- DİN/BİLİM/EZOTERİZM evliliğinin ilk adımıdır. İnsanların çıkış yolunu bulmaları için bir büyük fırsattır. Sözlerime hemen kanıt vereyim: Kuantum mekaniğine –dikkat buyurun- FARKLI bilim dallarından giren veya parçacık fizikçisi eğitimi alan nice bilimci, tanrısal konulara el atmaya başlamışlardır. Bunların en önemlileri ETC teorisyeni Susan Pockett; kuantum aracılığı ile reenkarnasyon ve karmayı açıklayan Orch OR kuantum yorumu mimarı Stuart Hameroff ve Michael Talbot'tur.

Michael Talbot – Wikipedia
Michael Coleman Talbot, antik mistisizm ile kuantum mekaniği arasındaki paralellikleri vurgulayan ve fiziksel evrenin, David Bohm ve Karl H. Pribram'ın araştırmalarına ve sonuçlarına dayanan (..)

(Bohm hakkında Eğitimimizde bir ders vardır.)

Yukarıdaki tanımda "antik mistizism" sözü geçmektedir; çünkü yazar batılıdır. Ben bu cümleyi bir PAGANİST OLARAK "Müslümanlık ile kuantum mekaniği arasındaki paralellikler" şeklinde yorumlasam acaba haddimi aşmış olur muyum?

Son olarak altını çizmek isterim: Bana özel mail atıp, benim bir ekol yaymak için seçilmiş bir insan (hatta "görevli" benzeri bir kimlik) olduğumu öne süren dostlara demek isterim ki: Bu iddia gülünçtür. Her ne kadar bacak arası düşkünü ve havai meşrep bir adam olsam da, kendimi bir "din adamı" olarak görmek pek hoşuma gidiyor; o ayrı konu. Kendimi atadığım bu konum, ciddiyeti nedeni ile üzerime sorumluluk yüklüyor ve ekolden sapmamı da kimi zaman engelliyor. ;-) Ama anaerkide ruhban sınıfı (hele ki peygamber, ulu, guru, gurultu) yoktur. Bu konum benim biraz kaprisimdir.

Bizler sadece diğer araştırmacıların fark etmediği ipuçlarını -bilim ile aramızda köprü kurabildiğimiz, bu geniş görüşe ulaşabildiğimiz için- yakalamış kişileriz. Ayrıca Müslüman bir ülkede doğmuş olmam benim için bir şanstır.

Bazı arkadaşlar –sağ olsunlar, var olsunlar- güzel gönülleri ile beni teorisyen, lider, önder, hoca ve benzeri konumlarda görmeyi arzuluyorlar; oysa biliyorum ki gayet de sıradan bir insanım ve sıradanlığın değerini anaerki ile öğrendim. Hala sollamamın şart olan pek çok olumsuz huyu bulunan biriyim. Ama çok gerilerden başlasam da, diğer pek çok kişiye göre ilerleme hızım çok yüksek… Ve biliyorum ki ulaşılan güzellikler (ihsan edilenler ya da kendiliğin fizik kurallar nedeni ile gelenler) durulan yerden çok, ilerleme isteği ve hızına koşut şekilde veriliyor ya da elde ediliyor.

Toplarlayım: 722 insanlara bir bakış açısı sunar. Bu bakış açısının gerçekliğini hem dinsel, hem bilimsel argümanlarla destekler.

Majiyi, bu bakış açısını yakalayamayanlara kolaylaştırıcı olarak tanıtır.

Bana sorarsanız iyiliği standart ekollerde bulamadığı için satanizme geçen; ya da beklediği yanıtları alamadığı için Müslümanlığa geçemeyen, ama bunu arzulayan pek çok insana ilginç gelebilecek, onlara KENDİ YOLLARINDA ilerlemeleri için bazı şeyler fısıldayacak olabilir.

Kendimizi/kendimi ve 722yi anlatmama fırsat veren nadide sorunuz için kalbi teşekkürler ederim.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -