Yeni öğrencime/arkadaşıma merhaba…

Cümleleriniz üzerinden gidelim.

" Adept ve Manyetik maji egitimlerinde maji icin tesbih kullaniliyor."
Evet; ama tespih kullanımını sadece aprentislere önermekteyiz. Bizler ise sadece çalışmayı güçlendirmek istediğimizde tespih kullanıyoruz.

Bizim sistem bir majikal sistem değildir aslında. Yani kendimize özgü "tanrı adları" benzeri şeyler kapsamda bulunmamaktadır. Bizler bilimsel aspektten bakarak standart uygulamaları değiştirdik ve/veya rafine ettik. Örneğin renklere, sayılara, elementlere, çalışma şekillerine yeni yorumlar getirdik. Ayrıca maji adlı eylemin nedenselliği sunarak kontakların nasıl daha güçlü bağlantılarla kurulacağı benzeri farklı bilgilere yer veriyoruz. Çok kabaca "Maji yapmak için içine girdiğiniz ortam bu, kullanacağınız argüman olan beyin ise böyle çalışıyor; bunları bir anlayın, kendi bilinç yapınıza göre değişiklikler yapın" diyoruz. Majinin ana var edicisi beyindir. Beyni "majikal" düzeye getirmek için önce klasik tarzda zikir öneriyoruz. Zikir ise bilindiği gibi tespihle yapılıyor. Yani tespih önemli…

Tespihin yapısı ise sanılandan da önemli… Bu inancımızın gerisinde yine elektromanyetizma bulunmaktadır.

EM aslında sadece beyinden değil, bedenin her noktasından yayılır. Bazı tradisyonlara göre ise –nedenselliğine sahip değilim- parmak uçları ve avuç içleri bu enerjilerin yayılma noktalarıdır. Dua ederken elleri (avuç içlerini) göğe çevirmenin ana nedeni Yahudiliktir; çünkü Yahveh -öncel pek çok mitolojinin evreni bölen ve baş tanrı olan tanrısı gibi- göklerde olduğunu söyler.

[Yahveh -tıpkı yukarıda söz ettiğin baş tanrılar gibi- bir hava tanrısıdır. Yıldırımları ve bulutları bu yüzden yönetir. Dört element içinde ise tek belalı olan Hava elementidir: Hava elementi Tarot dahil pek çok tradisyonda hem bela, hem akıldır.

(Yahveh ve diğer baş tanrıların benzerliği, ışık ve Hava elementi hakkında bilgi edinmek için Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabımı okuyabilirsiniz. Site üyelerine ücretsiz.)
]

Hıristiyanlığın kutsiyet sembolü ise avuçları göğüste (kalbe yakın şekilde) birleştirmektir. Bu her iki davranışın ana unsuru ise aslında el hareketleri değil, avuç içleridir.

Hipnoz uygulanırken pas atışlarının nedeni ise parmak uçlarıdır.

Okşama hareketi, elin üstü ile yapılırsa (ki, pek çok kişide elin üst derisi kullanım azlığı yüzünden, iç derisinden hassastır) hem alıcı, hem verici için çok etkin olmayabilir.

Bu demektir ki ellerin parmak uçları ve avuç içleri özel bölgelerdir.

[Bu nedenlere dayalı olarak dua ederken -tercihen- avuçlar yukarı değil (yukarıda hava tanrısı denen olumsuz güçler vardır), tam karşıya bakmalıdır.
]

Yukarıda anlattığım düstur nedeni ile gerekli EM enerjilerin birer trafo olan avuç içleri ve parmaklardan daha güçle yayıldığı düşünülebilir. Tespih ise ellerin söz konusu bölgesi ile kontaktadır. İşte bu yüzden tespihin yapısı, materyali ve tespihi çekiş biçimi önemlidir.

(Bizlere göre ellerden daha fazla trafo olan (buna "kutsal olan" diyelim) nokta ise ayaklar, özellikle tabanlardır. Bu nedenle ayakları da bir şekilde çalışmalara katmak yerinde bir davranış olacaktır. Ayakların ezoterik önemi hakkında bilgi edinmek için KUTSAL AYAKLAR adlı makalemi okuyabilirsiniz.)

Maji karanlıkta yapılmalıdır. Işık engelleyicidir. Bu yüzden bizler çalışmalarda mum yakmayı da fazla önermemekteyiz.

Ancak eğer vefk ile çalışılıyorsa, ışık ile temas, yani mum yakılmak da istenmiyorsa (ve tespih kullanılmıyorsa) karanlık ortamda vefk görülemeyeceği için (vefkin üzerindeki şekiller, sayılar, yazıların görüntüleri ışığın onlardan yansıması ile foton olarak gözlerden girmeyeceği için) vefki elde tutmak başarıya yardımcı olacaktır. Sözün özü, bedendeki enerji elde ne tutuluyorsa ona geçecektir; zikir sırasında "tutulan" nesne ise tespihtir.

Tespihin önemini anlattıktan sonra konuya (sorunuza) daha derin girelim.

Makrokozmosun var edici pikselleri olan temel parçacıklar titreştiği için atomlar, atomlar titreştiği için moleküller de titreşir. Bu yüzden her molekülün ve molekülden yapılı objenin birer vibrasyonu ve buna bağlı vibrasyonel frekansı vardır. Frekans, belli bir zaman içinde (genelde saniyede) objenin salınım sayısıdır. Bu yüzden salınım yapan (titreyen, vibrasyonu olan) her şeyin bir frekansı bulunur.

Evrende her maddenin (sadece ezoterizmin göz bebeği kristallerin ve doğal taşların değil, her maddenin) bir Natural Frequency'si (NF - "Doğal Frekansı") vardır.

Ancak objelerin bir de Resonant Frequency'si (RF - "Rezonans Frekansı") bulunur. RF; obje, "frekans genliği"nin en yüksek değerindeyken (buna "bir nedenle atıl olmadığı durumda, normal ve canlı halinde" diyelim) atomlarının bir dış etken tarafından eksite edilmesi sonucu ulaşabildiği kendine özel (atomik/moleküler yapısına özel) frekanstır.

Maddelerin NT değil, RFleri, onların majikal olup olmayacağını belirler.

Bundan sonrası pseudo-science'dır. Eksite edici dış etken, maddeyi tutan elden yayılan EM radyasyonun frekansı da olabilir ve bu iki frekansın rezonans yapıp yapamayacağı, sadece o obje ve el arasındaki etkileşime bağlıdır.

Bu demektir ki doğada herkes için uygun moleküler yapı (taş, toprak, bitki vb.) yoktur. Hayırlı bilmemne, uğurlu şu-bu gibi objeler kişiye özledir ve bu "kişiye özel zımbırtı"nın tespit yolu sadece deneyimdir.

[Bizlere göre maji ASIL beyin ile yapılır. Doğal taşlar, değerli kuşlar, falan burcun madeni, filan planetin kutsal bitkisi gibi şeyler bağlanan -bizler gibi- toplu taşıma araçlarında BİLE- gerekli teçhizatı(!) yanında olmadığı için maji yapamaz. ;-) Gaması yüksek olanın taşa, ota, çöpe pek de ihtiyacı yoktur. Bu gibi eklemeler insanın bileğine kendi kendine bağladığı prangalardır. Ek güç vericilere gerek olabilir… ama bunlara bisiklete binmeyi ilk öğrenirken arka lastikteki minik tekerleklerden fazla önem verilmemeli, ilk fırsatta çıkarılıp atılmalıdır.

Konu ile doğrudan ilgili değil ama bir komik anımı anlatmadan geçmeyeyim: Londra'da yaşarken (daha maji ile bilimi karmadan yıllar önce, taş-toprak toplarken ;-) ) maji malzemelerini "Occultic" adlı bir dükkandan temin ederdim. Dükkanda, kristallerin satıldığı bölümünde bir sürü insanın –kendine uygun olup olmadığını anlamak için- kristalleri eline alıp bıraktığı görüntü gerçekten ilginçti. Bir gün majide yeni olan ve Türkiye'de yaşayan bir arkadaşımla dükkana gittik. Arkadaşım görüntüden etkilendi ve bana nedenini sordu… açıkladım. Ardından ülkeye geri döneceği için yoğun bir alışveriş yaptı. Dükkan sahibi de kendisine jest olarak –üzerinde dükkanın adı yazan, reklam amaçlı var edilmiş, ama şık- bir üçgen prizma armağan etti. Arkadaşım ise bu ortamda yeni olduğu için onu kristal gibi algılayıp onu şakralarında gezdirmeye başlayınca dükkan sahibi armağanının bu davranışını yapmasına uygun olmadığını –biraz bıyık altından gülerek- belirtmişti. :)
]

Bu bilgilerden sonra tespihin boncuğunun ne olacağına sadece majisyenin kendi karar verebileceğini sanırım anlatabilmişimdir.

Tespihi çekerken ellerin rahat hareket etmesi de önemlidir. Tespih çekerken yüzleşilen zorluk nedeni ile yaşanacak stres (beyinde olumsuz NTlerin salgılanması) çalışmanın başarı oranını düşürecektir. Bu nedenle boncukların iriliği majisyen tarafından –çekme sırasında var olacak rahatlık oranı göz önünde bulundurularak- belirlenmelidir.

Tespihleri çalışma sonrasında saklama metodu da önemlidir. Onlar da Tarot kartları gibi tercihen ipek, ya da temiz ve ışık geçirmeyen (siyah) bir kumaş ile sarılmalı, ortada bırakılmamalı, Güneş ışığına maruz kalmamalıdır. Eğer majisyen bizler gibi selenofil (AY sever) ise ve bulunduğu mevkinin (evinin) dolunayı görme olasılığı varsa, tespihini –tıpkı vefki gibi- Ay ışığı altında tutabilir.

(Ay ışığı ile ilgili bir mini majikal çalışmayı DOLUNAY ASTROLOJİSİ adlı kitabımda bulabilirsiniz. )

Evet; Ay ışığı da ışıktır… ama aslında "nur"dur; içeriğinde hayr dolu PIRILTI vardır. Pırıltı, anaerkide kutsaldır; ışıktan farklıdır. Ancak hala da o BİLE makrokozmos ortamında var olmak zorunda olduğu için ışıktır. Makroda ışıksız ve oksijensiz yaşanmaz. Ama bu ortamda yaşama zorunluğu içindeyken bile "neyin ne olduğu"nu bilmek, gerekli anlarda doğru kararlar almaya götürecek olabilir. Ayrıca bir şeyin gerekliliğinin bilincinde olmakla, o şeyi yüceltmek farklı şeylerdir.

Kullanılacak taşların (tespih boncuklarının) parasal değerlerinin olup olmamasının gerekliliğine de kişisel bilinç yapısı karar verebilir. Ancak kullanılan objeler ne kadar önemsenirse "aracılıkları" o kadar artar. Önemseme; onları koruma kadar, onları değerli şeylerden var etmekle ilgilidir. Para vermek bir özveridir. Özveri ise değer/önem verilene yönelik olarak daha kolay üstlenilir. Bu yüzden tespihleri değerli taşlardan yapmak yerinde bir davranıştır.

Ancak yazdığınız gibi bunun mali bir külfeti vardır. Bu yüzden dilerseniz bizim gibi birkaç çeşit tespih var edebilirisiniz. Uzun zikirleri rahat yapacağınız bir tespih ile çalışmayı sonlandırdıktan sonra, çalışmaya saygı olarak (evet; bu önemli bir şarj edicidir ) değerli taşlardan yapılı küçük bir tespihle çalışmaya "cila atabilirsiniz". :)

Unutmayın: Bilinciniz size aittir. Siz izin vermeseniz NE bile sızamaz. Hiçbir sistemin onu tutsak almasına izin vermeyin. Çalışma mantığını anlayın, o krokide kendi yapınıza özel yenilikleri var etmekten korkmayın. Bizim eğitimlerin en önemli yanı, neyin ne olduğunu, nasıl işlediğini anlatmaktır.

Bir haber kanalının ana haberini sunan kişinin söylediği bir söz var: "Patron sizsiniz". Politikadan katre anlamam, 20+ yıldır parti tutmam, beynimi bu işlere bulaştırmam… ama bu söz hoş. Gelin, onu kendi dünyamıza, majiye, alalım. Bizler diyoruz ki: Majikal çalışlmaları yaptığınız evren sadece SİZİN. Orada PATRON SİZSİNİZ. El-alemin laflarını ortaçağ martavallarını sırtınıza vurmayın. El si... aman, pardon... dilim sürçtü! El lafı ile çalışmaya girmeyin. Taşla, bitkiyle, duayla, şekille, yaban ördeği, kümes tavuğu imajinasyonu ile DEĞİL; kendi BEYİN gücünüzle evrendeki güzellikleri "sağmaya" başlayın. :)