722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

JANUS

SORULAR ANA SAYFA | TÜM JANUS SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

27 Ekim 2022
Sakal (Sakal neden NE celp etmektedir?)

Öncelikle selamlar ve sevgiler umarim iyisinizdir. Daha önceki yanitlarinizda sik sik belirttiginiz üzere sakali sevmiyordunuz. Janus günlük yüz bakimini nasil ve hangi gereçlerle yapiyor merak ediyorum. Neyle tiras oluyorsunuz vs. Ben de sakali çok fazla sevmiyorum ve her gün tiras olmak istiyorum ama söyle bir sorun var; özellikle bogaz kismim tahris olmaya çok yatkin ve istedigim yakin tirasi ancak jiletli tiras makineleri sagliyor (yaprak jilet kullanilan, elektronik olmayan) Sifira yakin tiras yapan uygun fiyatli bir makine varsa önerilerinize açigim eger degilse siz olsaydiniz ne yapardiniz görüsünüzü almak isterim. Arti bu konuyla baglantili olarak sakala ve biyiga neden bu kadar "takintili" oldugunuzu da merak ediyorum dogrusu. Bu sözcügü kullanmamin nedeni de hayat hikayenizi yazdiginiz kitabinizda bir köse yazarindan bahsederken bile "o zamanlar da biyigi vardi" seklinde garip bir ifade kullanmaniz :D Sakal bakimsizlik getirdigi için NE celbine mi neden oluyor acaba? Ama sakalina bakim yapip (magara adami gibi görünmeyen) gayet karizmatik, temiz ve karsi cins tarafindan çekici bulunan (çünkü sakalsiz halleri o kadar da çekici olmayan) böylece de PE üreten bir sürü de erkek yok mu acaba veya bu bakis açisi yanlis midir? (..)

Umarim dag gibi yaziyi görünce bilimum akrabalarimin kulagini çok çinlatmazsiniz :D (..) sitenizi düzenli olarak okuyorum ve takipteyim. Sizlere ve ekip arkadaslariniza esenlikler, kolayliklar ve su anda aklima gelmeyen tüm iyi dileklerimi yolluyorum sevgili Jan :)

YANIT

Editörün notu: "Sakal neden NE celp etmektedir?" konusuna atlamak için tıklayabilirsiniz.

Merhaba sevgili arkadaşım. :)

Sakalı sevmediğim pek doğru değil, hatta önceden çok severdim; sakal hakkındaki sözlerim anaerkil ezoterizm ile öğrendiklerimin soru gelirse paylaşılması sadece. Ama gelin, bu konu hakkında biraz (epey :D) konuşalım; önce kendimden başlayayım, sonra bilgilere gelelim.

Tıraş olmak; "sabah bakımı" ya da "tıraş ritüeli" diyebileceğim, benim için günün en sevdiğim saatlerinden olan, banyoda geçen yarım saatlik sürecin bir parçası. Son 10+ yılda sahip olduğum bir ritüel bu. Suyla oynamayı ve tıraş olmayı anaerkil ezoterizme girdikten sonra sevmeyi öğrendim.

Yanıtlarımda yazdım, satanistken önceden yıkanamazdım. Çekilen enerjiler sizi sudan uzak tutuyorlar. Mecburen banyo yaptığıma –kelimelerle gerçekten ifade etmemin zor olduğu, bazen "krize girdim" diyebileceğim kadar- kötü bir hale girerdim. Bir keresinde yatağın içinde kasılıp kaldığımı, hanımımın ne yapacağını şaşırdığını hala net hatırlıyorum. İçinde olduğum majikal grupta da yıkanmak sevilen bir iş değildi. Benim samimi olmadığım iki grup üyesi birbirlerinin sırtına imza atmışlar ve bu yolla yıkanmadıklarını birbirlerine kanıtlama yoluna gitmişlerdi.

90lı yıllarda kirli sakal modası vardı; ben de sürekli kirli sakallı gezerdim. Tıraş olduğumda aynaya bakınca kötü bir "cascavlaklık" hissine kapılır, güvenimi kaybederdim. Eski kimliğimdeki vesikalık fotom bile kirli sakallıdır.

Artık bunları aştım; her sabah keyifle tıraş olur, bedenimi göğsüme dek yıkar (ben akşamları duş alırım); ağız, göz, kaş, yüz bakımı yapar (evet, kaş bakımı da var :) ), bedenime ve yüzüme çeşit-çeşit ürünler sürer, deolar, after shaveler sıkar, her tarafımdan bir koku gelerek (banyoyu göle çevirmiş ve çok eğlenmiş olarak) güne başlarım. Banyo zeminini yardımcım olmadığı için yine kendimin sildiğini de ekleyeyim. :D

Banyoda bir plastik kutum var; kullandığım ürünler –banyoma girenler "Herif ahlakı bozmuş" şeklinde düşünceler üretmesinler diye- ortalık yerde değil, bu kutunun içindedir. Sizin için üşenmedim, banyoya gidip saydım: Kutu içinde tam sekiz ürün var. :) Bu adam her sabah bu süreyi nereden buluyor diye düşünen arkadaşlara yanıt vereyim: İşim, "tıraş ritüeli" adlı lükse zaman ayırmaya uygun. Hayat tarzımı ben seçtim ve yapılandırdım. Birden fazla olan mesleklerimin hepsi aynı zamanda hobilerim. Ama ben de mangiz kokozuyum. ;-)

[Bir dostum bu sözcüğün anlamını bilememiş ve netten aratıp orada da bulamamış. Mangiz kokozu, bir Osmanlı argosu değimi... Mangiz, para demek, mangırdan geliyor. Kokoz ise züğürt anlamında... :D
]

Traş köpüğü olarak Arko'dan, Gilette'e, Nivea'dan, Old Spice'a kadar her markayı kullanıyorum. Her bir yeni köpük (koku), hayatıma anlık katılan yeni bir mini heyecan, zevk; bu yüzden her defasında markayı değiştiriyorum.

Gün aşırı tıraş oluyorum. Tek bıçaklı tıraş bıçaklarını kullanıyorum. Tıraş olmadığım sabahlar yüzümü Nivea köpük ile yıkıyorum. Sanırım hem kolay bulunduğu, hem ucuz olduğu için. Ayrıca benim tevellüt nedeni ile Nivea'ya yakınlığım var; çünkü bizim devirde Nivea'dan başka ürün, Gilette'den başka tıraş bıçağı yoktu. Jilet kelimesi bile Gilette adlı markadan gelir. :) (İkinci olarak –sanırım 1960-62 idi- Job traş bıçağı çıkmıştı. Radyodaki reklamı şöyleydi: "Ohooo… hı-hıııı… Ya siz? Evet, ben de Job traş bıçağı kullanıyorum." :D )

Arkadaşlar; böyle süslü konfeti olmam nedeni ile "Adam ne severse onu doğrudur diye daktürlüyor" demeyin sakın. Benim bakım yapma durumum, hatta temiz pak (ve de geleneksel) giyim merakım yine anaerkiye geçmemle başlar. Önceleri "sahip olduğum her şeyi bir çantaya doldurabilirim" diyerek ve bütünü ile bakımsız gezerek kendimi pek seksi ve güçlü görürdüm. Birkaç bluzum vardı onlar da kesikti. Kendime serseri derdim ve bazı kişiler bunu bana yakıştırırlar, bazıları da örnek alırlardı.

Ve yine önemli bir konu: Pozitif enerji celbi başladığında inanılmaz şekilde BENZER özellikler gelişiyor. Öğrencilerim dahil, birçok kişide bunu gözledim. Kendine ve çevresine bakmak, buna vakit ayırmak, temiz ve derli toplu olmak, bunlarda zevk almak fazlalaşıyor. Şıklaşma arzusu artıyor. İnsan kesinlikle daha güzelleşiyor. Hayır; daha sağlıklı beslenmeye başlamıyor ("sağlıklı beslenme" adı altında can sıkıcı şeyleri yiyip, "yemek yemek" adlı zevk dolu ödüle burun kıvırmaya başlamıyor :D). Ama fazla kaçırınca daha kolay frene basıyor ve kendine çok zararlı olacak şeyleri sezip, bunlarla arasına mesafe koyabiliyor. Perhiz yapmayı bırakıp biraz kilo almış, ama çok daha güzelleşmiş (ya da kilo vermiş, verebilmiş) öğrencilerim var!

Tıraş konusuna dönelim.

Eski bir adam olduğum için tıraş makinelerini pek sevmiyorum; bu yüzden de makineler hakkında bilgim yok arkadaşım. Ama koket babam hiç jiletle tıraş olmazdı; daima tıraş makinesi kullanırdı. En sevdiği şey, Mercedes aracını kullanırken pilli mini traş makinesi ile tıraş olmaktı. Amaç tahmin edebileceğiniz gibi izleyenlere "hava atmaktı". Bu mizanseni bir filmde izledikten sonra kapmıştı. :D

Sakalınız sertse tıraş işi adamı zorlar. White collar bir işte çalışan bir arkadaşım günde iki kez tıraş olmak zorunda kalıyor ve bu konu onun için sorun. Hanımı ona sürekli "Biz günde kaç kere makyaj tazeliyoruz, şımarıklık etme" diye takılır. İkisine de Selam yolluyorum. :)

Bir süredir uzun sakal modası var ve tıraş olmak adlı hoş eylem artık pek çok kişiye uzak. "Hoş eylem" sözümün abartı ya da kişisel zevk olduğunu düşünmemek gerek; çünkü hanımların tıraş olmuş partner yada eşlerini öpmeleri yeni traş olmuş erkeğin kadınlara çekici geldiğinin göstergesi olabilir. Umarım beni okuyan pek çok genç "Ne? Hanımlar tıraş olunca öperler mi? Çok garip!" dememiştir. Benim devrimde bu yaygın bir adetti. :)

[Bilen bilir; bilmeyen için eski (ve gençlere gülünç gelebilecek :) ) bir Osmanlı-İstanbul adetini de araya sıkıştırayım: Her banyodan çıkan kişinin, aile bireylerini tek tek öpmesi gelenekti. :)
]

" Arti bu konuyla baglantili olarak sakala ve biyiga neden bu kadar "takintili" oldugunuzu da merak ediyorum dogrusu. Bu sözcügü kullanmamin nedeni de hayat hikayenizi yazdiginiz kitabinizda bir köse yazarindan bahsederken bile "o zamanlar da biyigi vardi" seklinde garip bir ifade kullanmaniz :D"
Sanırım 1898'DEN BERİ (Sıradışı Bir hikaye) adlı romanımda (en sondaki ve romanda yer alan karakterlerin gerçek hayatımda kim oldukları hakkındaki "Kim, Kimdir?" bölümünde) yer alan "Uzun yıllar önce majikal bir grup liderliydim. Bir dergide röportajımız çıktıktan sonra o zamanlar daha yeni-yeni palazlanan bir köşe yazarı (ve de o tarihlerde bıyıklı) olan Engin Ardıç bizi aşağılayarak, lanetleyerek köşesine taşımıştı. Eleştirilerinde ona da hak veriyorum." şeklindeki bölümden söz ediyorsunuz.

Ancak burada düşündüğünüz gibi bir ifade yok. Öncelikle bizde bıyık negatif değildir (en azından sakal kadar negatif değildir). İkinci olarak ben bu sözü sadece anlattığım olayın eskiliğine vurgu yapmak için kullanmıştım (kendisi bıyığını seneler önce kesmiştir; ben de bu yüzden söz ettiğim zamanın eskiliğini belirtmeye çalışıyordum). Engin Ardıç sevdiğim ve birçok konuda benzer düşündüğüm bir köşe yazarıdır.

Dilerseniz şu röportaj konusundan kısaca söz edeyim.

Romanımda yazdığım gibi çok uzun yıllar önce, Engin Ardıç bıyıklı iken :) majikal değil, satanik bir grubun lideriydim. Hakkımızda "Yüzyıl" adlı bir dergide uzunca bir röportaj yayınlanmıştı. İçerikte suç teşkil edecek bir muhteva yoktu ama anlattıklarım berbattı. Ardıç işte o söyleşiyi köşesine taşımıştı. Elinize dergi geçerde söyleşiyi okursanız bana öfkelenmeyin. O beyin elektriğinin bedelini, her şeyimi (yanıtlarımda önceden de yazdım, bu "her şey"in içeriği akıllara gelemeyecek kadar ürkütücüdür) kaybederek ödedim. Cezamı çektim.

Sözlerime inanılır mı bilemem; ama söylemek istiyorum: Sadece ben değil; hem kendi grubum, hem de daha önce üyesi olduğum grup üyelerinin akıbeti kötü oldu. Kötü sözcüğünün açılımı kayıptır. Sadece "rücu eden" iki kişi dışında herkes kayıplar yaşadı, olumsuz koşullara düştü, kimisi sahip olduklarını yitirdi. Hemen eklemem gerek: Ben şimdilerde yaygın olan satanist modasındaki arkadaşlardan farklı satanisttim. İzin versinler, kendimi "gerçek satanist" olarak niteleyeyim. Bu sözcüğün açılımı "gerçek kötü"dür. Gerçek kötü tamlamasını ise "Negatif enerjileri çekip, onları kullanan" olarak ifade etmemde yanlış yoktur.

"Sakal bakimsizlik getirdigi için NE celbine mi neden oluyor acaba?"
Sorunuzu "Sakal neden NE celp ediyor?" şekline sokayım ve kendi sistemimiz çerçevesinde yanıtlayayım.

Evren bölünürken öncel evrendeki her şey bir şekilde (bir tipte, bir biçimde) çöktü ve makrokozmos meydana geldi. Bu düşünce bilimsel ortamda "Big Bang ve Higgs Bozonu" ile ifade ediliyor.

(Bu konuda bilgi edinmek adına TANRI PARÇACIĞI HIGGS BOZONU adlı makalemi okuyabilirsiniz.)

Bölünme sırasında biz erkekler, kadınlara göre öncel "hayr"dan biraz az pay aldık. Bu yapı y kromozomu ve androjen hormonlar olarak "çöktü".

(Bu konuda bilgi edinmek adına 2 RAKAMININ SIRLARI - Bölüm 8: Y KROMOZOMU adlı makalemi okuyabilirsiniz.)

Sakal, görece az hayırlı olan cinsin niteliğidir; saç ise diğer cinsin. Yani saç, öncel hayr'dan pay almış, sakal alamamış bir gerçektir.

[Bu sözlerimden "erkekler belalı cinstir" dediğim sanılmasın. Bizim Baba Tanrımız erkektir. Ancak hala da erkekler NEden daha fazla etkilenen yapıdadırlar. Osiris'ten, Abzu'ya, Attis'e, çok farklı kültürlerin mitlerinde Baba Tanrı ya ölür, ya kaybeder, ya da hata yapar.
]

Bizim teori dangalakça olabilir. Ancak –druidlerden hahamlara dek- pek çok ataerkil inanç ve sistemin din adamlarının uzun sakallı olması dikkate değerdir.

Müslümanlıkta ise sakal, düşünüldüğü kadar şart, hele ki sanıldığı ki kutsal değildir. Sakalı –bir anlamda- şart koşan Yahudiliktir.

Müslümanlık ve sakal ilişkisi hakkında bilgi vermek için iki yanıtımdan alıntı yapayım:

Bülent Kısa, Kblan Tragna ve Bilgi Kağıtları
"Müslümanlıkta sakal kesemin haram değil, sadece mekruh olduğu; "bir tutam, yani çene altından itibaren avuçlanacak şekilde" uzatmanın sünnet, "daha aşağı bırakma"nın mekruh olduğu hakkında görüşler de vardır. Hz Muhammet sakalı "fıtrata uygun" olduğu için önemsemiştir. Hadislerde "sakal bakımı" ön plandadır.

diyanet.gov.tr
Hz. Peygamber (s.a.v.) sakal bırakmayı fıtrata (yaratılış değerlerine) uygun davranışlar arasında saymıştır (Buhari, Libas, 62; Müslim, Tahare, 56; Ebu Davud, Tahare, 29; Nesai, Zîne, 1). Nitekim kendisi de sakal bırakıp bunun güzelce bakımını yapmış ve bir tutamdan fazlasını kesmiştir."

Peygamber sakal için "öz yapımızda var" düşüncesi ile benimsese de, hahamlar ve druidler gibi çok uzatmayı mekruh (kesinlikle yasaklanmasa da, dinsel ortamda yapılmaması istenen, "zannî bir delille sabit olan yasak") saymıştır.

Ayrıca Hz. Muhammet'in saçlarının uzun olduğu, onları kesmediği ve dört parça şeklinde bağladığı bilinmektedir.

Saç-sakal ve kutsal uygarlıklar
"Farklı uygarlıkların mitolojilerinde aynı öykü vardır: Evrenin öncel yöneticilerine saldırıp evreni bölen, yeni düzen kuran tanrılar baş tanrı olurlar. Bunların nitelikleri garip şekilde ortaktır. Hepsi yıldırım ve Hava tanrısıdırlar. Ellerinde yıldırım tutarlar… ve çoğu sakallıdırlar. Örneğin Trakların Gebeleizis, Hurrilerin Teşup, Galyalı Loucetios, Slav Perun, Baltık Perkunas sakallıdırlar ve ellerinde daima yıldırım tutarlar.

Hava, ezoterizmde en belalı elementtir: Aklı ve tüm dertleri sembolize eder."

("Sakallı, silahlı, yıldırımlı ve hava tanrısı olan, genelde EVRENİ BÖLEREK YENİDEN VAR EDEN baş tanrılar ve Yahveh ile benzerlikleri" gibi konularda detaylı bilgi edinmek için Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabımı okuyabilirsiniz. Site üyelerine ücretsiz.)

" Ama sakalina bakim yapip (magara adami gibi görünmeyen) gayet karizmatik, temiz ve karsi cins tarafindan çekici bulunan (çünkü sakalsiz halleri o kadar da çekici olmayan) (..) "
Haklısınız; sakal, çirkin bir çeneyi örtebilir. Yani bizde kutsal olan "güzellik" kavramına yardımcı olabilir. Bakımlı bir sakal şıklık ve çekicilik var edebilir. Yine de uzun sakala dikkatle yaklaşmak gerek bence. Hele ki saçlar kısacık kesiliyorsa... Bu gibi modele yakınlık duyan kişiler (tabidir ki bu bir kural değildir; ayrıca insanları kategorize etmek hiç doğru bir iş değildir) NEden bir ölçüde esintiler alıyor olabilirler.

" böylece de PE üreten bir sürü de erkek yok mu acaba veya bu bakis açisi yanlis midir?"
Tek yanlış olan, herhangi bir şeyi fanatikçe lanetlemektir. Önceden söz ettiğim gibi; hiç sempatimiz olmayan Tevrat'ta bile güzel bilgiler vardır. Neşideler Neşidesi buna örnektir. Şahsen tanıdığım bazı Kabalist arkadaşlarımın PE düzeydi benden yüksektir. Psikoloji hiç tutmadığımız bir disiplin olduğu halde, sevip saygı duyduğum psikolog arkadaşlarım vardır. Bazı imamlar ise –bence- NE üretiyor olabilirler. ;-) Yani yanlış olan "kesin sınırlarla kategorize etmek"tir. Makroda sınır yoktur. :)

Bizler elimizdeki sakal hakkındakilere benzer bilgileri –soran olursa- sadece söylemekte, empoze etmemekteyiz. Bu eylem hala da biraz kritik bir iş olduğu için sürekli "Herkes kendine en iyi neyin geleceğini bilecek yetenektedir" sözümüzü yineleriz. Hayrın (ve de şerrin) nereden geleceği ne yazık ki makroda "siyah ve beyaz" netlikle belli değildir; çünkü makroda siyah ve beyaz diye bir şey yoktur. :)

Yine de kişisel düşüncemi sorarsanız uzatmamakta yarar vardır. Buz pateni yapmak, olağan kişilere göre bir iş değildir. Çok zevkli yanları olsa da, iyi bir eğitimden geçmeyenler için tehlike yaratabilir.

Bizler, kaygan zeminlerde gezmeyi ve risk almayı sevmeyen görüşe sahip kişileriz. Makro tehlikesiz denilmeyecek bir yer; dikkatli olmakta yarar var. Bu yüzden "azgınız, çılgınız" desek de aslında gayet de frene basarak yaşayan kimseleriz. Çizgidışı yaşam modelimizde kimse ile papaz olmamamızın, hatta başımızı derde sokmamamızın nedeni hayata sürekli "itidalli" yaklaşımımızdır.

" umarim dag gibi yaziyi görünce bilimum akrabalarimin kulagini çok çinlatmazsiniz :D"
Ustam, tam abarttın haaaa! Küfür ve küçümseme bize uzak işler. Ben, hafiften canımı yakanları bile anlayıp –lütfen inanın- öfke duyamayan biriyim. Tanrıma şükür, eşe-dosta, çevreye, tanışa karşı gurur duyduğum, zor elde ettiğin düzgün bir hal ve gidişim var. (Benim cellatlığım hanım arkadaşlarımla yaşadığım ilişkilerde ortaya çıkar; dişlerim, kapalı kapılar ardında uzar. :D Abartıyorum tabi ki…) Ayrıca dağ gibi yazılarımı siz belki de kaç zamandır okumaktasınız. ;-)

" Sizlere ve ekip arkadaslariniza esenlikler, kolayliklar ve su anda aklima gelmeyen tüm iyi dileklerimi yolluyorum sevgili Jan :)"
Sağ olasın güzel gönüllü arkadaşım. Hepsini aldım, aldık; yüzümüze tebessüm yarattın, demek ki lafa gerek yok, tümünü misli ile sana geri yollamaktayız. :)

[Son bir laf edeyim:

Neden traş > TIRAŞ şeklinde yazılır ki?

elektrik > ELEKTİRİK
standart > SITANDART
proton > PIROTON
dram > DIRAM
(ayrıca:
kral > KIRAL
Alafranga > ALAFIRANGA
Fren > FİREN
espri > ESPİRİ
Fransız > FIRANSIZ
prensip > PİRENSİP
prezantabl > PİREZANTABL

şeklinde yazılmazken; neden traş, TIRAŞ'tır?
]


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -