722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

YAŞAM ve İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA | TÜM YAŞAM ve İLİŞKİLER SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

10 Ekim 2022
Çekicilik Hk. (Hanım arkadaş bulamamak)

Merhabalar Janus usta(nasil hitap edecegime hala karar veremedim, ama Janus ustayi kullanmayi seviyorum, garavel usta gib; bir de küçüklükten beri usta-çirak konsepti çok hosuma gidiyor, her zaman bir mentorum/ustam olsun istemisimdir) umarim iyisindir, sagligin sihhatin yerindedir ve hayatinda bir problem yoktur. Çalistigim için eskisi kadar siteye giremiyorum ama bos zamanimda gene yeni yanitlari ve makaleleri okuyorum, egitim de güzel bir sekilde devam ediyor. Sorularima geçeyim.

Geçen seneden beri yazlari bir gece kulübünde barmenlik yapiyorum. Utanarak ve kaba bir tabirle söylüyorum ama artik ciddi anlamda canima tak etti. burada body count'im hala 0. Barmenlik yaptigimi ve çalistigim kulübün ismini söyleyince herkes konuyu burdan açiyor ve onlar sorup durdukça tabiri caizse ben bayagi tribe giriyorum. Sorunu kendimde ariyorum, evet özgüvenli bir insan degilim ama genel olarak erkeklerde aranan fiziksel traitlere sahibim. Uzun boy, renkli göz, köseli yüz hatlari, genis omuz vs. ama dedigim gibi elde var 0. Günlük hayatta kendi traitlerimle alakali pek konusmaktan hoslanmayan ben, arkadaslarimin agzini arar olfim çaktirmadan, onlar da laf arasinda "olm zaten yakisikli çocuksun, senin sorunun tip degil." dediler. Gözlemledigim kadariyla aslinda konunun fiziksel görünüsle pek de ilgisi yok gibi, yani var da etkisi benim düsündügüm kadar degil. Çünkü burdan her gece farkli kadinlarla ayrilan playboy arkadaslarimin hiçbiri dünya yakisiklisi degil, evet çirkin de degiller ama kastettigim sey tipleriyle öne çikan insanlar degiller. Hülasa basladigimdan beri bu konu gerçekten bayagi kafama takiliyor. Bana tavsiyelerin ne olur?(Bu süreçte herhangi bir majikal çalisma yapmadim bu arada.)

YANIT

Merhaba sevgili arkadaşım. :)

Sana özel önerilerle başlayalım; sonra genele yayılalım.

  • ASLA sadece güzel ve alımlı hanımlarla ilgilenme. HER hanım bir pınardır. Önünde uzanan sıradağların gerisinde bir şahane vadi, ya da kayaların arasında gizemli ve farklı güzelliklerle dolu bir mağara olabileceğini öğren.
  • HER kapının ipini çal. Hiçbir hanımı ekarte etme, ya da diğerinden üstün tutma. Sınırını aşma, kimseyi taciz değil, tedirgin bile etme. Ama en minicik girişi, aralığı bile fark et ve aralanan kapının ölçüsünde hemen oraya ilerle. Girişi yok mu? Kapı açılmadı mı? O zaman cadde boyunca her ev sahibine sattığın malın (sahip olduğun özelliklerinin) üstünlüklerini göstermeye uğraş; daima makul ölçüde kendi reklamını yap. (Ama sakın mikrofonlu domates satıcısı olma. :D)
  • Hayata kariyer, para, statü, idealar vb. DEĞİL, kadın denen güzellik açısından bak; onlara farklı bir değer ver. HER güzelliğin en çok onlarla –tek eşli veya çok eşli, ama asla sadece seks bazında değil- geleceğini bilecek BİLGELİĞE ulaş.
  • Hayatından memnun ve kadınları seven biri ol. Onları beyninden yayılan EM alan ile eğlendir, rahatlat. HER kadınla flört etmenin, yatakta halvet olmaya yakın bir güzellik olduğunu fark et.
Sonra bak bakalım, etrafın kadınlarla doldu mu, dolmadı mı? ;-)

" burada body count'im hala 0"
Herkes nasıl yaşar bilemem, çoğunluğun nasıl yaşadığını bilmek için önce çoğunluğu tanımak gerekir. Benim bilgim seneler boyu danışmanlık ortamında ve geçinmesi kolay biri olduğum için insanların bana özelini açması ile elde ettiğim verilerdir. Bu verilere göre pek çok erkek seks hayatında sorun yaşamaktadır… kolay eş bulamamaktadır.

Ancak şu var: Haklısın, bir barmenin –sürekli içki içilen bir ortamda olduğu için- sıradan bir erkekten daha fazla şansı olabilir. Hele ki itici bir fiziğin yoksa belki senin için durum pek de normal sayılmayabilir. O zaman gel, seninle karizma hakkında konuşalım. Ama yaşadıklarını detaylı anlatmadığın için sorunun kaynağı ile ilgili karar vermek güç: Yani girişimde bulunup mu reddediliyorsun? Yoksa karşına beğendiğin biri mi çıkmıyor? Çıkıyorsa teklif edecek cesaret mi bulamıyorsun? Bunlardan söz etmediğin için ortaya konuşmam gerekecek.

Sorunun kaynağı üç farklı neden, ya da bunların hepsi birden olabilir.

1- Şans

Öncelikle şurası önemli: Herkes bir konuda şanslı doğar. Bu şansın ne olduğunu astrolojik haritadan anlamak mümkündür. Haritada,
- full pozitif olan planetin düştüğü evin yönettiği konular,
- yöneticisi ful pozitif aspekt olan evlerin yönettiği konular,
- ful pozitif Venüs'ün düştüğü evin yönettiği konular,
kişinin şanslı olduğu yaşam alanlarını gösterir. Senin flört durumların (çok kesin almamak gerek, ama genelde 5. ev) afflict olabilir.

Ataerkil doğrular etkisindeki kişiler anılan –az biraz- şanssızlık için kaderi, feleği, hatta tanrıyı suçlarlar. İşte bilim bilmek bunun için, bu yanlışlara düşmemek için, önemlidir. Bilim ile ezoterizk bilgiler karılırsa "reenkarnatif kuantum çöküşü" teorisi ortaya çıkar; böylece her kaderin, "çökme öncesi ruh"un yapısına göre belirlendiği anlaşılır. Yani kimse hatalı kaderde doğmaz (çökmez). Kendisi her neyse, o ortamda (ki, bize göre bu ortam dünya gezegeni bile olmayabilir) bedenlenir. Bunun gerisine ezoterizmden çok fizik vardır.

Başlığa şans dedim ama Stapp'ın şahane şekilde ortaya koyduğu gibi, kuantum mekaniğini bilen, şans diye bir şeyin olmadığını da bilir. Kuantum mekaniğine göre kader, bir ekole göre ya rastlantısal çöküştür (Bohm); bir diğer ekole göre bilinç tarafından çöktürülür (Wigner, Stapp, Wheeler, von Neumann vb.).

Kaderdeki olumsuzluklar, karakterdeki (ruhtaki, yani çökerek bilinç olan orijinal yapıdaki) olumsuzlukların çöküş biçimidir. Bu yüzden söz konusu sorunlar dikkate masaya yatırılmalı ve daha iyi bir kadere atlamak için (yaşarken de mümkündür, hatta çok kolaydır) bu defektler giderilmelidir.

2- Huy

Eğer teklif ediyor ve SÜREKLİ reddediliyorsan, bence hanımlara yönelik davranışında bir yanlışın olabilir. Yani kişiliğindeki bir huy, bir davranış stili, bir karakter özelliği genel olarak kadınlara çekici gelmiyor, karizmanı siliyor olabilir. Kısaca, kadınlara nasıl davranacağını (buna onları nasıl mutlu edeceğini diyelim) beceremiyor olabilirsin. Bu durum bir duruş (posture) bozukluğu bile olabilir. Belki itici bir mimiğin, gülüş şeklin, beden dilin de vardır. Belki farkında olmadan "Ben seni sen olarak pek sevmiyorum, daha çok senden alacağım tensel zevki seviyorum" mesajını veriyorsan (ki, işin "seni sevmiyorum" kısmını geçelim, "senden alacağım zevk önemli" düşüncesinde bir hata yoktur, öncelikle bunu bekleyen hanımlar da vardır) pek çok kadın seni eler.

Kadınları çekmenin öncelikli şartı onları insan olarak, yani karakter olarak/yapı olarak sevmektir. Bunu acayip şekilde sezerler. Hatta belki de bir şey sezmiyor, ama sevdiği ortamda, sevdiği bir insan ile olan erkeğin rahatlığını, neşesini, mutluluğunu sezip, bu beyin elektriğini çekici buluyor olabilirler. Seni tenzih ederim; bilincinde "kadınlar paracı", "kadınlar yalancı", "kadınlara güvenilmez", "kadınlar değişken", "kadınlar erkekler gibi değil" (erkeklerden değersiz, önemli cins erkekler) gibi bir düşüncesi olan, ama bir yandan da kadınlara arzu duyan nice erkek, kadınlar karşısında özenilesi başarılar elde edemez.

[Burada biraz konu dışına çıkıp iki lakırdı edeyim: Bence ataerkinin en bet herzelerinden biri "kadınlar kendilerini güldüren erkeği severler" palavrasıdır. Sadece kadınlar değil, pek çok kişi gülmeyi sever; kadınlar da esprili bir kişi ile hoş vakitler geçirecekleri için o kişiye düşkünlük gösterebilirler.

Oysa esprili olmak büyük bir yetenektir ve çok insanda bulunmaz. Bir erkek, eğer esprili değilse, o zaman birlikte olduğu hanımın sözlerine gülmeyi öğrenmesi ve birlikte gülme ortamları yaratmayı becermesi gerekir. Bana sorarsanız hanımlar –onlara karşın daha sert, daha zor değişir, daha zor sarsılır cins olan- erkeklere oranla çok daha komik ve esprilidirler. Söz konusu hoşluğu yaşamak için biraz erkeklik egosundan sıyrılmak gereklidir belki de: Ama bana inanın, böylece yaşanacak şamata ve eğlence ortamı benzersiz olmaktadır.

Bendeniz söz ettiğim yaklaşımı HER ZAMAN kullanırım ve böylece süreç daima şen, hafif ve eğlenceli olur. Beni şu anda okuyan tanıdığım hanımefendilerden tebessüm ederek "Evet, haklı" diyenler olduğunu biliyorum. İnanmanızı rica ederim; hanım arkadaşlarımla genelde gülüşülen ve eğlenceli ortamlar yaşarım ve bunun nedeni –hiç esprili olmadığım için- hanımların espri yeteneklerini fark etmeyi –anaerkil ezoterizmle- öğrenmiş olmamdır. Demek ki "uyanık bir erkek, hanımlardaki DOĞAL espri yeteneğini tetikleyen erkektir" denilebilir. :)

Ama hayır; kız arkadaş ile kanka gibi olmak çok, çok yanlıştır. Kadınlar, feministler dahil (onlar da kadındır, östrojen+xx'dirler) güçlü diyebileceğim modeldeki erkekleri çekici bulurlar; tıpkı erkeklerin kendilerini şövalye konumuna koyan kadınları çekici bulmaları gibi.

"Erkekler akıllı kadın sevmez" palavrasının gerisinde hanımlara "akıl" diye kakalananın son derece itici ve hiç de kadına benzemeyen bir kimlik var etmesi, erkeklerin de bunu sezmeleri bulunur. Erkekler, kendilerine ihtiyaç duyulmasını, güçlü görünen taraf olmayı isterler; ama bence hiç birimiz dangalak, boş kafa, tıngır-tıngır olan (ister kadın, ister erkek) kimselerden hoşlanmayız. Gerçek anlamı ile akıllı olan kadın ise erkekler üzerindeki başarısının (hatta gücünün, "yönetici gücünün" :) ) "kadına benzemek, ama dangalak olmamak"tan geçtiğini bilebilecek zekası olan modeldir. ;-)

Güçlü erkeğin kadını ezeceği gülünç bir düşüncedir; güçlü kişi HİÇ KİMSEYİ en ezmeyen kimliktir. Ezmeye çalışmak, güçsüz kişilerin hayatta kalmak için uygulamak zorunda bırakıldıkları bir ataerkil tuzaktır. Anaerkide güç, kişilere hak ettiklerini verebilmektir.
]

3- Kendine güven

Bana sorarsanız insanlara "kendine güven" demek kadar anlamsız bir iş olmaz. Bu sözün saçmalığı beyinde "güven/güvenme" düğmesi olmamasından bellidir. Bu lafı duyan pek çok kişi kendine güvenmeye çalışır, hiç de becermez.

Ne yapması gerektiğini bilmemektedir ki gerekeni yapsın. :)

Güvensizlik denen şey, ya da kökeninde olan şey, aslında RAHATLIK EKSİKLİĞİDİR. (DOZUNDA içki bu yüzden, yani rahatlattığı için, yardımcıdır.) Güven sorunu olan kişilere bizim önerimiz "Ortamı unut, fazla önemseme, biraz başka şeylere odaklan, kendine dön, bir yolla kendini rahatlat"tır. Stres miktarı azaldığında, bastırılmış "karizma" adlı beyin elektriği dalgaboyu ortaya çıkacaktır.

"Güvensizlik" diye servis edilen, ama aslında basit bir "stres" olan durum nedir?

Tabidir ki bir beyin elektriği dalgaboyudur. Belli bir NT çorbası/kombosudur. Bu çorba tarifleri –eğer çeşitli öncel başarısızlıklar nedeni ile var edilmişlerse- beynin bir yanında hazır beklerler. Kişi bir hanımla karşılaşınca hemen aktive olur, stres seviyesini (koritzol belki de) yükseltirler. Bize göre böylece oluşan dalgaboyunun celp edici özelliği çok düşüktür. Bu dalgaboyuna NE diyebiliriz. Bilirsin, NEnin yaptığı başlıca iş "ayırmak"tır. Celp etmeyi engellemek ayırmaktan; celp edememek ise ayrı kalmaktan başka nedir ki?

Sevgili arkadaşım, seni yine tenzih ederim; ortaya iki laf daha edeyim: Yalnız erkekler; daima en güzeli, en arananı kovalamayı kendilerine yakıştıran, kadın denen varlığı bir bütün olarak, kendine benzemeyen yanları ile DE sevemeyen, benimseyemeyen, kadınları bir eş (resmi eşten söz etmiyorum) olarak görmeyen, kendine ve daha kötüsü, kendi cinsine dönük, kendi cinsel özelliklerini ve karakterini –fark ederek veya etmeden- üstün gören erkeklerdir. Doğa, HER İNSANA eşleşeceği kadar çekicilik verir. Doğal olan, HERKESİN çevresinde BİRDEN FAZLA aday ya da eş olmasıdır. Bu duruma sahip olmayan kişiler (ki, üzülerek söylemem gerekir ki, neredeyse toplumun büyük çoğunluğu) doğal kimliklerini yaşayamıyorlar demektir.

Ve bir majisyen olarak söylemem gerek: Başarı için maji de bir yoldur.

Arkadaşlar; Manyetik Maji sürecinde celp işin tüm detayları ile anlatıyoruz. Ama bana danışanlara "sürekli KENDİNE rahatlama majisi yap" derim. Hep söylüyorum: Adeptik, yani majide uzmanlık, yüksek gamaya çıkma becerisi DEĞİL; doğru teşhis koyma ve bu nedenle doğru ilacı saptama becerisidir. Üşüttüğünde kankaya telefon açarsın "Ya, o dediğin, sana iyi gelen ilaç neydi?" diye sorarsın. İlaç reçetesiz bir ilaçtır, eczaneye gider ilacı alırsın, ateşin düşer. Ama bir uzman, ateşin neden çıktığını, ya da neden üşüttüğünü saptayabilir; sana bambaşka bir ilaç verecek olabilir. Böylece bir daha hiç üşütmezsin. (Hatta "ilaca gerek yok, biraz daha sıkı giyin" bile diyecek olabilir.)

Aslında yapılacak TEK BİR çalışma vardır; o da iyi insan (ya da rahat insan) olma çalışmasıdır. Erdemlerin asıl yarattığı sonuç –pek az insana kabul ettirebiliyoruz- insanı (kişinin kendisini) RAHAT ETTİRMEK, yani rahat denilen beyin elektriğine ulaştırmaktır. Yanılıyor da olabiliriz, ancak teorimiz budur: İyilik, en bariz şekilde rahat kişilerde görülür… hatta iyilik belki de en kolay şekilde rahat insanlarca ifa edilebilecek bir niteliktir. Eğer –teorimize göre- tanrı ile senkronize olup, ondan ihsanlar almak iyilikse, ve rahatlık iyilik demekse, o zaman rahat kişi ödüllere kavuşacaktır.

İşte bu teori nedeni ile belki de yapılacak tek çalışma (tabidir ki biraz abartıyorum, bir sürü PE ortamı çalışması vardır) beyni, rahat denilen beyin süreduruma ulaştıracak çalışmadır. Böylece rahat insan (yani iyilikle senkronize insan) olunca zaten hayattaki pek, ama pek çok sorun sihirli el tarafından (gerçekten yüzleşince/yaşayınca insanın içinden yerlere kapanıp secde etmek geliyor) silinir. Bu durum paralel evrene atlama manasındadır.

Belki tek sorunun rahat olmamaktır. Anılan rahatsızlığın nedeni birkaç şanssız olaya takılıp, bu sonucu bir inanç kalıbı şeklinde beyne perkitmiş olmak ve bu kalıp yüzünden rahatlayamamaktır. Kişi bir rahatlasın… sonuçlar değişeicek olabilir.

"umarim iyisindir, sagligin sihhatin yerindedir ve hayatinda bir problem yoktur."
Valla kardeş, kibar bir arkadaşımızsın, sağol-varol soruduğun için… Ama inan; bu zorlu günlerde (yok salgın, yok pahalılık, yok politik durumlar, yok savaşlar) çok iyiyiz demeye utanıyoruz. Tabi ki hayatımızdaki sorunlar sıfır değil… ama dikkate değer şekilde az.

Beni okuyanlara teorilerimizin ("erdeme ve rahatlığa çabalayın" sözlerimizin ) doğruluğu hakkında güvence vermek adına söyleyeyim: Diyebilirim ki ne istersem oluyor. Tabidir ki SADECE beyin elektriği dalga boyumu pozitif tutabildiğim sürelerde oluyor bu. Bunun için HEM kişisel çaba içindeyim (pek çok hoşlanmadığım şeye inanmaya ve onları benimsemeye çabalamak zor iş), hem majiden yardım alıyorum. Majiye ara verdiğimde ve uyarıları dikkate almadığımda işler bizde de sarpa sarıyor. Bu sözler kendini din adamı atamış birinin :) yemini altındadır.

Ben bu negatif karakterimle, sadece bildiklerim ve onları uygulamamla bu sonucu elde ediyorsam, demek sizler neler yapabileceksiniz. Lütfen ataerkil doğrulardan yakanızı sıyırın. Kimse size düşman değil. Herkes bir diğerini düşman sanacak kadar rahatsızlık içinde. Nano saniye ötede şahane bir hayat var. Öfkenizi yok edin. Sizi öfkelendirene gülüp geçmeyi BECERİN. Korktuğunuz işi KENDİNİZİ ZORLAMADAN sükunetle yapmaya uğraşın. Hayvanlar ve doğa dahil biraz diğeri için verin… ama istediklerinizi almak için cesaretli, kararlı, dayanıklı ve girişken olun.

Hepsi bu kadarcık. :)

Bunları becerdiğinizde size HER istediğiniz vermek için sabırla bekleyen bir şey var. (İnançsız arkadaşlara sesleniyorum: O belki bilinçsiz bir katman da olabilir.) Onun benzersiz sevgisini (ya da oradaki pozitif duygular sentezini) hissedin. Ona güvenin. Önünüzdeki zorluklara değil; zorlukların ötesindeki, zorlukları aşarsanız ulaşacağınız ödüllere bakın.

Bunlar size güç verecek.

Ve son olarak:

Bu mentor işleri hiç bana hiç uygun değil. Ne ustası be dostum? Ben mi usta? Güleyim… Valla billa diilim yaaa… :) Çok yaşamış, tahmin edemeyeceğiniz şeyleri görmüş, dikkatle bakmayı bilmiş, araştırmacı yeteneği gelişmiş olduğu için bazı şeyler kapmış bir maceracıyım sadece. Büyük ağabey filan bile demeyin. Belki yaramaz büyük baba… o da hanım öğrencilerime… Erkek öğrencilerimle kol kola ilerlemeyi seven "yaşlı olsa da, fırlama" bir arkadaşım sadece. Ama durun; hiç bir zaman "ben bir şey bilmiyorum" demedim; hep şunu dedim: "Bildiğim konuları iyi biliyorum, ama başka da pek bir şeyden anlamam". Yani senden ve diğer öğrencilerimden öğreneceğim yığınla şey varken ne ustası/hocası? Ancak saygı ve mesafe farklı şeylerdir. İnsanın arkadaşı ihtiyar bir adamsa, o zaman biraz eski tip davranmakta (biraz mesafe) da bir hata değil, ortam yumuşatıcı hayr vardır.

Bak sevgili dostum; beni ihtiyar arkadaş olarak görmezsen, an gelir her dediğime kafa sallamayı adet haline getirebilirsin. Bu hiç doğru bir iş değildir oysa. Bana "usta" demek mi istedin? Tabi ki de… Canın ne isterse… Ama öyle pek görme… Hem değilim, hem de bu iyi bir iş değil pek. Bu tip saygı bekleyenler, kendilerini matah, diğerinin acınacak zavallılar sananlar, uzun sakallı Duruid-muruidler, Golden Dawn, Rozkura falan gibi ataerkil ekollerin adamlarıdırlar. Çokluk erkektirler ve aralarına kadın almazlar. Witchler ise –herkes onları kadın-kadına toplaşıp işler çeviren kimseler sansalar da- erkekleri aralarına alıverirler. Erkek cadılara Warlock denir. İyi kadınlar -uzun sürelerde- erkeksiz durmazlar… çünkü erkeksiz duramamak, eşsiz duramamak demektir. Eşleşmek ise makrodaki tek erektir. :) Kadın, kadının bu yüzden –belki de- kurdudur. Kadınlar makroda eşleşmenin (Öncel Evreni yeniden var etmenin) dostluktan önemini sezen cinstirler.

Bana "İyi dedin de usta, siz de aranıza kadın almıyorsunuz" dersen yanıtım "Biz grup değiliz ki? Araştırmacı 4-5 arkadaşız. Bu grup işinden de hiç hazzetmeyiz" olur. Ama ortada bir grup da vardır tabi ki… Bu siteye gelen, bizi severek okuyan herkes gruptandır. Yani gördüğün gibi, aramızda hanımlar da bulunmaktadır. :) Severek okumayan da –kendi isterse- gruptandır. Ondan "lütfen hoşlaşmadıklarınızı eleştirmeyin"den başka bir ricamız olmaz.

Sana bir de insülin iğnesi göstereyim: Bir kişi "ille de bir mentorum olsun" diyorsa… ne diyeyim ki? "Demesin" diyeyim. :) Dostum; seni senin kadar kim sevebilir? Seni senin kadar kim kollayabilir? Seni senin kadar kim tanıyabilir/anlayabilir/bilebilir? Anaerkide "hocayım" diye ortaya atlayan bilmiş adamlar hiç sevilmez. Ama şu var: Herkesin bildiği bir şey vardır. (Bir tesisatçı yerinde ağırdır, bir parçacık fizikçisi kadar.) HERKES bildiğini ortaya bırakır, bunun için para da alabilir ve ilerler… Beğenen alır, beğenmeyen sollar. Bu güzel yaklaşım ne bir şey öğretmektir, ne de hoca olmaktır. Tıpkı sahipsiz hayvanları besleyen, kapılarına gelen suculara biraz yüksekçe bahşiş veren, can sıkıntısından gezmek için otobüse binmiş yaşlıları kollayıp yer verenlerin peygamber olmadığı gibi… Ama o peygamber olmayan kişiler yaptıkları özveri ile acayip güçlenmişlerdir. :) Bana sorarsan makroda güçlü bir kişiliğe sahip insanlar "peygamber bu adam" denenlerden iyi yaşarlar. :D


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -