Adept Majisyen
Manyetik Maji
Pozitif Enerji
BİLGİ ALIN >>
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR        |        SORULARIN KABUL EDİLME KRİTERLERİ        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

722 Ekolü ve Eğitimleri | Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Astroloji
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Fal/Tarot |
Ruhsal Sorunlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

13 Mart 2023
anlam veremedigim görüler daha dazla kafami meskül etmeye basladi

Sayin Janus,
anlam veremedigim görüler daha dazla kafami meskül etmeye basladi; tabi ki ayrintilara girip vaktinizi almak istemiyorum. Anlaminin lilith ve Hekate olabilecegi bir kaç görüntülerin neye vardigini bilmek istiyorum; bunlar rüya degil. Yillardir kehaneti içeren rüyalar gördüm ama bunlarin daha önemli oldugunu ki, bende öyle düsünmüstüm bir gruptan ögrendim. Asil ogrenmek istedigim bu degil, anlamlaridir. Hayal dedim, bilinç alti oyunlar dedim. Dedim de dedim ama inanamadim. Fakat bazi seyler gözüme gözüme sokulamaya basladi...Önce sunu ifade etmeliyim dinleri arastirmistim; zaten bir arastirma tutkusu hakimdir, tabii kendi çapimda. Benimsedigim hiç bir din yoktur ama saygim vardir. Küçük yasta metafizik kavramlara yakindim ama bunun metafizik oldugundandan da haberim yoktu. Yasadigim olaylar zamanla ne olabilecegi konusunda beni arayisa sürükledi ve bu zeminlere kadar getirdi.

Sanirim su an majisyenlik ve okültizm yolunda arastirma içindeyim. Kötü olarak algilanacak sahsiyetle ilk karsilasmam oldu; önemli degil, bir tecrübe olarak gördüm ve pek de önemli birey olmadigini, gereksizligini anladim...Bana cevap verirmisiniz bilemiyorum ama bir majisyenin bile cevap veremedigi seyi nasil halledebilecegimi bilemiyorum, ki bunun cevabinin bende olabileceginin de farkindayim. Iste bir umut diyorum çünkü bazi umulmadik tesadüflerle eksik parçalar önüme çikiyor bir nebze de olsa resmi ortaya çikarabiliyorum.
Su an çikarsiz bir grupla iletisim halindeyim çünkü yapilmasi gereken bir çalismaya gebe oldugumu hissediyorum. Isaretler deniliyor ve en çömez birileri dâhi bunu anlamis durumundayiz....Özgün ritüel çalismasi yaptim, çare olarak bunu düsünerek. Sasirdim, inanamadim oysa bos bir inanis olarak görüyordum; halada inanmamis olabilirdim ama geçen yillar içinde birbirine bagli ve kafamda bulunmamis sorularin cevaplari niteligindeydi!..Evrensel açiklamalarinizi okudum ve beni tatmin eder niteliklerde çünkü nedense zihnimde sekillenen düsüncelerime dokunur nitelikte. Sanirim bu bana sizden gelebilir bir testege ihtiyaç hissettirdi. Aslinda sizinle irtibat kurmak isterdim ama sizden nasil bir yaklasim gelir bilemiyorum...Çünkü yasadiklarimin çok da göz önünde olmasi bana pek etik gelmiyor.

Okuduysaniz, yine de vakit ayirdiginiz için tesekkür ederim.

YANIT

Okültizm –bilimadamları biraz inanç gösterebilseler- bilime yön verebilecek kimi bilgiler içerir. Örneğin kuantum mekaniğinde formüle edilen nice gerçek, yüzyıllar öncesinden –daha düşsel bir anlatımla olsa da- okült ve ezoterik ortamda ifade edilmiştir.

Ancak aynı okült bazen de kişilerin ruhsal dengeleri üzerinde hasar yaratabilir; çünkü bu ortamın olağan inançları çokluk ürkütücüdür. Ürküntü ise kolayca korkuya dönüşebilir, korku NE celp eder, senkronize olunan bu frekans beyinde bir alan var eder.

Modern nörobilim, beynin ne inanılmaz yeteneklere sahip olabildiğini ortaya koymaktadır. Bu bilgilerden yola çıkan fizikçiler, dikkat edin, psikologlar değil, fizikçiler, beyin ve bilinç konusunu ele almışlar, beynin akla hayale gelmeyecek çalışma sistemini deşifre etmeye, teoriler geliştirmeye koyulmuşlardır. Teorilerin biri de –bizim 722yi üzerine bina ettiğimiz- ETC'dir.

Editörün notu: ETC teorileri ve bilinç hakkında bilgi edinmek için Janus'un 3. Bölüm: ELECTROMAGNETIC THEORIES OF CONSCIOUSNESS, ETC, Elektromanyetik Bilinç Teorileri adlı makalesini okuyabilirsiniz.)

Bu teoriler, beyindeki EM alnın bilinç olduğunu, bu alanın –bilim adamlarınca kompakt bir film şeridine benzetilen- zamanın üzerinde harekete edebildiğini, dahası, inanması güç olsa da uzay zaman içinde bir "uzantı" (varlık) olduğunu ortaya koymaktadırlar.

Söz konusu teorilere aşina olduktan sonra cinlere, demonlara, (önceki bir yanıtımda okurken gülümsediğimi itiraf ettiğim) "ölümden sonra tanrılaşma" düşlerine ve hatta "ruh hastalığı" gibi şeylere inanabilmenin imkanı fazla kalmaz.

Editörün notu: Janus'un "ölüm ötesinde tanrılaşma" hakkındaki sözlerini içeren "önceki yanıtım" dediği yanıt bülent kisa satanizm vs başlıklı soruda yer alan "tanrilasma bir satanistin ölüm sonrasi amacidir peki böyle bir mümkün mü?" "sözlerine gönderme yapmaktadır.

Bilimadamlarının (özellikle fizikçilerin) pek çoğu inançsızdır (geleneksel dinlere gözü kapalı inançtan söz etmekteyim). İnançlı olanları ise cinmiş, deccalmış, hayaletmiş gibi şeylere ikna etmenin pek olanağı yoktur. Bu durumun nedeni, her şeyin bilimsel bir karşılığının olduğunu eninde sonunda görmek ve giderek daha ilerde başka (daha manevi) şey olmayabileceğinden kuşkulanmaktır. Bilime biraz bulanan kişiler, bizler gibi okiltist olsalar da, kaçınılmaz olarak bakışlarını sübjektiviteden, objektiviteye çevirmeye koyulurlar. Bu "bakış açısındaki kayış" onları nice gereksiz kaygıdan, korkudan ve hatta yanlış yollara sapmaktan koruyacaktır. Doğrudur; artık eski inandıkları pek çok şeyi de yitirmişlerdir. Ancak yeni elde ettikleri gerçekler, ya da bilgiler ile çok daha rahat, çok daha dingin, çok daha keyifli bir yaşama adım atma şansları da vardır. Ayrıca bu yeni bakış açısı onların daha sağlam temeller üzerine kurulu bir iman var etmelerine engel değildir.

Yukarıda tanımladığım okültistlerden olarak yazdıklarınıza inanmam bütünü ile olanaksızdır.

Lilith ve Hecate… Bana sorarsanız (eski bir Lilith araştırmacısıyım ve astroloji kitabımda bile onun hakkında bir bölüm var) diğer alemde var olduklarından ciddi ölçüde kuşku duymaktayım. Sormak isterim: Bir tanrı, ya da tanrıça, sınırsız denilen evrenin kenarda köşede kalmış bir galaksisinin, pek de önemli olmayan bir planeti olan Dünya'da yaşamakta olan canlı türlerinden sadece bir tanesi olan insan adlı varlığa mı benzeyecektir? Yani dişi ve erkek mi olacaktır? İnsanların öfkelerini taşıyacak, insanların verdiğine benzer cinsellik savaşlarına girecek, insanlar gibi hissedip intikam tanrıçası, öfke tanrısı gibi nitelikler alacak; kıskanacak, aşık olacak, ihtiras duyacak… dahası, iyi veya kötü adlı –sadece insanlara özel- iki kavram bazında varlığını sürdürecek?

Bulunduğum konumda artık bunlara inanma imkanı yoktur. Zaten evrenin var edici güçlerini insan benzeri görmek antik Yunan mitografı (Yunan mitolojisinin var edici –bize göre de- peygamberi) tarafından icat edilmiştir ve binlerce yıl öncesinin beyin ürünüdür.

Ama bir gerçek vardır. Öncel bir yapı… Oradan bir şeyler, çözülemeyen bir neden ile kopmuştur. Kopanlar ise özgün yapılarından uzak kaldıkları için olumsuz duygular içindedirler. Bölen şey, her ne ise, böldüklerini (belki de basit fizik çekim esasları ile) kendi yanında tutmak için bazı eylemlerde bulunmaktadır. Ancak "ana merkez" özgün olduğu için (her şeyin aslına dönmesi dünyasal değil, evrensel kuraldır) tüm var oluşlar temelde ona doğrudur. Evren, insanî kavramların ötesinde, bu gerçek bazında dönüp durmaktadır.

Dileyen "haksızlığa uğramış acı çeken kadın, ilk Havva olan Lilith" ve/veya "intikamcı ve yol ağızları Tanrıçası Hecate"e inanır. Ancak bu süreçte bir dolu –korku ve öfke dahil- olumsuz duygular üretir ve bölen yapının frekansında kalarak öncel yerine dönmekte gecikir. Dileyen ise öncel orijinalliğe inanır; korku ve öfke adlı duyguların yapaylığını fark eder, ister imanlı olsun, ister inançsız, bunlardan arınmaya çalışır ve giderek daha kaliteli hayatlarda var olmaya başlar. İşte felsefecilerin "Nedir, ne değildir?" diye tartışmaya bayıldıkları ve yanıt bulamadıkları "İyilik nedir?" sorusunun yanıtı bu kadar basittir. Ama yanıtı bulabilmek için hem bilim, hem okült bilmek gerekir. Bana sorarsanız felsefecilerin yanıtı bulamama nedenleri ne okült, ne de bilim bilmemeleridir.

Cümlelerinize geçeyim.

" anlam veremedigim görüler daha dazla kafami meskül etmeye basladi;"
Bayılan kişilerin tokatlanması gibi -lütfen bana darılmayın- size biraz anlayışsız olmak zorundayım: Bu beyin frekansında kalırsanız "görülerden" daha kötüsünü de yaşayabilirsiniz, örneklerini gördüm. Giderek o "görüler" beyninizin içinde susturamayacağınız şekilde konuşmaya bile başlayacak olabilirler. Ama hala da –yani bu durumları en reel şekilde yaşadığınız halde- HİÇ BİRİNİN gerçekliği yoktur. Bunlar bizzat SİZİN tarafınızdan var edilen NE yüklü beyin EM alanlarıdır.

Beyinde bazı –kişi çıkışlı olmayan- olaylar (örneğin üç saat boyunca KURAL OLARAK sizi stres altında tutan filmler, sosyal medyadaki pek çok mesajlar, edebi diye itelenen negativite dolu kitaplar, vb) beyinde olumsuz NTlerin salgılanmasını başlatır. Uyanan bu duyguları karşılıklı etkileşimle tetikleyecek düşünceler üretmeye başlarsanız (örneğin az önce sona eren filmi düşünmekten kendinizi alamazsanız, sosyal medayada okuduğunuz ve sempati duymadığınız parti hakkındaki eleştiriyi pek yerinde bulduğunuz için düşünüp durursanız, edebi diye size zorla okutturulan (örneğin lise ve dengi okullar sürecinde) kitapların etkisinde kalırsanız söz konusu NT salgısı bir pattern'e dönüşür. Artık bir "sinirsel yolağınız" (neural pathway) vardır; bundan böyle sizi, siz istemseniz de aynı biçimde düşündürecek ve böylece aynı sıkıntıları yaratacak NTleri salgılatacaktır.

Eğer beyninizde –okült kişisel merakınız olduğu için- bu konu ile ilgili kaygı verici alanlar varsa, ki olmaması biraz zordur, beyin EM radyasyonları o güçlü (genliği en fazla olan) alanı eksite etmeye başlayacaktır. Sonuçta artık sizin "görü"leriniz, ürkünç cinleriniz, duvarlardan gelen sesleriniz, yatağın altındaki varlıklarınız ve buna mümasil insana gereksiz yere acı veren ve bu güzel hayattan ayrı tutan gerçekliniz(!) vardır.

Evet; onlar gerçektir!

Mesajınızdaki "bunlar rüya değil" sözlerinizde HAKLISINIZDIR.

Sözlerinizi psikologlara, psikiyatristlere belki inandıramazsınız. Onların basbayağı gerçek olduklarına ancak parçacık fizikçileri inanırlar… çünkü sadece onlar gerçekliğin bilinç tarafından yapılan ölçümle var olduğunun formüllerini yazmışlardır.

" Anlaminin lilith ve Hekate olabilecegi bir kaç görüntülerin neye vardigini bilmek istiyorum;"
Bunlar sadece sizin beyninizde fark etmeden var ettiğiniz alanların istediği yerlere varacaktır. Aslında o alanları siz var etmiş olsanız da (kimse beyninize girip alan inşa edemez), asıl var edeneler –yaptıkları kötülüğün bilincinde olmayan- insanda stres yaratan filmler, kitaplar, mesajlar üretenlerdir. Dışarda –üzülerek söylemem gerekir ki- bir salgın vardır.

" Yillardir kehaneti içeren rüyalar gördüm ama bunlarin daha önemli oldugunu ki, bende öyle düsünmüstüm bir gruptan ögrendim."
Kendinize neyin gerektiğini siz saptayabilirsiniz, her grupta da muhakkak ki değerli şeyler bulunur. Ancak bana sorarsanız o grup ile aranıza mesafe koymak, sizi daha basit, ama çok daha eğlenceli bir hayata başlatacak olabilir.

Kehanet rüyası görmek sanılandan kolaydır. Ben de –hiç abartmıyorum- neredeyse HER GECE görürüm. Bu durum –Özel Görelilik ile kanıtlanan- "zaman" denen şeyin olmaması, daha doğrusu kompakt olması (geçmiş ve geleceğin hazır olması) nedeni ile var olur. Uyku adlı mikrokozmos yolculuğunda özgür kalan bilincin bu şeritte ileri ya da geri gitmesi doğuştan size verilen bir yetenektir (yapıdır). Doğuştan da olabilir, ya da beyin tanrısallıkla kontak kurdukça ona ödül olarak ihsan edilebilir.

" Asil ogrenmek istedigim bu degil, anlamlaridir."
Var eden siz olduğuna göre, bunu sadece kendiniz bilebilirsiniz sevgili kardeşim.

Ancak şurası ÇOK ÖNEMLİDİR. Geleceğin görülebilmesi, eğer görülenler olumsuz ise, MAJİ İLE engellenebilir. Zaman kompakt bir film şerididir; ancak film şeritleri bir tane değildir ve süperpoze yapıdadır (süperpozisyon içindedir). Yani kendi şeridinizde sizi bekleyen (ki, nedeni büyük olasılıkla yanlış seçiminizdir) olumsuz olayı, maji ile şerit değiştirerek engelleyebilirsiniz.

" Hayal dedim, bilinç alti oyunlar dedim. Dedim de dedim ama inanamadim."
İnanmamanız doğaldır; çünkü bu konulara –kabaca- "kafayı takmış" bir ruh hali içindesiniz. :) İnsan sadece seçimlerini yaşar. Mesajınızda "Önce sunu ifade etmeliyim dinleri arastirmistim; zaten bir arastirma tutkusu hakimdir" şeklinde ifade ettiğiniz beyin elektrikleri kişiyi sizin içine düştüğünüz çıkmaza sürükleyebilir.

" Fakat bazi seyler gözüme gözüme sokulamaya basladi..."
Lütfen şunu da unutmayın: Yukarıda dile getirdiğim gibi –dünyasal perspektiften bakınca- "mutlak iyi" olarak nitelediğimiz yapı ile kurmuş olduğunuz kontak sonucu yönlendiriliyor olabilirsiniz.

Arkadaşlar, "geleceği görüyorsanız önlem alabilirsiniz" sözleri çok önemlidir; hayat bile kurtarabilir. Bir majisyen olarak önlemin maji ile alınabileceğini söylememin gerisinde eğitimlerimize kaynak yaratmak olduğunun düşünülmesi bizi üzer.

Ancak majikal eğitim ile ilgilenmeyen, ya da buna maddesel gücü yetmeyen ve geleceği gören arkadaşlara iki alternatif yol öğütlüyoruz.
- İnanç ile (yapabileceği/becerebileceği inancı ile) imajinasyon yapmak.
- Tanrıya –istek deklare etmeden, acı çektiğini vurgulamadan, olumlu, mümkünse sevgi dolu ve neşeli bir ruh hali ile- korunma talebi içeren dua etmek.

Bu iki yolun da yardımı olabilir.

" Küçük yasta metafizik kavramlara yakindim ama bunun metafizik oldugundandan da haberim yoktu. Yasadigim olaylar zamanla ne olabilecegi konusunda beni arayisa sürükledi ve bu zeminlere kadar getirdi."
Pop kültürde ve "çağdaş ve aydınlar" arasında :) sizi alkışlayacak kişi çoktur. Ama bizim buralarda sadece sizin adınıza üzülebiliriz.

[Dostlar, "çağdaş ve aydın" diye laf sokup duruğum kişiler beni okuyanlardır. :) Bunu bilemeyecek biri değilim. Bu kadar söz dokundurma nedenim, benim de eski bir "çağdaş ve aydın" olmam ve bu yüzden yüzleştiğim kayıplardan onları koruma çabamdır. Söz konusu kayıpların en önemlisi eğlence içinde geçecek yılları kaçırmış olmamdır.

"Fazla düşünme, derinlere dalma, gerekmedikçe okuma" gibi pek çok okuruma itici geldiğinden emin olduğum önerilerin nedeni Allahın dangalağı olduğumuz için herkesi kendimize benzetme gayreti değildir. Düşünmeden durmanın imkanı var mıdır? Bir şey okumadan pek çok mesleği icra etmenin, insanlara/canlılara yarar var edecek şeyleri kotarmanın olanağı bulunur mu? Ancak bu iki ve benzeri biraz tehlikeli eylemler, ataerki elinde ürkütücü silahlara dönüşmüşlerdir. Dikkat çekmeye çalıştığımız gerçek sadece budur. Ve tuzak, yaratılan batı kültürü hayranlığı ("onlar ne derse doğrudur, onlara benzemek şarttır" yaklaşımı) var ederek, okumayı ve düşünmeyi seven insanlara "aydınlanma/çağdaşlaşma" başlığı altında kurulmaktadır.
]

" Su an çikarsiz bir grupla iletisim halindeyim çünkü yapilmasi gereken bir çalismaya gebe oldugumu hissediyorum. Isaretler deniliyor ve en çömez birileri dâhi bunu anlamis durumundayiz....Özgün ritüel çalismasi yaptim, çare olarak bunu düsünerek."
Bu tavırlara içimden gelen cümle sadece şu: (Kırılmayın) "Öfffff… Ne gereksiz işler!"

[Bu grup işinden hiç hazzetmeyiz. Sözlerimde dürüst olduğumun kanıtı elimizde her imkan varken grup kurmamamızdır. Birlikte yaptığımız en sık eylem akşamları içerken ;-) yalnızsak birbirimize Whatsapp aracılığı ile matrak mesajlar atmakla sınırlıdır.

Editörün notu: Konu hakkında Janus'un Besmelenin gücü başlıklı yanıtından alıntı aşağıdadır.

Hemen örnek (şaşmaya, hatta belki de küçümsemeye hazır olun): "Hop çiki bade", "Hop çikibades pöf pöf", "Hop çikibades veyfer", Nede gon, nede gaj", "Gömürklük", "Morkemlirik, "güp güp gabaley"… Liste uzun. Bunların hepsinin çıkış noktası aramızdan biridir. Ardından bir diğerimiz ona bir şey eklemiştir ve giderek sözcük son halini almıştır. Bu sözcükler aramızda kahkahalar eşliğinde söylene-söylene beynimizde olumlu bir alan var etmiştir... eş deyişle sihirli sözcük artık hazırdır. Gün içinde bunaldığımız anlarda DA bu sözcükleri söylemek, beyinde ilgili alanı eksite edecek ve sıkıntılı NTler salgılarını durdurmaya, daha olumlu bir NT kombosu yaratmayan neden olacaktır."

Janus, arkadaşları ve öğrencilerinin diğer "sihirli kelimeleri" için Pozitif Sihirli Kelimler başlığındadır.

Doğrudur; üç haftada bir toplantımız var; ama son zamanlar Ergin'in, sağ olsun, büyük aşkı hakkında verdiği derin malumatlar yüzünden uyuyakalıyoruz, site hakkında konuşamıyoruz. :DDD

Ancak itiraf edeyim: Önceki yıllarda ülkemiz sağlıkla ilgili çok zor bir süreçten geçerken birlikte -kendimiz değil, ülkemiz için- ortak bir çalışma yaptığımız olmuştu.
]

Sizleri ve benzerlerinizi gördükçe, kendi boşu-boşuna heba ettiğim yıllarım aklıma geliyor. Tanrım yardım etti, elli yaşından sonra "yaşamayı" lütfetti. Bu da şahane bir kader… ama "keşke otuzumdan yaşamaya başlasaydım" dememek kolay mı?

Sevgili kardeşim, beyninizdeki olumsuz yolakları -büyük olasılıkla yapmayı istediğiniz neredeyse her şey yasaklandığı için, akıl sağlığınızı sürdürebilmek adına- çocukluğunuzdan başlayarak SİZ var etmişsiniz. Bunları bir "kurtuluşun" (delirmemenin demedim :) ) ilk adımı olarak kullanmak onaylanabilir. Ama bu konular uyuşturucu gibidir. Keşke altın gününe, kız-kıza (kötü niyet içermeyen, eğlence "kabilinden") dedikoduya, birlikte yenecek keklere, kurabiyelere, kanepelere, köşedeki dükkandaki yakışıklıya, giysilerle tarz yaratmaya, olgunsanız "botox'a para biriktirmeye" sarsaydınız.

Peki şimdi nasıl geri çıkarsınız?

İlk adım çok zordur. Bu adımı sadece siz atabilirsiniz.

Ama gelin, bir deneme yapalım. Size yapmanız gerektiğine inandığım bizim dünyamızın kutsallarından söz edeyim. Eğer öfkelenmeden okuyabilseniz o zor ilk adımı atmış (en azından çok eğlenceli olduğu hakkında tüm kalbimle güvence verebileceğim BİZİM DÜNYAYA adım atmış) olacaksınız.

İkinci adım "Ya, adam acaba haklı olabilir mi?" sorusunu üretmenizdir.
Üçüncü adım denemeye karar vermek,
dördüncü adım denemek,
beşinci adım stres altına girmeden uygulamak,
son adım ise bunlardan zevk alabilmeyi başarmaktır.

Bu –pek çok çağdaş ve aydına aşırı basit, gereksiz ve lüzumsuz; acılar içinde yaşayan "acıdaki zevk"e müptela olmuş gam temelli bilinçlere zararlı gelecek- süreç, insan doğasından, onun en özgün halinden, en normal eğiliminden alıntı olduğu için (öncel yapıya paralel konumu nedeniyle) kutsaldır... bir tanrının (hatta Lilith veya Hecate'nin) emirleri olduğu için değil. :)

Ve önerime gelelim.

"Nasıl daha güzelleşebilirim?" ya da "Nasıl daha seksileşebilirim?" sorusunu/arayışını aklınıza takın.

Dikkat edin, "nasıl daha iyi bir insan olurum" gibi bir kelam etmedim!

Güzellik, özellikle kişinin kendinde ve canlı/cansız yakın çevresinde izlediği güzellik, rahatlık verir ve her rahat insan, rahatlaması oranında tanrıya (iyiliğe) adım atmıştır.

Güzellik, Müslümanlıkta kutsanır; iyilikle eş görülür.

"Hayrı, iyiliği, güzel yüzlülerin yanında arayınız." (Buhari)
"Huyu ve yüzü güzel olan dünya, ahiret iyiliğine kavuşur." (İbni Şahin)

Güzellik kavramı ayetlerde de yer alır (örneğin Tin 4) ve buradaki sözcük kimilerince Yahudilik etkisi ile "ruh güzelliği" diye okunur… oysa sözcük ahsen'dir; Ahsen, fiziki güzellik anlamındadır ve dilimizde bile "yüzü güzel" manasını taşıyan uniseks bir isimdir (addır).

Güzellik yaratma isteği, güzelliği algılayabilecek bir beyin elektriği sahibi olmakla da ilgilidir. Bu nedenle FİZİKSEL güzelliğe düşkün kişilerin PE sahibi olduğunu düşünmek zor değildir.

Bu yüzden –tıpkı Yahudilikteki gibi- güzelliğin değersiz, "dünyasal ve geçici" (bu en pis-kötü suçlamadır) olduğunu iddia eden her izmden sakının. Palas gezen, "görüntü değil, akıl önemlidir" konferansları, "görüntü değil, ruh önemlidir" fetvaları veren; "Doğal hal değerlidir" gibi düşünceler savunarak sokağa sabah yatağından kalktığı şekilde çıkan, özellikle saçlarına bakmayan, hatta modaya uyacağım diye kendini aç bırakabilen (yani nimetlerden zevk almaktan uzak durabilen), kişilere dikkatle yaklaşmak yerinde bir tutum olabilir.

İnternette okült, politika, sağlık konuları yerine makyaj ve giyim sitelerinin "müdavimi olun". Ayna karşısına geçin, en güzel yerlerinize odaklanın. Onları sergileyin. Karşı cinsin arzu dolu bakışlarını art niyet değil, derin bir hayranlık ve ulaşamama üzüntüsü içerdiğini anlayın. Böylece eğlenin.

Daha çok kıyafet alın. Takıları sevin. Ayakkabılarla aşk yaşayın. :) (Anaerkile ayaklar hem seks objesidir, hem de kutsaldır.)

(Bu konuda bilgi edinmek için KUTSAL AYAKLAR adlı makalemi okuyabilirsiniz.)

Giyim, kuşam, incik-boncuk, ayakkabı, terlik adlı dost kurtarıcılara erişmek için para biriktirin. Elde ettiğinizde güzel resimlerinizi çekip sosyal medyada (hayır kendimle çelişmedim; Instagram benzeri fotoğraf yüklenen sosyal medyayı –kendimizin hiçbir hesabı olmasa da- destekliyoruz) yayınlayın. Aldığınızı "Like"lardan mutlu olun. Diğerinin fotolarına –pek o kadar- beğenmeseniz de- "Like" verip güzel şeyler yazın, insanları mutlu edin.

Eğlenin… Hafifleyin… Keyiflenin.

Kitaplardan çok, güzel bir yemeğe ve onu yapana saygı duyun.

Film izleyeceğinize, ayna karşısında kendiniz izleyin.

Bir kafeye gidip kitap okuyacağınıza, çağdaş ve aydınların "anlamsızca" dedikleri şekilde caddelere, sokaklara bakın. Gözünüzden –beyninizi gereksiz yere eksite edecek- şekiller olan harfler değil, "Yaşam" adlı heyecan dolu ortamın radyasyonları olan fotonlar girsin… ve gerçek anlamı ile –pek çoklarına (bir daha çağdaş ve aydınlara diyemedim :) ) göre "basit" şekilde- yaşamaya BAŞLAYIN.

Eğer buraya dek mouse'u kafama fırlatmadıysanız, yukarıda söz ettiğim o ilk zor adımı çoktan attınız demektir.

Sevgili kardeşim… beyninize biraz acıyın artık, onu gereksiz efsunlardan arındırıp, tüm iniş çıkışları ile aslında bize en uygun model olan "hayat" adlı GÜNCELLİĞE yönlendirin.

Kısa sürede hiç bir sorun kalmayacak. :)

" Aslinda sizinle irtibat kurmak isterdim ama sizden nasil bir yaklasim gelir bilemiyorum..."
Ne yazık ki reel iletişim –şimdili- pek olası değil. Bir süre daha –çok sevdiğim bir öğrencim/arkadaşımın sözü ile Phantom of the Opera (Operadaki Hayalet) olarak kalmak istiyorum. :) Ama beni tanıma isteğinizden onur ve mutluluk duydum. Buna inanın. :)

" Okuduysaniz, yine de vakit ayirdiginiz için tesekkür ederim."
Ben de teşekkür etme inceliğiniz için teşekkür ediyorum. Site "koordinatörümüz" (ya da Serdar'ın değimi ile "Sadaret Kethüdası" :) ) Aziz tarafından bana gönderilen (kabul edilen) her soruyu birkaç kez okuyorum. :)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -