Adept Majisyen
Manyetik Maji
Pozitif Enerji
BİLGİ ALIN >>
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR        |        SORULARIN KABUL EDİLME KRİTERLERİ        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

722 Ekolü ve Eğitimleri | Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Astroloji
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Fal/Tarot |
Ruhsal Sorunlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

15 Aralık 2022
Mektup

Ilk cümlem su. Yazilarimi parça parça okuyup cevaplamak yerine hepsini bir bütün olarak tek seferde okuyup IÇINIZDEN GEÇENLERI yazarsaniz mütesekkir olurum. Hatta tek istegim bu.
Ve merhabalar.

Ilk sorum su diyerek baslamak isterdim. Çünkü prosedür böyle isliyor. Soru cevap kismina yaziyorum. Sonuçta bir isleyis var. Ben sadece bir seyler söylemek, gevelemek, akabinde sizden bir tutam cümle almak istiyorum. Belki bir bakariz ki soru sormayip bir seyler geveleyecegim derken onlarca soru sormusumdur. Yazinin gidisati bunu belirleyecek. Suan tamamen dogaçlama, içten gelerek yaziyorum. O bakimdan, "Janus bu nedir? Bu bundan dolayi oldu bunun çözümü nedir?" kabilinde sistematik seyler yazmak benim açimdan biraz zor oluyor. Inanin bu zorlugu yasadigim için size yazdigim onca metni silip silip yeniden yazdim bilgisayarimda. Sirf bu durum için lüks bir bunalima bile girdim.

Tarzimin ve söylemlerimin skalanin disinda oldugundan bunu sorgulamiyor degilim. Ne kadar da kasinti... Evet, kendi kendini yargilayan, sürekli sorgulayan ve can sikintisi çeken bir insan profili. Teshis konuldu Janus bey.

Özgürce bir derebeylik kurmanin nasil bir sey oldugunu biliyorsunuz. Kendi kurallarini koyuyorsun. Islemleri ve sistemi kendin belirliyorsun. Kafanin içinde bir düzen var ve hepsinin yaraticisi sensin. Birileri sana soru sorunca önünde kocaman bir word sayfasi veya artik hangi platformu kullaniyorsaniz yazmak için; alabildigine bos bir sayfa. Ve beyninizden akiyor. Dilinizden. Parmaklariniz klavyeyi siklatiyor. Hiçbir yazma engeli yok. Konusma engeli yok. Nezaketi ve görgüyü bozmamak ve umumu ilgilendiren tabusal durumlarda meselenin etrafindan dolanmak gibi minik ama çok minicik bir takim engeller.

Insan saçmalamayi özlüyor. Hafif bir kikirdamayi. Çocuksu ve kelimenin tam anlamiyla saçma hareketler yapmayi. Bosvermeyi. Uçmayi. Tamamen dalga geçmeyi hayatla. Ama tamamen.

Bakiyorsun. Yagmur yagiyor. Birileri kosturuyor. Kornalara basiyor. Birileri bir yere gidiyor. Sürekli ama sürekli. Düsünüyorsun. Bunlar ne yapiyor yaa?? Bu insanlar neden oraya gidiyor? Bu insanlar nasil ayni isi yapabiliyor?

Ve kafada bir ampul yanar. Her seyi bildigin için her seyin cevabi vardir. Hayatta kalmak. Para kazanmak. Ekmek parasi.

Ancak bir mevzu var Janus. Insanda sasirma duygusu vardir. Hayret etme duygusu diyebiliriz. Bu duygu irrasyonel bir duygu. Insan mantik yoluyla hayrete düsmez. Mesela husu duygusu rasyonel degildir. Ama zevklidir. Esrimek ve mest olmak gibi. Uçariligin çesitli görünümlerinde bir o yana bir bu yana ziplarken de. Demek istedigim, bir insanin bir seyleri aklen, mantiken bilmesine ragmen neden acayip duygular geçirdigidir (eminim bunun da bir cevabi vardir). Bir yedirememe duygusu, hazmetme zorlugu. Ruhsal kabizlik....

Bu arada kendimden söz etmemde büyük fayda görüyorum. Ben çalistim. Farkli sektörlerde. Askerlik falan yaptim. Ikinci üniversiteyi okuyorum. Nisanliyim. Yani, bu eleman ergenlikten yeni çikip hayati görmeye basladi falan demeyin. Asla... Elbette ki yasça büyügüm oldugunuz için sizin sayisiz tecrübeniz ve öngörüleriniz var. Sizin gittiginiz yollardan veya muadillerinden geçmek için yillar gerekli. Benim kastettigim bu degil. Benim dedigim insanin bir seyi bilmesine ragmen, bilgisinin zittina ve bilgisine aykiri bir sekilde farkli duygu durumlarina girmesi.

Çalismak dedik. Bu insanlar nereye gidiyor yaa diye sorguladik. Ama cevap ortada. Hayatta kalmak. Ekmek parasi. Düz. Net ve temiz bir cevap.

Ama bu hayret duygusu insanda bosluk yaratiyor. Bir noktada her seyin esek sakasi olabilecegini düsünüyor. O sanriya kapiliyor. En ciddi ve en kasinti seylerle dalga geçmeye basliyorsun. Lütfen açiklayici olmak için bir örnek vermeme izin verin ancak verdigim seyin örnek oldugunu da unutmayin: (yani teshislemeyin) Örnek = Janus'u veya Sokrates'i okuyan birisi odasindaki isiklari kapatti ve düsüncelere daldi. Neden var oldugunu ve bu hayattaki amacini. Yaraticisiyla konusmaya basladi. Evrenin ve olusun sonsuzlugunu düsünerek her zaman umut olabilecegini hayal etti. Arka plandan Mezopotamya Senfonisini açti. Sigarasini tüttürüyor ve o kisi suan odasinda degil. Ruhu çikti gitti. Artik evrensel olanla temas kuruyor. Tam bu sirada annesi geliyor odaya. Bagirarak veya serzenislerde bulunarak diyor ki "Masani topla! Bu odanin hali ne!"

Simdi Janus, bu kisinin annesi kötü oldugu için kizmadi. Masayi toplamak kötü degildir. Odanin düzgün olmasi yanlis degildir. Iyi ve dogrudur. Ve o kadin çocuguna düsman olan ve anne görüntüsü sergileyen bir ifrit de degildir. Ama o kadin öyle bir CIDDIYETLE, öyle bir hayat memat meselesiymis gibi bir edayla masa topla dedi ki, o kisi hayretlere düsüp aklini yitirmeye basladi.

Çalisma hayatinda olsun, metrolarda, IETT araçlarinda, pogaça almak için girip çiktigimiz firinlarda, molasi bitene kadar 5 tane sigara tüttürmek için bankanin çatisi altina siginip yagmurda sigarasini ciddiyetle ve panikle tüttüren biri de acayip gelmeye basliyor. Affiniza siginarak küfürlü bir cümle kuracagim. Bu cümleyi sansürleyebilirsiniz.
Insan diyor ki: Noluyor amina koyayim? Noluyor lan? Bu ne? Bu amk hayati sakadan mi ibaret? Hayatimi ve aklimi mi kaybediyorum?

Ilk baslarda demistim. Bilgi var. Bilgi cepte. Biliyorsun sebepleri... Sebeplerin sebebini bile bileceksin neredeyse. Materia prima'yi bile bulacaksin hatta. O düzeyde. Ama yine ilk baslarda dedigim gibi ruhsal bir kabizlik. Bir hazmedemeyis.

Ikonunuzdaki karanlik kismin sekillendigini ve cisimlestigini hayal edin. Sanki bir yerlerde maziler canlaniyor. Sizi bir soru cevap makinesi olarak görmüyorum. Bir insan olarak görüyorum. Ve gerçekten önemli bir insan olarak görüyorum. O yüzden kelimelerimi seçerken yüzbinlerce kaygi yasiyorum. Acaba kuantum mu diyecek? Acaba teshis mi koyacak? Can sikintisi mi diyecek? Acaba teorilerden mi söz edecek? Acaba nasihat mi verecek? Acaba kizacak mi? Tabii kizmak derken kastettigim sey küçümsemek. Küçümsemekten kastettigim sey ise varligim degil. Cümle kaliplarimin içindeki düsünceleri. "düsünme biçimlerini, yolaklari, tarzlari vs."

Tek istedigim bir seyler söylemeniz. Sadece bir seyler. Ne soru var. Ne cevap. Ne çözülmesi gereken bir gizem. Bu arada aklima gelmisken söylemek istiyorum. Sanirim siz aklin boyundurugu altina girmissiniz. Sakin bunu hakaret olarak algilamayin. Ben size hakaret edecek bir erginlik düzeyinde degilim. Haddime degil. Sanki o eski neseli, fena manyak, güleç, rahatlatan ve rahatligi salik veren, hiçbir seyi (veya çogu seyi) takmayan Janus gitmis de gittikçe bir seylerin etkisi altina giren veya kendini o seyler altina sokan bir Janus gelmis. Diyeceksiniz, nereden vardin bu kanaate? Bilmiyorum. His.

Ben sizin hakkinizda bir seyler söyledim. Bir seyleri yargiladim veya suçladim. Veya elestirdim. Görünüste bu var. Ama asil olan tek sey bir seyler söylemeye çalistigim ve söylemeye çalistigim seyleri asla bir araya getiremeyip, soru cevap sistematigine bile uyamadan dogaçlama bir sekilde mektup yazdigim.

Bir seylerden söz edin. Bir seyler söyleyin sadece. Sadece söyleyin. Duyulmasi istenmeyen seyleri, incitici ve belki aglatan seyleri.

Akliyla empati yapan bir kisi, aklinin bittigi yerde empatinin de bittigini deneyimleyecektir. Bir seyleri akil ve zeka ile çözümledigini zannedip kalbinin tarumar içinde bir köz parçasi oldugunu varsayan kisi, rahmetin ve sefkatin içinden yeniden çikacaktir. Kurtuldugunu varsayan kisi bocalayacak
Bocalayan kisi kurtulacak.
Düsünürken bir kayip yasayacak. Ve bir noktada ne yaptigini bilemeden dilinden hayatin cümleleri dökülecek. Içinde yasam olan bir gezegenin dile gelip haykirmasi gibi.

Bu arada bazen güvenlik görevlilerini görünce kafalarina saplak atasim geliyor. Takim elbiselerini kusanmis ve mesleki etik kalibi içinde bey beycik ve hanim hanimcik konusmalarla görünüste nezaket sergiledigini zannedip içinden akan pislikleri görünce suratina vurasi geliyor insanin.

Insani insan görmeyen insanlarin hiç görülmeyen bir hayalet muamelesi görmesini istiyor insan. Kaliplama ve tanimlama. Sosyal olma özelligine sahip bir Homo cinsi. Memeliler grubu. Toplumsallasma ve is bölümü. Yüksek kral mezarlari ve Veyl Vadisi'ni andiran derin batakliklarda fakir mezarliklari. Bu arada o vadiye hiç gitmedim. Ancak iliklerime kadar hissediyorum.

Bir sey diyeyim.
Editörün notu: Bu paragraf metinden çıkartılmıştır.

Ve nice Januslar geldi gitti. O kapilardan geçti. Kapilar yalama oldu. Tatli bir edayla "yine mi sen" dediler.

Ara sira, iletisim kurarken kendini karsindaki insanla özdeslestirip onun üzerinden hareket ederek anlasilir olunabilecegini düsünüyorum.

Sevdiklerimi üzdüm. Yalniz biraktim. Karsi çiktim. Bencilce ve ukala hareketlerle ulvi amaçlar pesinde kostum. Sofraya çagirdigi halde gitmedim. Yalniz biraktigim için üzüldü. Insan üzülüyor. Vicdan azabi çekiyor sürekli. Bir gün çogu seyini kaybedecek insan. Baki olarak kalacak olan nedir bunu bilmiyorum.

Size yazdigim yaziyi bastan sonra kadar okudum. Bir teshis koydum. Ben konusmak isteyen biriymisim. Öylesine konusup sohbet etmek isteyen siradan bir insan. Hayatinda dinlenilmeyen, dinlenilmedigi için yorulan ve mantik disi olarak sizi acil çikis kapisi olarak gören ve bu hatanin farkinda olmayan birini görüyorum. Belirli basli konularda yalniz olan birini gördüm. O kadar siradan ama o kadar siradan birini gördüm ki, buna insan diyebilirim.

Neden siz peki? Niye baskasi degil?

Bazi seyleri yanitlamak zor. En iyi yakinsama, anlasilacagini varsaymak. Anlatilanlarla ortak paydalar bulmak. Homo cinsinin azizligine ugradim yine. Sosyal olma modifikasyonu.

Fikirleriniz, bilgileriniz benim için çok degerli. Ben oldukça faydalandim. Ve size derin bir saygi besliyorum. Yaptiginiz isten, emeklerinizden. Gösterdiginiz ilgiden. Simdi diyeceksiniz ki bu faydalanmis halin mi :D Evet. Böyle bir iç geçireceginizi düsünüyorum.

Blaise Pascal demis ki, hiç kimse, limana geri döndügünde hiçbir insanin olmayacagini bilse o gemi seyahatine çikmayi asla istemezdi. Insan paylasmak istiyor. Gördügü adalari, geçirdigi tecrübeleri. Simdi bir sey kesfettim. Amacima ulastim. Asil meseleyi nasil söyleyecegimi buldum. Az evvel teshis yaptim. Konusmak isteyen siradan bir insan dedim ya. Yani kendi kendimi çözümledim. Kendi sebeplerimi kesfettim. Eylemlerimin kaynagini ve nedenlerini buldum. Bunu suan ekrana yazi yazarak yapiyorum. Bu yalnizlik çok aci verici degil mi? Ne bileyim hüzünlü. Tanrisal olmaya soyunmak gibi. Soru sorar sormaz cevap bulmak korkunç bir duygu degil mi sizce? Gerçekten ama gerçekten en derin saygilarimla, sevgilerimle, tesekkürlerimle ve bir selam ile. Hosçakalin ve hayatiniz hep mutlu ve güzel geçsin. Neselenmek gerek. Eglenmek gerek. Uçmak gerek. Dans edip sapitmak gerek. Gerçekten çok sey gerek.

YANIT

Yine e-mailsiz bir mesaj! Bizim de gönlümüz yine elvermedi yanıtı üç ay sonra yayınlamaya; sıcağı sıcağına alıyoruz siteye. Ama bu kez son! :D

Konuşup, içinizi döküp, boşalmışsınız… demeyeceğim. Bu mesaj ile SİZİN beyninizdeki SİZE rahatsızlık veren nice alan eksite oldu… dağılma süreleri SİZİN tarafınızdan engellendi. Ben az sonra başka bir mesaja geçecek, kitaplara, araştırmalara yönelecek, sonra dışarı çıkacak, başka işler yapacak, ;-) akşama içeceğim.

Bana " IÇINIZDEN GEÇENLERI yazarsaniz mütesekkir olurum" ve " sizden bir tutam cümle almak istiyorum" demişsiniz. Teşekkür ederim bu izniniz için, umarım bana bu özgürlüğü verdiğinize pişman olmazsınız. :D

Beyninizin bir yapısı var, pis bir yapı, aynısı bende de var. :D Buna felsefi düşünme diyorlar. Astrolojide 9. ev tarafından yönetilen uzaysal alanda yer alan bir enerji bu… bizim beyinleri etkilemiş. Kimi sakat doğar, kimi geri zekalı… söz ettiğim durum ise bizim dert… Bu dertten kurtulmak, bu süreçte aldığımız zevk nedeni ile zor. Bu yüzden bu beyin yapısını, (bu yok edilemeyen ve kullandıkça celp ettiği NE ile kaderi olumsuz etkileyen beyin yapısını) tumturaklı laf-ı gezaflara dalmak benzeri "afaki" işlere değil, insanların ya da kişinin işine yarayacak bir alana dökmeye soyunmak gerek. Yoksa başınız tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük derde girer. Büyük adamların (büyük adam sanılanların) genelde bet hayatlar yaşama nedenleri budur.

Bu yaşıma dek beynini muhteşem şekilde kullanmış tek kişi tanıdım: O da Kral Süleyman'dır. O gerçek bir bilgedir… bilgeyim diye ortaya fırtlayan ve millete pis pis düşünceler aşılayanlardan değil… Yaygın ataerkil bilgeler sadece benzerlerini etkilerler… Neden? Çünkü benzerler öyle kafaya alınmışlardır ki, hiç birisi "Ya, bu bilgenin hayatı bet… savurduğu inciler işe yarasa kendi güzel yaşardı" demeyi akıl etmez.

Kral Süleyman ise içki, kadın, aşk, krallık, zenginlik ve bilgi (işe yarar bilgi) içinde sörf yapmıştır. O "işe yarar bilgi" ile nice sırra da ermiştir.

Efendim? Birisi "Saydıklarınızın yarısı önemsiz ve değersiz şeyler! Hıh!" mı dedi?

Konuşanın kim olduğunu bilemedim ama yanıt vereyim: Kardeş bunu dedinse ya büyük bir obsesyon altındasın, ya da uzaylısın. Kral Süleyman'ın hayatı, insan adlı canlının beyin yapısını optimum serotonin ve dopamin şelalesine döndürecek şeylerle bezelidir. Onlarla buluşunca bir beyin serotonin ve dopamin salgılamıyorsa, ya "dış güçler" tarafından felçtir, ya da uzaylıdır.

Demek istediğim şudur ki sizinki (ve bizimki, ben ve arkadaşlarımınki) gibi beyinlerin çıkış yolu İYİ VE DOĞRU ezoterizmdir. Bu yolda sadece bizim beyinleri oyalayacak ve saçmalığa kaymasına engel olacak bilimsel arayış vardır, hem güç elde edişi vardır (bizim beyinler bunu da sever, ;-) ) hem gerçek gizemlere ulaşmak, hem de eğlence vardır.

Bizim yola hamle etmeyi bir düşünün derim. :)

Ve cümlelerinize geçelim.

" O bakimdan, "Janus bu nedir? Bu bundan dolayi oldu bunun çözümü nedir?" kabilinde sistematik seyler yazmak benim açimdan biraz zor oluyor."
Bunun nedeni derdinizin soru sormak (merak edip öğrenmek istemek) değil; soru yazarken, sorarken değil, yazarken :) eğlenmektir. Oysa yukarıda yazdım; bu eğlence tipi, aşırı içmek veya sahil yolunda gazlamak gibidir. An bazında uçurur, sonra yere çakar. Çakılmaktan kurtulan GÖRÜLMEMİŞTİR.

" Evet, kendi kendini yargilayan, sürekli sorgulayan ve can sikintisi çeken bir insan profili. Teshis konuldu Janus bey."
Bizi izlediğiniz belli. Mutlu oldum. Bilmeyenler için demek istediğinizi açalım: "Teşhis koymak, kesin kılmaktır." :)

" Insan saçmalamayi özlüyor. Hafif bir kikirdamayi."
Doğru dediniz de, sizi bundan ayrı tutan nedir? Saçmalamak, aklı başında olmaktan kolaydır. Neden özlüyorsunuz? Ya da neden özleyecek kadar ulaşılmaz görüyorsunuz? Saçmalama adlı doğal yapı, sadece "akıl-da-akıl"cıların atıldığı cezaevinde yasaktır.

" Çocuksu ve kelimenin tam anlamiyla saçma hareketler yapmayi. Bosvermeyi. Uçmayi."
Boşvermek, sanılandan çok daha zordur. Gerçek bir "kurtarıcı beyin süredurumu"dur. Bu nedenle ona ket vurmak için her şey yapılır. Bu üstünlüğe sahip kişiler "boş, dangalak, yetersiz, kapasitesiz, önemsiz" gibi –pek az insanın kolay tolere edebileceği- özelliklerle yaftalanırlar. Bu yaftalamayı gerçekleştirmek için "akıl" adlı yalan pompalanır.

Uçmak…

Bu konuda bir küçük pop quiz yapacağım; size ve beni okumakta olan herkese şu soruyu soracağım: "Size bir süper yetenek verecek olsalar hangisini seçersiniz? Uçmayı mı, yoksa görünmez olmayı mı?"

Lütfen uzun düşünmeyin, aniden içinizden geleni söyleyin.

Bekliyorum…

Kararınızı belirlemeniz için süre verdikten sonra konuşacağım.

Seçiminizi yaptınız mı?

Peki.

Doğru cevap uçmaktır.

Çünkü bir işi başardığımızda bilinsin isteriz. Görünmez olmak adlı durum ise bu sonucu var edemeyeceği için, bu kişiler başarı ve takdir gibi olağan, iyi ve güzel bir hedefi isteyecek beyin elektriğinde değillerdir. Onlar hesap, çıkar, aldatma benzeri kavramlara yakındırlar.

Bu minik sınav benim uydurmam değil. Fermat's Room adlı filmden alıntı… ama doğrusu ya, ben de hak veriyorum.

Siz ise uçmayı özleyenlerdensiniz.

" Bakiyorsun. Yagmur yagiyor. Birileri kosturuyor. Kornalara basiyor. Birileri bir yere gidiyor. Sürekli ama sürekli. Düsünüyorsun. Bunlar ne yapiyor yaa?? Bu insanlar neden oraya gidiyor? Bu insanlar nasil ayni isi yapabiliyor? "
En olağan durumlara bile "derin düşünmek, sorgulamak, irdelemek" benzeri baş belası işlere girişse beyin "bunalmış 9. ev beyni"dir. Bizim beyinler bunalınca bu saçmalıkları düşünmeye başlarlar. 5. ev beyinli adam bunalınca, kumara-suça soyunur, 4. ev beyni bunalınca despot koca/baba olur… vb. vb. O zaman yapılacak şey BUNALMAYACAĞINIZ BİR ortama hicrettir.

" Ve kafada bir ampul yanar. Her seyi bildigin için her seyin cevabi vardir. Hayatta kalmak. Para kazanmak. Ekmek parasi."
" Çalismak dedik. Bu insanlar nereye gidiyor yaa diye sorguladik. Ama cevap ortada. Hayatta kalmak. Ekmek parasi. Düz. Net ve temiz bir cevap. "

Hadi ordan… :DD İçimden geçen sözcük ise şuydu "Zarrrtttt" :DD Söylemedi farz edin. :)

2015den beri –para pul istemeden, neden olduğunu çözemediğim şekilde, kitaplarımı, araştırmalarımı, dansımı, egzersizimi, eğlencemi bırakarak yazarım, hala anlatamamışım. Sevgili arkadaşım, hayat gailesi ve de pis işlerde (sevilmeyen her iş pistir) çalışmak HAYATIN KURALI DEĞİL, bet beyin elektriğinin (ki beyin sahibi çok da iyi bir insan olabilir, NE sahibi olmak, kötü insan olmak hiç değildir) SONUCUDUR. Yani sen kafanda yanan o ampulü söndür, bu elektrik zamlarında parana yazık… :)

Allasen bi' bırakın, inandırıcı olabilmek için kendi hayatımızdan kanıt vereyim. Biz uzaylı mıyız? Guru muyuz? Seçilmişlerden miyiz? Ultra zeka mıyız? Bunların hiç biri değiliz. Ben, yıllar yılı ne bir işte, ne de majide dikiş tutturamamış, saçma sapan haltlar etmiş, gırtlağına kadar b.k gömülmüş biriyim. Bizim sizlerden farkımız, birşeyler öğrenmemiz, bunlara inanmamız ve bundan sonrası önemli, bunları hayata dökmek için CANIMIZI DİŞİMİZE TAKARAK çabalamamızdır. Çabalamanın zorluğu hakkında biri "sizin zor işiniz", diğer "kendi zor işim" olarak iki örnek vereyim (kendi zor işimi yıllar önce becerdim). Sizinki; derin, farazi, analitik, sentetik, irdelitik düşünmemek (acayip mesajlar yazıp alanları eksite etmemek). :DDD Benimki ise, kadınların değerli, hayatın ise bir bayram olabileceğini kabul etmekti (tanımlamada kelimlerin yetersiz kalacağı bir gamlı baykuştum). Palavradan değil, kalpten… Zorluk dediğim bunlar… Her gün sevilmeyen işe gitmek işin kolay yanı. :D

Bu başarılarımız sonrasında –allaha şükür- sevdiğimizi işleri yapıyoruz. Sevdiğimiz işleri yaparken olay bitmiyor. Sürekli istemediğimiz işleri yapmak, iş ortamında karşınıza çıkan elin dangalağını YÜREKTEN hoş görmek, onu ANLAMAK, komşudan gelen sesten rahatsız olmamak, sevilen işin yan ürünü olan "mangiz kokozluğuna" razı olmak… daha sayayım mı? Bunları okuyunca "Bu herifler allahın enayisi" diyen arkadaşlar… pazartesi sendromunuzla mutlu eşleşmeler dileriz. :DDD

" Janus'u veya Sokrates'i okuyan birisi odasindaki isiklari kapatti ve düsüncelere daldi. Neden var oldugunu ve bu hayattaki amacini."
Eski satanist hayatım olsa bu eylemi "şeytan envokasyonu riti" olarak öğrencilerime verirdim. Ayrıca beni Sokrates gibi bir karakter ile aynı kefeye koyduğun için allah müstehakını versin. Yahu adam pazarı dağıtan (anaerkide pazarlar/ticaret kutsaldır), serotonin salgılayan her şeyi şeytanı diye etiketleyen (kendi de başarılı şekilde berbat bir hayat yaşayan) bunu da "muhteşem yücelik" diye yayan hz. İsa'nın ısınma turudur... tıpkı Zeus meus gibi mitolojik baştanrıların, Yahveh'nin ısınma turları olması gibi.

" Ruhu çikti gitti. Artik evrensel olanla temas kuruyor. Tam bu sirada annesi geliyor odaya. Bagirarak veya serzenislerde bulunarak diyor ki "Masani topla! Bu odanin hali ne!"
İnsanları köşeye sıkıştırırsanız, bağırmak gibi hatalar yaparlar. Ben de yaparım, bizim arkadaşlar da yapar, siz de yaparsınız. Keşke yapmasak… ama kimi zaman yaparız. Bu yüzden insanları köşeye sıkıştırmamaya özen göstermek gerekir. ALIN İŞTE EN HALİSİNDEN "İSTEMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ YAPARAK PE CELBİ" egzersizi.

Pozitif enerji başlığındaki yanıtlarıma PE celbi yollarında defalarca yazdım: Tertiplilik (giyim kuşamda, araba bagajında, çalışma masası üstünde, bilgisayar içinde tertip ve düzen) PE celp eder; dağınıklık, savrukluk, palaslık, NEnin en sevdiği ortamlardır.

Anneniz sizin nerede durduğunuzu görmüş, fark etmeden bundan korkmuş, bu duygusunu öfke ile yansıtmıştır. Elini sıkıp teşekkür etmeniz gerekir.

Bir tane de benden: Odanın hali ne arkadaşım? :)

" o kadin öyle bir CIDDIYETLE, öyle bir hayat memat meselesiymis gibi bir edayla masa topla dedi ki, o kisi hayretlere düsüp aklini yitirmeye basladi."
Sizinki gibi hayatı sorgulayan beyinler bunaldıklarında en basit gereklilikleri, ki bu gereklilikler hayatı rafine edici şeylerdir, göremezler. Küçümsediğiniz "o kadın" bilendir… en azından sizden çok bilendir. Oda toplamaktan (yaşanan mekan ve üstbaşı temiz ve tertipli yapmaktan) önemli hiçbir sınav ya da toplantı yoktur; çünkü saydığım konuları vız geçmek, o sınav ve toplantıda tepetaklak olunacak enerjiler celp eder. Dağınık kişiler hayatlarını elden kaçırtacak enerjiler envoke ettiklerinden, toplu ve temiz (tercihen şık) olmak "hayat memat meselesidir".

[Home office'de çalışırken online toplantıya katılan ve üst taraf kravat-ceket, alt taraf çubuklu pijama veya Nike eşofman takılan kardeşler… toplantı başarısı için bunu yapmayın. Belden aşağısını KENDİNİZ için rafine edin. Kendiniz için palas olmayın ("Ay, ben böyle rahatım, rahatlık önemli" lafı beyninizde ise yönetiliyorsunuz demektir.) Mükemmelliğe oynayın. KENDİNİZ için şıklık, en azından temiz-pak giyim, bir çeşit mükemmelliktir. Beyniniz gösteriş için PE taklidi yapmamakta; özde PE içinde demektir.
]

"Bu amk hayati sakadan mi ibaret? Hayatimi ve aklimi mi kaybediyorum?"
Cevap veriyorum: B şıkkı. :)

Bu hayat, sizin ve benim eski versiyonumun anlayamayacağı, tahmin tasavvur edemeyeceği kadar eğlenceli bir yer. Kasan bizleriz. Bize KASTIRAN ise NE…

" Bilgi var. Bilgi cepte. Biliyorsun sebepleri..."
Kimin cebinde? Sizinkinde olmadığı açık… :DDD

" Sizi bir soru cevap makinesi olarak görmüyorum. Bir insan olarak görüyorum. Ve gerçekten önemli bir insan olarak görüyorum. O yüzden kelimelerimi seçerken yüzbinlerce kaygi yasiyorum. Acaba kuantum mu diyecek? Acaba teshis mi koyacak? Can sikintisi mi diyecek? Acaba teorilerden mi söz edecek? Acaba nasihat mi verecek? Acaba kizacak mi?"
İnce ruhlu bir kardeşsiniz. Ben de öyle… Yukarıdakinin en sevdiği çerezlerdeniz. Bizleri aperitif olarak alır; ana menü, savaşçı mavaşçı tiplerdir. :)

Şaka bir yana; vereceğim cevap olasılıklarını bu kadar net müşahede etmeniz beni hem sevindirdi (belli ki bizi izliyorsunuz), hem üzdü (belli ki bir halt anlatamamışız, ya da inandırmamışız). :) Evet doğru: Teorilerden söz ettim. Evet doğru: İşin gerisinde Quantum Mind var. Ve en önemli "evet doğru": Evet, sadece canınız sıkılıyor.

[Ya, patlıyçam; bu "depresyon" diye yarattıkları safasatayı bana "Ama beyin kortiozoll… " ya da "Ama sinapslar shrinkkkk…" diye başlayan cümlelerle geçirtmeye çalışıyorlar. Eğer beni okuyan dostlardan da bu düşünceleri taşıyan varsa yanıtımı patlatayım: Beyin her nano saniyede kortizol salgılar… nano saniyede durdurur. Sinapslar ve bazı nöronlar bazen küçülürler. Akciğerler kimi zaman açılır… siz hiç fark etmeden kendi kendini onarır. Yine siz hiç farkına varmasanız da mikrotübüller hatalı bölünmeleri düzeltir, sizi gün içinde DEFALARCA kanserden korurlar. An bazında nice sorun şey olur naturada… kendi kendine düzelir. Ama bu olağan sorunları "hastalık" diye yaftalarsan… "teşhis koyarsan", milyonlarca insan basit –tatminsizlikten doğan- can sıkıntılarına, pisi pisine, kendi keninde (işin en komik yanı bu, psikologlar "takma kafana" diyor, millet kendi kendine teşhis koyuyor) "Diprisyondayım" tanısı çakar, miskinleşir; doğanın (ya da inanca göre tanrının) armağan ettiği iyileştirme gücünü piç eder.
]

Bana inanmayın, Allah Muhammet aşkına kendiniz bir düşünce deneyi yapın. Sizin zevkiniz bilmem, atıyorum: En önemli maça bilet, 0 km Ferrari ve gazlanacak bir sahil; Irina Shayk ve Emily Ratajkowski ile (bu isimleri internetten buldum, tipim değiller) ile iki gün… Maldivelerde… Freee...

Bu seçenekler bir gün ara ile (bıkmamanız için) seri olarak veriliyor. Yağmur var diye (nedense durağa sığınıp) sigara içerken hayatı sorgular mıyız bir daha?

Bana "bunlar olmaz ki, atma… övünüp duruyorsun, varoşta yaşıyorum da diyorsun? E?" mi dediniz?

Demeyin!

Önemli olan BEYİN ELEKTRİĞİDİR. Yukarıda dile getirdiğim şatafatlı şartlarda yaşayıp intihar eden kişiler vardır… ama PE varsa, benim varoş ortamında adam içinden "laylaylom" şarkıları söyler.

İşte Müslümanlığın Cennet olarak betimlediği (bu işten anlamazların lanetlendiği) budur. Diğer alemde memeleri yeni sertleşmiş kız ya da baş ağrıtmayan şarap var mıdır bilemem, olabilir de, ama eğer yoksa da, onların verdiği keyif duşu hem de sonsuz, bitimsiz süregenlikte- OLACAKTIR.

PE sahibi kişiler MUTLUDUR. Keyfi, neşeyi şartlar değil, beyin elektriği var eder. (Beyin elektriği maji ile hale-yola sokulabilir.)

" Sanki o eski neseli, fena manyak, güleç, rahatlatan ve rahatligi salik veren, hiçbir seyi (veya çogu seyi) takmayan Janus gitmis de gittikçe bir seylerin etkisi altina giren veya kendini o seyler altina sokan bir Janus gelmis. Diyeceksiniz, nereden vardin bu kanaate? Bilmiyorum. His."
Ha-ha-haaa… Çoook haklısın. :DDD Yazma stilim içinde olduğum ruh hali ile değişiyor. Çok sevdiğim sonradan kankam diyeceğim kadar yakın olduğum bir öğrencimin (Turgay), yanıtların tek kişi tarafından verilmediği hakkında, ne desem vaz geçirmediğim bir düşüncesi bile vardı. :) Ama beni uzun süre etkisinde tutacak radyasyonun alnını karışlarım.

Ancak şu da var: Bizim arkadaşlar sürekli sulu zırtlak jargonumum bazı "bilgilenme" amacı ile yanıt okuyanlar üzerinde itici etki oluşturduğunu düşünmekteler. Haklı olabilirler. O yüzen karışık gideceğim bundan sonra sanırım.

" Bir seylerden söz edin. Bir seyler söyleyin sadece. Sadece söyleyin. Duyulmasi istenmeyen seyleri, incitici ve belki aglatan seyleri. "
Al sana tam ataerki: "Ağlatan, değerlidir, bilgi yüklüdür" martavalı! Ha, dert kumkumlarının Migros yılbaşı sepetinde (anlayan anladı) "Gerçek acıdır" falan da vardır. Acı olan gerçek değildir. Hata yaptığını görmek can sıkmıştır. Bu "keyfin kaçması"nı ataerki parmağına dolar, "acıdır" diye kakalar. Yemeyeceksin. Ağlatan, gam-kasavet yaratan şey (roman, film, sanat eseri) ya da kişi, belanın önde gidendir kardeş. Çevrende böyle bir değer(!) varsa, pabucunu bırak kaç. İnsan incitmek ise Cehenneme (oraya "ümidin girmediği tek yer" derler) one way ticket almakla eş değerdedir.

" Bir sey diyeyim."
Şeklinde başlayan paragraf çıkartılmış… Çok da iyi yapılmış. Bu gerçekdışı düşünceleri hangi bunalmış ve içindeki herzeleri yakındakilerin üzerine kusmak için kitap yazan büyük adamdan kaptın bilemem; ama o büyük adamın ve benzerlerinin makrokozmosun yapısı hakkında katre bilmediklerini çok iyi biliyorum. Gerçekliği beyin meydana getiriyor, huuu… Nasıl duyurayım şaşırdım. Bu sözler 722 bilmemne değil, bilim! Kuantum mekaniği! "İyi bak… iyi olsun. Kötü bak… betlikte yaşa." Başka öğrenilecek zerre yok.

" Ara sira, iletisim kurarken kendini karsindaki insanla özdeslestirip onun üzerinden hareket ederek anlasilir olunabilecegini düsünüyorum."
Ağzınla kuş tutsan seninle ortak dalgaboyunda olmayan adamla anlaşamazsın. Çözüm, kafaya takmamak, kimseye –saygısızlık etmeden- fazla aldırmamak, -kimsenin alanına girmeden- keyfine bakmak ve kendini iyi hissedince istenmeyen bir iş yapmaktır. Dostum, şunu bunu yaparak KENDİ NEGATİF DÜŞÜNCELERİNLE VAR ETTİĞİN EVRENİ DÜZELTEMEZSİN, KURTARAMAZSIN. Yapman gereken, beyin elektriğini düzeltmek ve kurtarmaktır. Gerisi KENDİLİĞİNDEN GELİR.

" Ben konusmak isteyen biriymisim. Öylesine konusup sohbet etmek isteyen siradan bir insan."
Sen sıradan insan nedir ya bilmiyorsun, ya da unutmuşsun. Sıradan insan işine gücüne bakan, kafasına alelacayip kitap artıklarını dolduracak zamanı bile olmayan insandır. Senin derdin ise konuşmak değil, beynindeki negatif alanı, NEGATİVİTE İTTİRMESİ İLE eksite etmek ve böylece o alanı var edeni doyurmaktır. Sana bu mesajı yazdırarak kankalarıyla festival düzenledi. Sana da bonus olarak –seni batağa daha sokacak- iki ücretsiz doz verdi.

" Hayatinda dinlenilmeyen, dinlenilmedigi için yorulan"
Hoşa giden laf etmezsen kimse dinlemez, biraz kaba olacağım, senin gibi kafasındaki alelacayiplikleri başkasına yüklemek isteyenlerden ise gerçek sıradan insanlar kaçar. Seni sadece benzerlerin dinler... çünkü ortak beyin frekansınız yüzünden sözlerini beğenirler.

" Homo cinsinin azizligine ugradim yine."
Senin bu homo cinsin nerede yaşar bilemedim ama benim gerçekliğime böyle bir yaşam formu yok. Ya gerçek sıradan insanlar var; ya da bizler gibi kendi dünyasında yaşayan sefa p.leri. :D

" Fikirleriniz, bilgileriniz benim için çok degerli. Ben oldukça faydalandim."
Belli! :D

" Yaptiginiz isten, emeklerinizden."
Emek sözün için sağ olasın can… Görmene de sevindim; işi gücü bırakıp free-free soru yanıtlamak çok kolay bir iş değil. Benimkinin gerisinde nedenini bulamadığım bir "anlatmam gerek" tutargası var. (Aslında "yardım etmem gerek" itilimi var, ama bunu dersen "Adam kendini ve laflarını ne önemsedi" diyecekler olabilir. O yüzden "anlatmam gerek tutargası" dedim.) "Sadece yazmayı seviyor" tanısı koymayın; zaten kitap yazıyorum, bundan para kazanıyorum. Soru yanıtlamak, gerçekten nedenini bulamadığım bir... ne diyeyim... "tepki" (olumsuz manada algılamayın) gibi! Yanlış laf duyunca tepki vermeden duramamak gibi... Sorudaki NEyi göğüslemek tepkisi gibi...

" Blaise Pascal demis ki, hiç kimse, limana geri döndügünde hiçbir insanin olmayacagini bilse o gemi seyahatine çikmayi asla istemezdi."
Kimmiş bu Paslal bilmiyorum ama muhteşem eşleşmenizde ikinize de mutluluklar dilerim. :DDD Adamın kafaya bak, nelerin hesabında. Sen bi'çık seyahate, gerisini sonra düşünürsün.

" Yani kendi kendimi çözümledim. Kendi sebeplerimi kesfettim."
Anlamlı ve açıklayıcı yanıtımı ikinci kez veriyorum: Zarrt! :D Sen o büyük buluşa (neden bu kadar inci döktürdüğün sorusunun yanıtına) ancak şu cümleyi İÇİNDEN GELEREK, İNANARAK verdiğinde erişirsin. Cümleyi veriyorum: "Acayip bir NE obsesyonundayım. Ne yapmam gerektiğini bulmak için Janus'un pozitif enerji hakkındaki yanıtlarını okumam gerek. Ya da ona, onu mutlu edecek bir mesaj ile gerçek sorular sormayı becermem…" :)

" Bu yalnizlik çok aci verici degil mi?"
Bunu da Paklal mı öğretti? Yoksa onunla aynı kaptan yiyen bir diğer kimlik mi?

Yalnızlık, ataerkinin DOĞAL bir yapıdan insanları korkutup GÜÇLERİNİ KIRMAK adına taktığın berbat yaftadır. Hepimiz BİR BAŞIMIZAYIZ. (Öyle değil Pups? Bana armağan ettiğin bu güzel tanım için teşekkürler ederim.) Bu en doğal yapı ve en büyük ŞANSTIR. Her şeye kendinin karar verdiği, her şeyin daima seçimlerin doğrultusunda gerçekleştiği bir ortam özenilesidir. Ama sizler boynunuza bir tasma takıp ucunu Paklal (adamı da tanımıyorum, belki işe yarar laflar da etmiştir, günahını almayayım) ve benzerlerine emanet eder, onların dümen suyunda sızlanıp durursunuz (kusura bakma).

" Tanrisal olmaya soyunmak gibi. "
Bu nereden çıktı? Yani tanrının yalnız olduğu? Ha, buldum… bu sefer de "yalnızlık Allaha mahsustur" lafından mı? Bu bir ayet, ya da hadis değil, bir laftır. Tanrı, muhteşem bir bütünlüktür… her iyi şeyin benzersiz kucaklanışıdır. Orada olabilen de diğer her şeyi kucaklama pozisyonunda, konumundadır.

" Soru sorar sormaz cevap bulmak korkunç bir duygu degil mi sizce?"
Bana sorarsan -korkunç demeyelim de- yanlış olan bu kadar laf döşenip, hala da aynı kafada gitmek. Aslında bunda şaşılacak şey yok… çünkü yazılanlar, farkındalığa ulaştırmamak isteyen "dış güçler"in ittirilmesi ile var edilmiş laflar. ;-)

" Gerçekten ama gerçekten en derin saygilarimla, sevgilerimle, tesekkürlerimle ve bir selam ile. "
Sağol arkadaşım. :) Selam ile dedin ya… kazandın gönlümü. İkimiz de biliyoruz ki, tehlikeli sularda yüzmüyor (sular ve yüzmek pozitiftir), fırtınalı havada düşünüyorsun. Ve bil ki en kötü kuşkularını misli ile taşıyan bir gerçek düşmanın var. Seni yönetiyor. Çemberdesin… ve kırmak zor.

"Dans edip sapitmak gerek."
Dans etmek sapıtmak değil, bazı bakış açılarına göre saçmalamaktır. Dans etmek kutsaldır. Ataerki, en kolay ulaştığı cinse bu yüzden şıp diye yasaklayabilir. Oysa Baba Tanrının Hindu versiyonu alan Şiva'nın bir adı "Natajara" yani "Dansın kralı"dır.

Dans Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte yoktur; Müslümanlıkta vardır. Semazenleri anımsa… Onlar Kibele'nin rahiplerinden gelirler. Kibele'nin kutsal kenti Anadolu-Pessinus'ta Kibele rahipleri kadınlığı onore etmek için etek giyerler, Kibele inancında kuleler kutsal olduğu için (ki, bir adı da "kuleli tanrıça" Mater Turitta'dır) başlarına kule şeklinde külah takarlar ve sadece tek yöne dönerek (yere düşene dek dönerek) "tanrısal cezb"e ulaşmak adına dans ederlerdi. Dans ederek kurtlar da dökülür, tanrıya da ulaşılır.

" Neselenmek gerek. Eglenmek gerek. Uçmak gerek.
Harika! Hadi yine kazandım gönlümü…

Gel seninle bir egzersiz yapalım; hem de zor dersten başlayalım, çünkü bence buna gücün var. Selam dedin ya, oradan yola çıkalım: Dinsel baskının yoğun olduğu muhitlerde gez bir süre. (Tanrı aşkına gözlemler, yorumlar, çıkarımlar, irdelemeler yok bilmeneler yapma.) Birisi sana (ayağında çorap üzerine giyilmiş plastik terlik olan, elleri arkadan bağlı, ters suratlı bir adam da olabilir) suçlar gibi "Selamün Aleyküm" dediğinde gülümse ve "Aleküm selam" de… Gücün varsa bir de elini kalbine götür. Gülümsemen içten olsun.

O abus herifin gönlünde yarattığın rahatlamayı fark et… böylece evrene getirdiğin meleği (PEyi) de... O artık evren kadar senin de…

[Bu egzersizi konservatif görüşlü ve/veya mature :) arkadaşlar için ters çevireyim. Akaju-kırmızı saçlı bir "femi-nazi" kız sana "N'ber öküz?" dediğinde, hafiften alaylı, ama epey içten ve bir çimdik hoşgörü içeren gülümseme patlat ve "İyidir genç arkadaşım" diye cevap ver.
(Bir dipnot: Radikal feministleri destekliyoruz; bizim insülin iğnesi gösterdiklerimiz "çağdaş ve aydınlar"dır sadece. :D)
]

(Editörün notu: Janus tarafından "Çağdaş ve Aydın" olarak nitelenen kültüre ait kişilere bakış açımızı öğrenmek adına ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR sayfası, Temel İnançlarımız başlığında yer alan "Çağdaş ve Aydınlar" hakkında linkine başvurabilirsiniz. )

Ya da bir hayvanı (tercihen köpeği) marketten aldığın zehirli ;-) sosisle doyur. İşten yorgun dönerken bindiğin otobüste- varsın gezmek için çıkmış olsun- bir ihtiyara yer ver. Odanı İSTEKLE topla. Ve böylece "Ben neymişim beee" de. Evet, bunu de! Bunu söyle! Bunlar başarıdır.

[Aklıma geldi, ekleyeyim: İçinizden "Herif ihtiyar olduğu için gençleri toplu taşımada yer vermeye zorluyor" diye geçirmeyin. Bana yer verdiklerinde verdikleri yere onları onurlandırmak için oturuyorum. Güzel bir tebessümle teşekkür ettiğimde mutlu oluyorlar. Ama -özellikle yer veren genç bir hanım ise- bir de içime sor: Orada "Lan Janus, iyice morukladın" türküleri okunuyor.:DDD
]

İşte bizim diyara, -her tökezlememize kadar süren- festivale ilk davetin. :) Saçmalamak diyorsun, unutma ki beyni o kitaplarla çalıştırarak saçmalama olarak yorumlanan süredurum dumura uğrar.

Ve sana İKİ de öneri:

1 – "İllaki birşey okuycam, okumadan duramam" diyorsan eğlenceli şeyler oku. Nöron elektriğini birbirine geçiren bağlaçlara sinapslar denir. Ruh halimizi meydana getiren (ezoterizme göre NE veya PE celbine neden olan) NTler burada salgılanmakta, hangi NTin salgılanacağına buradaki olaylar karar vermektedir. Bu sinapslar sinaptik plastisite ile sürekli kişi tarafından (yüzleşilen bilgiler ile) yeniden düzenlenmektedirler. Beyin yönlendirme ile değişebilmektedir. "Kişi refikinden azar" sözlerinin kaynağı budur. Kitap, film, akraba, arkadaş, kanka, iş dahil yanlış olandan kaç. Bir başınalık, salgınla tango yapmaktan iyidir.

2 – "İllaki bişi düşünücem, düşünmeden duramam" diyorsan astrolojiye merak sar. Sinir olsan da sar. Hoşgörülü ol. Çıkarın için esnek olmayı becer. İstersen siteye mail at, benim kitabı yollayacaklar. Arkadaşlarının haritasını çıkart… yorumla…

Sonra bak bakalım insanlar seni dinleyecek mi… dinlemeyecek mi? :D İşe yarar, insanların gönlünü hoş edecek, "gönül çelen" laflar et… et ki insanlar seni dinlesin.

Ve bir rica: Bir daha bizleri kendi şeytanlar partine katma. ;-) Katılacak parti arıyorsan bizimkine katıl. Güzel sorularını beklemedeyiz. :)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -