Adept Majisyen
Manyetik Maji
Pozitif Enerji
BİLGİ ALIN >>
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR        |        SORULARIN KABUL EDİLME KRİTERLERİ        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

722 Ekolü ve Eğitimleri | Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Astroloji
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Fal/Tarot |
Ruhsal Sorunlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

12 Aralık 2022
Akil ve Zeka ayrimi ve dogallik (Işık, karanlık ve renkler)

Merhaba Jan bey. Son yayinlanan sorulardan birinde uçaktan düsen bebeklerle ilgili bir örnek vermistiniz. O sekilde izole büyümüs insanlar maji yapabilir miydi? Yani maji insanin dogal, içgüdüsel olarak kullanabilecegi bir yetenegimi yoksa ögrenilmis bir gerçeklik mi?

Ikinci sorum akil ve zeka arasindaki ayrim tam olarak nasil? Akil: Pratiklik, Pe - Zeka: Teorik bilgi, Ne demek dogru mudur?

Bilgi size göre nedir? Sadece bilgi mi vardir yoksa pratik bilgi ve teorik bilgi diye ayrilir mi?(ya da pozitif ve negatif bilgi diye)

Son sorumsa NE nin PE yaratamamasi üzerine. Mavi negatif bir renktir dogru algiladiysam. Bu durumda favori rengi mavi olan biri mavi bir giysi giyse bu onu mutlu etmez mi? Dolayisiyla negatif bir sey PE yaratmis olmaz mi?

Aklima takilan bir sey daha var. Simdi karanlik PE Isik NE ise neden hem siyah hem beyaz kutsal. Tamam beyaz birlestirici daha dogrusu birlesmis hali ama isik sonuçta. Isikta pek hayirli bir sey olmadigina göre bu neden böyle?

Mesaji 3. yazisim ilki destan gibiydi baktim çok kafa ütüleyici oldu sildim. Elimde degil beynim çok felsefik düsünüyor. Bunu soru olarak sormuyorum, daha çok tavsiye isteyecegim o yüzden tavsiye vermek sizi huzursuz edecekse lütfen cevap vermeyin. Nasil daha pratik düsünebilirim? Bagcik bile baglayamayan bir insanim kagit üzerinde, zeka testlerinde, zorlayici seyleri ögrenip ezberlemeye gelince kendime çok güveniyorum ama bu beni mutlu etmiyor. Televizyon tamir edebilmeyi, bir seyler yapabilmeyi isterdim. Var mi bir tavsiyeniz?

Iyi günler Jan ve editör bey(kusura bakmayin isminizin yazili oldugu duyuru gitmis baska yerde de bulamadim. Yeni isinizde basarilar dilerim)

YANIT

Merhaba yeni öğrencimiz/arkadaşım,

Güzel sorular sormuşsunuz; önceki mesajlarımdan birinde bir diğer arkadaşım için (kendini tanıması için "aciliyet" diyeceğim, o anlayacaktır) dediğim gibi, siz de pek çok şey beklediğimiz bir kişisiniz. Pek çok şey beklediğimiz derken, gelsin bizle çalışsın anlamında değil; "maji alanında doğru yolda ilerleyebilecek" manasında… Bu az-buz bir iş değildir. Kimler, kimler heba olup gitmiştir bu ortamda.

" Yani maji insanin dogal, içgüdüsel olarak kullanabilecegi bir yetenegimi yoksa ögrenilmis bir gerçeklik mi?"
Bu çok güzel bir soru; çünkü majinin gerçek yapısını söylememe olanak veriyor.

Maji, en olağan insan yeteneklerinden biridir… ya da "biriydi" diyeyim. İşin ilginç yanı, yok edilmesinin nedeni akıl ve çağdaşlık olarak dayatılan yapıdır. Bu gün hala ilkel kabilelerde maji yapılmakta ve bana sorarsanız, modern dünyadakinden başarılı da olmaktadır. Bizim kültürümüzde de "yağmur duası" olarak bilinen uygulama bir majikal ritüeldir ve başarıya ulaştığını hem bir kez kendim izleyerek tanık oldum; hem de –önceki yanıtlarımda söz ettiğim gibi- üç, dört kez ben başarı ile uyguladım.

[Sonuncusunu daha dün yaptım. Tarih 20-09-2022. Evden çıkarken bir şömizye gömlekle çıktım. Üsküdar'da (İstanbul) saat 12:00 gibi acayip bir soğuk bastı. Yarım saat soğuktan zangırdadım. Baktım hava açmıyor; hemen Clark Kent'in Süpermen olmak için telefon kulübesi araması gibi bir kuytu köşe aradım. Meydanda yukarı tırmanan merdivenler vardır, oraya tırmandım, baktım, sağ cenahta kimse yok, oraya girdim. Daracık bir sokak… Araçlar o daracık yolda peşpeşe park etmiş ve insan ister istemez "bunlar buradan nasıl çıkar?" diye düşünmeden edemiyor. Araçlar arasından ilerledim, bir köşeye sindim ve majimi yaptım. Sokakcığın ilerisinde eski evlerden yapılı şirin kahvehaneler varmış. İyi ki biri oradan gelmedi. .DDD

Bir saate kadar hava günlük güneşlik oldu… saat 3:00 gibi eve ter içinde döndüm.

Sözlerim yeminim altındadır.
]

Maji hakkındaki sözlerimin doğruluğunun kanıtı, kuantum mekaniğine göre her insanın zaten gerçekliğini fark etmeden var etmesidir. Bu yüzden (insanların kendi gerçekliklerini hiçbir eğitim almadan var edebilmeleri yüzünden) –psikotik delilerden, geri zekalılara dek- herkesin bir gerçekliği vardır. Gerçekliği olmayan insan bulunmadığına göre, her insan bunu başarmayı bilmekte demektir. Ancak bu yeti unutturulduğu için, iradi şekilde yapılmamakta, iradi şekilde yapmak için bir sistem (maji) bazında uygulamak gerekmektedir.

" akil ve zeka arasindaki ayrim tam olarak nasil? Akil: Pratiklik, Pe - Zeka: Teorik bilgi, Ne demek dogru mudur?"
Kesinlikle doğru… Beynin bir doğal işleyişi var. Yaraların kendi kendine kapanması gibi, canlıları hayatta tutan bir mekanizma bu… Söz konusu yetenek ile (ister akıl deyin, ister zeka) tekerlek bulunmuştur. Bu yapı, insanların makro zorluklarını kolay tolere etmeleri için vardır.

Ama NE, acı var etmek için, makro zorlukları hissedilsin diye, bu yapıyı felsefi düşünce denilen düşünce biçimini empoze ederek bozar. Bu yüzden felsefi düşünmeye yatkın beyinler arasında psikolojik sorun diye kakalanan, ama sadece "alışkanlıkla olumsuz NT salgılatma başarısı" denilebilecek beyin süredurumları görülür. Bunun nedeni bu kişilerin böyle bir şey olduğuna inanmalarıdır. İnanma nedenleri, bu tarz şeylerin var olacağına onları inandıran analitik düşüncedir. Basit düşünen kişiler bu işlerden –değim yerinde ise- pek anlamadıkları için bu sorunlara teğet geçerler.

Bilgi hep gereklidir. "Nasıl daha güzel olurum?" ya da "nasıl daha iyi sevişirim?" benzeri kutsal sorgulamalarla da elde edilen şey bilgidir. :)

" Bilgi size göre nedir? Sadece bilgi mi vardir yoksa pratik bilgi ve teorik bilgi diye ayrilir mi?(ya da pozitif ve negatif bilgi diye)"
Felsefeye giriyoruz. :) "Nasıl daha güzel olurum?" araştırması ile ulaşılan makyaj öğretme kanallarından elde edilen bilgilerde yer alan "dört çeşit fondöten, bir iki çeşit concealer ile yüzünün şu hatalarını kapatacak olabilirsin" sözleri DE teorik bilgidir. Teorik bilgi kutsal konularda da elde edilebilir. Ama en kutsal konular bile felsefi şekle sokulabilir: Kısa süre önce yaşadığım bir durumdan örnekleyeyim: "Nasıl bir gelinlik bana yakışır?" araştırması kutsal bir konu üzerinedir. Ama "Acaba gelinlik giymek şart mıdır?" sorusu NE davetidir. :)

[Hayır evlenen ben değilim. :D Ama dün öyle bir şey duydum ki muhteşem bir hanımefendiden… artık…

Neyse… iş tehlikeye varıyor. Kapatalım konuyu. :DDD
]

" Son sorumsa NE nin PE yaratamamasi üzerine. Mavi negatif bir renktir dogru algiladiysam. Bu durumda favori rengi mavi olan biri mavi bir giysi giyse bu onu mutlu etmez mi? Dolayisiyla negatif bir sey PE yaratmis olmaz mi? "
Mesajınızın içeriği bütünü ile felsefi dedim, bu soruda eğilim doruk yapmış bence. :)

Burada önemli olan mavi rengin o kişinin neden favori rengi olduğudur.

Editörün notu: Janus tarafından mavi renk hakkında yazılan bir makale Ekşi Sözlük'te yayınlanmıştır. Entry'ye buradan ulaşılabilir.

Söyleyeceklerim ezoterik; bilimsel değil, ama biz de temelde bilim adamı değiliz.

Beyin EM dalgaboyu negativiteye doğru bir eğilimde ise, Sempatizasyon Kanunu gereği, spektrumun mavi tarafındaki renkler çekici gelir. NE, zaten mavi taraftaki bir dalga boyudur. NE celp etmek, düşünce yapısı ile üretilen fotonların frekanslarının o taraftaki dalgaboylarına uygun olması (onlarla senkronize olması) manasındadır. NEyi celp eden düşünceler, zevk olarak da mavi rengi celp eder (çekici bulur, senkronize olur); mavi renk de -tüm renkler gibi- bir EM dalgaboyudur.

Düşülen benzer hataların nedeni "ışığa fotondur, foton ışıktır" denmesidir. Oysa ışık FOTONLARIN SADECE BİRİDİR. Işık, gözün algılayabildiği TEK fotondur. Başka fotonlar vardır, her foton ışık değildir. Her fotonu göz görmez.

Örnek: radyo dalgaları da fotondur.

Radyo dalgaları görülür mü? Hayır, görülmez.

Radyo dalgaları ışık mıdır? Hayır, değildir.

Bu hataların gerisinde belli odakların ışığı harika bir şey diye tanıtması vardır. Bunun da nedeni ışığın ne olduğu ortaya çıkınca, millet onu kurcalarsa, nasıl bir tutsaklık altında olduğumuzun anlaşılacağıdır. :)

(Bu konuda bilgi edinmek adına IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER adlı yazımı;
konu hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak adına ve yaşamın karanlıkta meydana geldiği konusunda bilgi edinmek için Tutsak Evren ve Sınırın Ötesi adlı kitabımı okuyabilirsiniz. Site üyelerine ücretsiz.)

Renklere, tıpkı NE ve PE ye yapıldığı gibi, farklı ve dikkatli yaklaşma tutumunu uygulamak gerek. Renkler başa dert açabilirler… tabi ki bunun tersi de geçerlidir. NE –bir dalgaboyu olduğu için- beyne ulaşınca, hangi mekanizma ile beyin elektriğini etkiliyorsa, renkler de –bir dalgaboyu oldukları için- aynı mekanizma ile beyni etkilerler.

Mutluluğun, rahatın ve keyfin ne olduğunu çok iyi deşifre etmek gerekir. Şeytan tırnağını koparmak, saç yolmak, tırnak yemek, yanak ısırmak benzeri davranışlar da zevk verecek olabilirler. Günde iki iki paket sigara içmek, ya da her akşam bir 50lik rakı götürmek de… Bu yalancı zevklerin nedeni beyindeki birleştirici değil, ayrıcı dalgaboylarının etkinliğidir. Aynı dalgaboyları tayfın ortasına mavi taraftaki renkler olarak yansır. Renkler fizik bir gerçektirler. Gözden içeri GİREN enerji PAKETLERİdirler. Beyinde bir sürü reel işe, eyleme neden olurlar. Renklere dikkatle yaklaşmak gerekir.

Kavramlara, bilgilere, metotlara akıl oyunları ile bakarsanız, felsefe ortamına düşer; bir daha çıkamazsınız. Orada çıkış diye bir şey yoktur. İşte bu hatalara düşülmesin, maji gerçeği ile algılansın, herkes öğrenip kendisine uygun yolu bulsun diye bilim-de-bilim diye kendimiz yırtıyoruz.

" Simdi karanlik PE ise
Ben PE veya karanlık kutsal dedimse, ki, hatırlamıyorum, aceledendir. Demek istediğim şudur, apaçık anlatayım:

- Işığı Yahveh, evreni bölerken var etmiştir. (Bu bizim araştırmamız değildir, Tevrat ilk bölüm, ilk cümlelerdir.)
- Demek ki öncel evrende ışık yoktur.
- Karanlık, "ışık yok" demektir.
- Demek ki karanlık, öncel evrenin özelliğidir.

Işık ile gören, algılayan bir organla (gözlerle) yaşamak zorunda olan bizlere karanlıkta otur diyen yok. Çökmüşüz bir kez burada. :D Bunu demek, "oksijen kötüdür, nefes alma" demek gibi bir şeydir. Ama ışığın ne olduğunu da bilmek gerek.

Sözün özü; gerçek karanlık (yani ışığın olmaması), bizlerin (ışık ile var edilen evrende yaşamak zorunda olan GÖZÜ OLANLARIN) anlayabileceği bir şey değildir. :)

Evren; kurallı, şartlı-şurtlu bir yapı (makro) var edilerek bölünmüştür. Bu yapı süreğen olsun diye, kimse yeniden önceki evrene, Cennet'e ulaşamasın diye, öyle bir yapı var edilmiştir ki, bir sınırı geçmenin imkanı yoktur. BU sınır, bu engel ışıktır.

Işık bir yapıdır. Makro var edilirken yapılandırılan VE BU ORTAMDAN KAÇILMASIN DİYE VAR EDİLEN ENGELLEYİCİDİR. Makrodaki yapıyı –kütle adlı makro gerçeğinin/temelinin yapısını- kalıcılığını belirleyen felaketin bir ANLATIMIDIR. Işık, KÜTLEDE KALMAK için var edilen bir ŞEYdir.

Işığın içinde renkler yoktur. Renkler, belli dalgaboyları olan, dalgaboylarının yapısına göre NEye veya PEye yakın EM radyasyonlardır.

"neden hem siyah hem beyaz kutsal."
Siyah, ışık olmadığı için (öncel evren gerçeği olduğu için) kutsaldır. Bu ortam, güneş battıktan sonra ışıkları kapatarak elde edilen ortamla alakasızdır. Beyaz, birleştirici olduğu için kutsaldır. Beyaz, tüm renkleri kucaklayan bir renktir. Bunlara ışık başlığı altında bakarsanız (ki, bu öğretiliyor) anlamak/görmek imkansız gibidir.

Yönteme gelmemek için renklere "Bunlar, hepsinin farklı EM dalgaboyu olan radyasyonlardır; tayftaki diğer NE ve PE dediğimiz zararlı ve yararlı radyasyonlardan farkları yoktur" aspektinden bakmaya çalışmanız gerek. Gerçek yapıyı kabul edememenizin nedeni ataerkil kültür diye dikkat çekmeye çalıştığımız durumun insanları komutlu robota çevirmesidir. Beyinlere öyle kalıplar konur ki, onlara dokunulunca dokunanlara öfke ve düşmanlık duyarsınız; çünkü size o "dokunan" kişilerin yok edici düşmanlar olduğu belletilmiştir. Gün gelir bu kalıplar dağılır, gerçekler algılanmaya başladığında esaret biter. :)

"Tamam beyaz birlestirici daha dogrusu birlesmis hali ama isik sonuçta. Isikta pek hayirli bir sey olmadigina göre bu neden böyle?"
Yukarıda söylediğim gibi, beyaz renk ışık değil, görülebilen EM radyasyonlardan biridir. Ataerkinin –bir plan nedeni ile- ışık adlı nesneyi bu kadar baş tacı etmesinin insanların aklını nasıl karıştığının en güzel örneği belki de sorularınızdır. Kavramlara, bazı dalgaboylarının beyindeki etkisi (renkler) ve kütleye tutsak eden kavram (ışık, yani ışık hızı) diye bakmanızı öneririm.

" Elimde degil beynim çok felsefik düsünüyor."
Okuyarak yanıtlıyorum… buraya şimdi geldim. Yukarıda ben de aynı şeyi söyledim zaten. :)

Tabi ki HER ŞEY elinizde… Elimde değil dediğiniz anda yukarıdaki hazrete, gel buyur, buradan kemir dediniz bile. :) Çağdaş nörobilimciler NTlere hükmedilebileceğini söylemekteler. Onları geçin, biz yapabiliyoruz. Biz –valla billa- üstün havalı adamlar değil, (özellikle bendeniz) majide uzun süre acayip başarısız olmuş yeteneksizleriz. Yani biz yapıyorsak, canını dişine takan pek çok kişi yapacaktır.

"Nasil daha pratik düsünebilirim? Bagcik bile baglayamayan bir insanim kagit üzerinde, zeka testlerinde, zorlayici seyleri ögrenip ezberlemeye gelince kendime çok güveniyorum ama bu beni mutlu etmiyor. Televizyon tamir edebilmeyi, bir seyler yapabilmeyi isterdim. Var mi bir tavsiyeniz?"
Pozitivteye, kolay hayata, eğlenceye, refaha (hatta fısıldıyorum, daha güzel hatunlara, veya daha güzel ve çok hatuna, ;-) ) sahip olma ortamına adımınızı attınız bile. İstemek, başarmanın yarısıdır. En zor kısmıdır. :) İstek ve inancı hiçbir şey yenemez, sadece biraz geciktirir.

Ancak kardeşim, ana yapı kimi zaman değiştirilemez. "Doğru" olduğu bilinen o yola girilemez. Biz bu işin gerisinde tanrısallık olabileceğini düşünüyoruz. Eğer yanılmadıksa mesaj "Olduğun yerde kal ve orayı rafine et"dir. Kendimizden örnek vereyim: Sizin gibi felsefi çalışan beyinlerimiz var. Bu yapıyı felsefeden ayırıp okülte yönelttik. Yani felsefi kafaların ana sorusu olan "Neden?"i ya da felsefenin ana meselesi olan "Hilkatin sırrını aramak"yı, ezoterik alanlara kanalize ettik. Bilmem anlatabildim mi? Yıllar önce sokak çocukları ile ilgili bir dernek mi ne, unuttum detayları yıllar içinde, kurmuş olan bir adamla tanışmıştım. Kendinin sokaklardan geldiğini, ne yaptı ise bu hayattan kurtulamadığını, çözümü kendini sokak çocuğu olmaktansa, sokak çocuklarına adamakta bulduğunu anlatmıştı. Başı din ve felsefe ile ciddi dertte olan, çok sevdiğim (bizim inanç açısından çok büyük ümit vaat eden) bir öğrencime "Bizim gibi fahri din adamı ol" önerisi ile gitmiştim. Diğerlerine, bizlerden öğrendiklerini yansıtmak, içsel çatışmalarını sakinleştirecekti.

Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?

Eğer kurtulamıyorsanız, uzlaşmaya ve RAFİNE ETMEYE çalışmak güzel bir çözümdür.

Düşünmek, araştırmak şahane beyin eylemleridir. Tıpkı koşmanın şahane bir motor sistem eylemi olması gibi… Şimdi bir düşünün; birileri üzerinize binmiş, sizi at gibi koşturuyorlar; çünkü güzel adaleleriniz var. Atlar gibi çatlayana dek koşuyorsunuz. Bir gün biri çıkıp size diyor ki, "dostum senin üzerine binmişler." O zaman, eğer ona inanırsanız ne yapıyorsunuz? İrade sizde, tanrı bile fazla karışamıyor, üzerinize bindirmeniz bunun kanıtı zaten. DURUYORSUNUZ. :) Sonra üzerinizdekini indiriyor, o adalelerle spor yapmaya başlıyorsunuz. Çalışmak isteyen adale (beyin) durdurulamaz. ;-)

Felsefi beyin de, araştırmacı beyin de, tıpkı TV tamir eden beyin gibi, son derece güzel sonuçlar var edebilir. Önemli olan KONUYU iyi seçmektir. Önceden defalarca yazdım; "Nasıl daha güzel olurum?" şahane bir araştırma konusudur. Kutsaldır. PE celp eder. Muhteşem geri dönüşler var eder. Ama "Güzellik nedir?" diye düşündüğünüzde batarsınız. Hele ki bana "Güzellik nedir sorunsalını çözmeden daha güzel olacağımı bulmama imkan yoktur, hıh!" dediğiniz anda ben de size "Bir dahaki enkarnasyonda görüşmek üzere" derim. :D

TV tamir etmeye "güzel bir iş" diyecek kadar PE ile el sıkışma ortamına girmiş bir kişinin yapacağı ilk iş bir bozuk TV almak, TV tamiri hakkında bilgi toplamak ve tamir etmeye girişmektir. "Nasıl pratik düşünürüm?" diye düşünüyorsanız… o zaman daha alacağınız yol vardır. ;-)

"tavsiye vermek sizi huzursuz edecekse lütfen cevap vermeyin."
Canım kardeşim :) Ne güzel bir cümle bu! Var olasın, güzel gönlüne afiyet, bedenine sağlık…

Dostum var ya, sen işi kıvırtmaya çoktan başladın… Aynen böyle git, yani bozuk TVyi satın al, kısa sürede bizim akşamları piiz'e başladığımızda whatsapp'tan "hopdiri fin fon" mesajlaşma (bu konuda bilgi almak isteyen Pozitif Sihirli Kelimler başlıklı soru yanıtıma göz atabilirler) ve iki ayda bir, site fahri DJimiz (o anladı kim olduğunu) kumandasına zıplamalar benzeri bir gruba katılacaksın demektir.

İyiliğe (kendini ve diğerlerini biraz sıkıntıya girerek mutlu etmeye) ve eğlenceye bir inanın dostlar… Bu iki kavramın kutsallığına bir inanın…

Gerisi kolay gelecek.

Yeri geldi; en önemli ve gizli tuttuğumuz sırrımızı da vereyim bari.

Pek çok cesur kahraman bu bilgiyi zorlu yolculuklar sonrasında yerin altındaki ülkeden getirdiler. Hepsini saygı ile anıyoruz.

Bu bilginin kilitli sandıklarımızdan çalındığı, enokyenceye de çevrildiği hakkında duyum aldık. Çok da ayıp ettiler, hepsini kınıyoruz ve bu gece kurbağa etme ayinine başlayacağımızı itiraf ediyoruz.

Bu sözlere inananların hayatları kendi kendine muhteşem cümbüşlere dönüştü. Kimileri onların sihirli ormanların neşeli korularında güzeller güzeli erkek ve kadın perilerle dans ederken görüldüğünden söz etmekte.

Ve formülü veriyorum.

"Hayat hoştur; gerisi boştur: Takma bir şey kafana, şapkadan başka; koştur da, koştur." :D

Bir de küçük pop quiz: Bu sözleri okuyunca bana kızdıysanız NE; gülümsediyseniz ya da en azından esnediyseniz PE tarafındasınız demektir. :)

Şimdi de çuvaldızı elime aldım ve diyorum ki: "Beni okuyanlar, izleyeneler bu formülü üstlenseler bu site çöker… çünkü bizim izleyicilerimiz (dostlarımız) sürekli iğne soktuğum (laf soktuğum), düşünmeyi ve kitap okumayı seven çağdaş ve aydınlardır. :DDD

(Editörün notu: Janus tarafından "Çağdaş ve Aydın" olarak nitelenen kültüre ait kişilere bakış açımızı öğrenmek adına ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR sayfası, Temel İnançlarımız başlığında yer alan "Çağdaş ve Aydınlar" hakkında linkine başvurabilirsiniz. )

Ama ne keder? Bir Cumhuriyet kadını ve o devirlerde astronom olan üvey annemin sözü ile "Bir kapı kapanır, bir diğeri açılır… iş ki sen kalbini ferah tut, temiz tut." :)


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -