722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

722 EKOLÜ ve EĞİTİMLERİ

SORULAR ANA SAYFA | TÜM JANUS SORULARI

722 Ekolü ve Eğitimleri | Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Astroloji
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Fal/Tarot |
Ruhsal Sorunlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

24 Mart 2022
722 Grubu Yaşam Modeli

Sayın hocam selamlar

Öncelikle dans okulu aranızdan sonra sizi yeniden görmek harika.

Bunu tonlarca kitap okuyup daha sonra dönüp dolaşıp gene sizin siteden yaşamına olumlu katkı alabilen ve ruhuna beynine rot balans ayarı çeken birisi olarak söylüyorum.

Eğer vakit ve beyin enerjisi ayırırsanız size iki sorum olacak

Yazıp çizen konuşan biriyim. Sosyal medyada onbinlerce takipçim var. Sırf ekşi sözlükteki yazılarım geçen sene 3 milyon kişi tarafından okunmuş You Tuberlık falan filan tüm sistem var. Yaşam amacım öğrenmek ve öğretmek gibi geliyor bana ve bundan çok da keyif alıyorum

Ancak öğretme kısmında insanlarla ve negatif gündemle bir arada olmak zorunda kaldığım için bir süre sonra NE oranım artıyor ve kendimi hemen içe kapıyorum yani ara veriyorum. Sonra öğretme hissim gene ağır basıyor ve gene insan içine çıkıyorum. Bu bir döngü gibi sanki

Normal üniversite mesaim çok sıradan ve sıkıcı olduğu için sosyal medya beni besliyor ama bu beslenme NE etkisi de yapabiliyor. Üniversiteyi de dediğiniz gibi istemediğiniz şeyleri yapmak şeklinde algılıyorum ve beni eğitiyor.

Bu açılıp kapanma beynimin Yeterince güçlenmediği için olabilir diye düşünüyorum.

Soru 1 : Siz bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz yani NE banyosuna maruz kalarak PE durumunu nasıl koruyorsunuz. Yani hem insan içinde olmak ama hem de pozitif kalabilmek için ne yapıyorsunuz. Sıkıcı ve karamsar bir romanın sadece mutlu ve keyifli cümlelerine yoğunlaşmak gibi bir şey yapılabilir mi ?

Soru 2 : Öğretmek ve iletişim içinde kalmakla kendi içime kapanmak arasında sürekli beni zorlayan etkiler astrolojik olabilir mi ? Bu bağlamda ücreti mukabilinde doğum haritamı yorumlayıp hem kendime hem de insanlara en faydalı yolu hangi rotadan çizebilirim konusunda bana danışmanlık vermeniz mümkün olur mu ? Çünkü oturup hem eğitimleri hem de sitedeki yazılarınızı tekrar inceleyeceğim bu arada sizden de bir püf noktası alabilirsem harika olur. Çünkü gene bir ay kapanış ve özel çalışmalar yapma dönenimdeyim.

Sorucuk : Yılbaşı sesli mesajınızda kafamdaki Janusa hiç uymayan Müslüm Babavari bir aksan ve konuşma biçimi duydum bunu özellikle önyargıları kırmak adına mı yaptınız yoksa bu Müslüm Baba tarzı konuşma şeklibiz doğal mı ? :-) espri yapıyorum yazılı olarak belli olmayabilir diye ek olarak yazayım ama çok ilginç geldi bana Janus hocam bizleri trollüyor olmasın dedim.

Evet kısaca bunlar. Size ve ekibimizdeki tüm arkadaşlara müthiş keyifli bir yeni yıl dilerim. Hala size ulaşabilir olmak büyük bir nimet.

İzmirden sevgilerim ve tabi saygılarımla

YANIT

Merhaba sevgili öğrencim. :)

Açıkçası bu kadar popüler bir kişi ile teşrik-i mesai ettiğimin farkında değildim. Sosyal medyadaki yeriniz son derece etkileyici doğrusu! Ancak bizim hayat görüşümüze uzak olduğunu söylemem gerek, çünkü bizim aramızda popülerlik sakınılması gerekli bir durumdur.

Sanırım bu giriş, söyleyeceklerimin "kalk borusu" oldu. :) Ancak yanıtıma geçmeden ciddi bir uyarı yapayım: Kendi hakkımda (hakkımızda) vereceğim bilgiler KESİNLİKLE sizin ya da beni okuyan kimseler için ÖNERİ DEĞİLDİR. Soruyu "Siz nasıl..?" diye benim (bizim) doğrularımızı öğrenme hakkında sorduğunuz için, bu soru zaviyesinden yanıtlamaktayım. Sözlerimi "Genel doğru budur" şeklinde algılamak hatalı (en azından herkese uygun) olmayabilir.

Önce kısa yanıtı vereyim; sonra uzun uzun konuşalım: Bizler, sizlerin yaşadığı dünyada yaşamamaktayız; çözümümüz ise sadece bu kadardır. Kendimizi bir "fanus içinde", ya da "farklı bir uzayda" şeklinde yorumlayacak kadar yaygın kültüre/ritme/yapıya uzağız. Kimseye zarar vermeyi geçin, kimsede tedirginlik, hatta kuşku bile uyandırmamaya büyük (çok büyük) özen göstererek, sizlerin tahmin edemeyeceği bir frekansta var olmaktayız. Bana yakın bir öğrencim bizi "uzaylılar" olarak nitelemişti… ve de bir ölçüde haklıydı. :)

Ama bize de hak verin: Sizler alışmış olsanız da, içinde yaşadığınız sistem acıları ha-babam pompalayan bir yapıdadır. Bilirsiniz "Hayatından memnun olmayanlar felaket tellallığı yaparlar" diye bir söz vardır. Söz ettiğim pompacı tellallar (ki, bunların arasında saygın felsefeciler, edebiyatçılar, sanatçılar adlı mümyaz şahsiyetler boldur :D ) haklı da olabilirler; makro, güllük gülistanlık bir mevki değildir. Ama unutmamak gerek: Acılar az-biraz kaçınılmaz olsalar da; dertlenmek seçim işidir. "Hiçbir şey bizim verdiğimizin dışında bir anlama sahip değildir" Anthony Robbins. Ama bu zevat hem herşeye en kötümser anlamları verir, hem de büyük iş yapar pozunda tetiklediği (onları sollama beceriksizliği yüzünden boyun eğdiği) acılarını millete zerkeder. İşte bizim kapılar (Tanrı Janus'un ünlü barış zamanında kapalı kapıları) bu yüzden bu ekabirlere ve ardında sürükledikleri saf kişilerin var ettiği ortama kapalıdır.

Nasıl insanlarız peki? Ya da nasıl yaşamaktayız? Bu konuda bilgiler verirsem belki negativiteden neden ya da nasıl korunduğumuz dolaylı olarak anlatabilirim.

Bizler –yaygın CİNSEL AHLAK normlarından uzak; ama İDEAL (tanrısal) MORAL (etik) değerlere yürekten bağlı- yaşayan kimseleriz. Olağan hayata ciddi anlamda mesafeli şekilde; içine kapalı bir hayat sürmekteyiz.

("Yaygın cinsel ahlak normlarından uzak" ve de "kimseleriz" sözcüklerini kullandığım için "bunlar birbirleri ile seks yapıyor, orjiler düzenliyor" sanılması büyük hatadır; kesinlikle böyle bir eylememiz yoktur. Ne seksi, ne de majiyi ortaklaşa yaptığımız tek bir (rakam ile 1) olay hatırlamıyorum. Ancak orji düzenlemek, ya da grup çalışması yapmak NE celp edecek işler değillerdir. Bunları birlikte ifa etmeme nedenimiz, bu yönde bir zevkimiz olmadığı içindir.)

Bizim aramıza katılmak çok zordur. Hayatımda ciddi şekilde yer alan nice değerli hanımefendi "bizden" değildir. Bu hanımefendiler kendi dünyalarında, kendi doğruları ile yaşarlar; batıni bilgilerimize de sahip değildirler.

Aramıza katılma zorluğunun nedeni yakınımıza gelen her kişinin kendi ile birlikte, "yaygın dalgaboyu"nu da getirecek olmasıdır. Dalga boyları ise –işin içinde seks yoksa- en ürkütücü salgın bakterisinden daha bulaşıcıdır.

Çevremizdeki kişileri bizi tanımazlar (majisyen ve okültist olduğumuzu bilmezler), bu yüzden özelimize girenler, hayatımızın "en özel" (ezoterizmle ilgili) kısmına giremezler. Zaman içinde bizi örnekleyerek, bizden etkilenerek frekanslarını değiştirirlerse yakınlık da (bizdenlik de) artar. Değişimine paralel şekilde farklı bilgiler kendisine verilir. Bu bilgileri benimseyebilen farklı yaşama yelken açar.

Ancak bizim dünyamızda yaşamak pek çok kişi için hiç de eğlenceli, hatta kolay değildir. Örneğin bizde sosyal medya yoktur, güncel haberlere ilgi yoktur, TV diye bir kavram yoktur, film izleme yoktur; popüler (yaygın) olan hiçbir şey yoktur. (Ahval-i şerait hakkında kısaca bilgi almak adına sadece Ekşi Sözlük başlıkları incelenir. ) Bunlar birer yasak değildir. Bizde yasak da yoktur. Bizim aramıza giren (girebilecek eğilimde olan) kişi, ilk başta KENDİ İSTEĞİ İLE bu kavramlarla arasında mesafe koyar. Pek çoklarına saçma, gülünç, düzeysiz, hatta ilkel gelecek normlara sempati duymaya başlar.

(Bu konuda bilgi edinmek adına Besmelenin gücü (Besmele ve Pozitif Sihirli Kelimler) adlı yanıtımın "Kendimizden örnek vereyim: Bu şekilde (PE elp etmek için) kullandığımız sözcükler (bunları bir enerji celb etmek adına kullandığımız için onlara sihirli sözcükler diyebilirim) vardır." şeklinde başlayan paragrafından itibaren okuyabilirsiniz.)

İçki hepimiz için çok önemlidir. Her birimiz, HER AKŞAM alkollü içecek tüketen insanlarız. Ancak bu konuda tahmin edemeyeceğiniz kadar kesin SINIRLAR vardır. Bu nedenle bu yaşımda içki dozum HALA pek çok içki kullanan (biraz da ataerkil bakış açısı olan) erkeği benimle alay ettirecek kadar düşük kalabilmiştir. Aramızda en çok içen ve "sallanmayan" DEĞİL, en AZ içen ve çakırkeyif olabilen onurlandırılır.

Bizler birbirimiz ile cinsellik paylaşmasak da, hayata bakışımız öncelikli olarak seks tabanlıdır. Kadınlar bu yüzden arkadaşımız olamazlar.

Bu sözüm kesinlikle "her kadın sadece seks aracıdır" gibi algılanmamalıdır. Bizim hanımlardan algıladığımız elektrik, arkadaşlık benzeri a-seksüel ortamları yaşamamıza engeldir. Bize göre her yaştaki, her görünümdeki, her hanımın kendine özel bir çekiciliği MUTLAKA vardır… çünkü o bir kadındır. Bizlerin beyni, kadınlardan yayılan bu benzersiz dalgaboyunu -belki de olağandan biraz fazla düzeyde- algılama kapasitesine sahiptir. Andığım "dişi alan"ı algılayabilecek beyinler için bu varlıklarla a-seksüel ortamlarda geniş çaplı olarak bütünleşmek mutluluk verici değildir. (Mümkün de değildir.)

Bizler –her ne kadar onların dünyasına girmesek de- birbirimizden çok, dış dünyadaki kişilere yardım ederiz, hassaten buna inanılmasını rica ederim. Yardım etmek (karşılıksız olarak ve istekle, mutlu olarak vermek) bizim yaşamımızda seks kadar öncel bir durumdur. Yapılan yardımda parasal yardım önemli yer tutar.

Bizde hesap yoktur; ezilecek, kullanılacak, kazık yiyecek olma, mobbing'e (bu moda yeni çıktı) uğrama korkusu yoktur; sadece verilir. Bu süreçte mutlu olan kişilerin beyin elektriği, "dış dünyaya bulaşmamak" adı verebilecek seçimimizi korur. Kaçınılmaz olan ilişkileri; örneğin komşuluk ilişkilerini, mesleki ilişkileri, bedenimiz ya da kullandığımız bir şey bozulunca başvurduğumuz kişilerle (doktor, tamirci usta vb.) ilişkileri düzenler. Buralarda sorun olursa, beyin elektriğimizde bir hata bulunduğunu HEMEN anlarız.

Hayat aslında sorunsuz bir yerdir. Sorunları yatanlar kişisel hatalı seçimlerdir ve bu hatalı seçimlerin en öncellerinden biri -bize göre- yaygın kültür içinde olmaktan zevk almaktır.

Ve evet; hala da mecburen bir av alanımız (modern hayatta "mesleğimiz") vardır. Kötü haber odur ki av alanı, NEnin en kolay sızdığı, en kritik alandır. Yahveh, Tevrat'ta insanı "ekmeğini zor kazanacaksın" şeklinde lanetlemiştir. Av alanı (para kazanma alanı) negativitenin en kolay "at oynattığı" hayat parçasıdır. Dış dünyadan kişilerle iletişime girmeden avlanmak (para kazanmak) ise kolay değildir. Bu tehlikeli alan (meslek ortamı) her birimizin PE düzeyine göre Tanrı (o iyicil, güzeller güzeli, iyiler iyisi yaratıcı) tarafından "düzenlenir".

Belki tanrı yoktur; bu düzenleme bazı fizik yasalara göre, kendi kendine oluşmaktadır. Çoğumuz "Bizi kollayan (Müslümanlıkta çok güzel ifade edildiği gibi "esirgeyip bağışlayan") bir iyicil mutlak tanrı varlığına inanmak" yolunu seçen karakterlere sahibizdir. Ancak bu bir zorunluluk değil, özgür seçim işidir.

Yeniden inanılmasını özellikle rica ederek bir açıklama daha yapayım: Aramızda en üst düzey PE üreten karaktere sahip olanlar kendi kendine para sahibi olmaktadırlar. Hiç abartmıyorum, para (daha doğrusu BEREKET VE REFAH) onları BULMAKTADIR. Bu yapı tam da "Altın Çağ" başlığında öncel evrenin (daha doğrusu bir yerlerde hala var olan, bölünmemiş madde evreninin) anlatıldığı betimlemelerdeki "Meyvalar ağaçtan ve topraktan kendi kendine bitmekte; kurt, kuzu ile dost olmakta" sözlerine uymaktadır.

PE celbi açısından daha alt düzeyde olanlarımız (ki, bendeniz de bu kategorideyim) istediğimiz alanda UĞRAŞ VEREREK (ki, istediğine sahip olmak için güzel şartlarda çabalamak çok da eğlenceli bir durumdur) para kazanma şansına sahiptir. Özetle bizler, para kazanma (avlanma) mecburiyetinde dış dünyadaki kişiler kadar zorluk çekmeyiz.

Ancak hiçbir şey aynı biçimde kalmaz makroda… Kapı eşiğinde daima bir kaygan taş vardır ve kimi zaman o taşa basılır (ben sık sık basarım, o ayrı :D). O zaman işlerde sorunlar baş göstermeye koyulur.

Bu bir uyarıdır.

İkaz gelince toparlanır, yapmaktan en korktuğumuz (yapmayı en istemediğimiz, yapmama konusunda haklılığımız kendimizi içsel konferanslarla defalarca anlattığımız) şeyi yapmak için kolları sıvarız. Bunu başarırsak negativite dağılır, eski konumumuza geri döneriz.

İşte bizlerin sorunsuz yaşama rehberi budur.

Tabiidir ki beyni her ortamda (örneğin sizlerin yaşadığı güncel hayatta) pozitif dalgaboyuna getirince –tıpkı bizim yaşadığımız gibi- görece sorunsuz bir hayata ulaşılabilir. Ancak sürekli olumsuz radyasyonlar alınacak bir ortamda bulunmaya –yine "bize göre"- gerek yoktur.

"Sıkıcı ve karamsar bir romanın sadece mutlu ve keyifli cümlelerine yoğunlaşmak gibi bir şey yapılabilir mi ?"
Hayır; asla yapılamaz. Okuduğunuz (gördüğünüz) ve duyduğunuz her bet şey, beyninize perktilmiştir.

" etkiler astrolojik olabilir mi ?"
Değerli arkadaşım, ne diyeyim ki? Hani derler ya, "aşağı tükürsem…" Kehanet bizden uzak olsun demekteyiz. Tamam. Ama bir yandan da "Astroloji gerçek olabilir" de demekteyiz. Bu teorimizi Özel ve Genel görelilik ile ETC'a bağlıyoruz. Bu konuda sanırım henüz yayınlanmamış bir yanıtım var.

Editörün notu: Janus'un söz ettiği yanıt Planetler Bilinci Nasıl Etkiliyor? (Astrolojinin bilimsel açıklaması) başlığında yayınlanmıştır.

Yani bu astroloji konusunda tam da "aradayım". Ancak beyin gücünü (bilinci ve de inancı) aşacak, ondan güçlü şey yok… bunun da kanıtı şu: Beyin isteyince Şeytan'ın var ettiği doğrulara bile inanabiliyor, yani bu kadar özünden ayrılabiliyor. Yani bence insan bilinci "Ne diyosa o…" Astrolojik etkiler yüzünden hata yaptığına inanmak, -yine bence- kahpe felek ya da zalim tanrı yönetiminde olmaya inanmakla bir.

" Bu bağlamda ücreti mukabilinde doğum haritamı yorumlayıp hem kendime hem de insanlara en faydalı yolu hangi rotadan çizebilirim konusunda bana danışmanlık vermeniz mümkün olur mu ?"
Ücrete gerek yok dostum. Doğum gün/ay/yıl/saat/kent bilgilerinizi (hepsi eksiksiz olmalı) iletişim linkinden gönderin, haritanıza bakayım. Ancak uzun uzadıya yazamıyorum, ses dosyası olarak yollayacağım. En önemlisi, kendinize hiç yakıştırmayacağınız "Adam tam attı" diyeceğiniz, hatta sizi üzecek ve gerecek şeyler duymaya, ama bunlara ALDIRMAMAYA hazırsanız bakayım. Unutmayın, bet laflarıma inanırsanız, onların gerçekleşme şansını Şeytan'a altın kupada sunmuş a olursunuz

" Yılbaşı sesli mesajınızda kafamdaki Janusa hiç uymayan Müslüm Babavari bir aksan ve konuşma biçimi duydum"
Valla mı? :DDD Takımı yatırmışız desene. :DD

Ancak bir daha dinledim, pek bir acayiplik fark etmedim. Korkarım ki konuşmam tam da böyle. Konuşmayı irticali ve gevşek-gevşek (üflemiş gibi:) ) yaptığım için belki sizi gerdi, bilemiyorum.

Yine de yiğidi öldür, hakkını yeme dostum. "Müslüman baba" olarak ifade ettiğiniz ve sanırım tutucu bir kimliğe gönderme yaptığınız kişi, mesajımdaki kadar cinsellik vurgusu taşıyan laflar eder mi? ;-)

Şimdi size bir uyarıda bulunayım. Sevgili arkadaşım, mesajınızda sürekli öğretmekten söz ediyorsunuz. Bizlerin zinhar korktuğu şey "birilerine bir şeyler öğretiyor olmak" şeklinde isimlendirebileceğim konumudur. Bu dış dünyada pek yaldızlanan konum, sadece bir diğer insan size önce "bana öğret" ardından "BANA ÖĞRETTİN" dedi ise kutsaldır. Kişi kendi-kendini "öğretiyor" konumuna atamışsa, hele ki bundan onurlanıyorsa… ne diyeyim… dikkatli olun. Hayata bakıştaki bu sürekli göz ardı edilen minik hatalar, yaşamın hiç umulmadık departmanlarında yıkıma neden olurlar.

Canı istemeyen kimseye bir şey öğretemez, öğretmeye kalkarsanız bir de papaz olursunuz. Bir atasözünün dediği gibi: Akılları pazara çıkarttıkları bir gün, herkes dönüp dolaşıp yine kendi aklını almıştır. Ayrıca bana sorarsanız, insanlar kendilerine yetecek donanımla doğarlar. Bilgelerin, filozofların, doktorların, psikologların, bilim adamlarının olmadığı devirlerde bu özel kapasite ile hayatta kalabilmişlerdir. Modern hayat denen zımbırtı, insanoğlundan bu –ona en gereken- niteliği almaktadır bize göre. Yukarıda zikrettiğim bu mümtaz şahsiyetlerin hayatınıza olumlu katkısı ise son derece kuşkuludur; çünkü insanlardaki mutluluk oranını zırnık değiştirememişler, hatta belki de azaltmışlardır. Bize sorarsanız insanlara öğretebileceğiniz tek şey, onların kendi kendilerine yetecekleri, kendilerine en iyi gelecek şeyi mümtaz şahsiyetler olmadan bulabilecekleri ve bu "en iyi şey"in bir diğerinin en iyi şeyine hiç benzemeyebileceğini göstermekten öte değildir. Aslında buna bile gerek yoktur. Yapılmasını önerdiğimiz şey, insanları rahat bırakmaktır. Bu mucize olursa, hepimiz kendimiz için en gerekeni nasıl da şıp diye bulabildiğimizi hayretle görebileceğiz.

Herkesin bir diğerine öğretebileceği bir şey vardır. Bu nedenle nice "esnaftan sülüman" adem, kendi bildikleri yüzünden, mümtaz bir şahsiyetten daha iyi hayat yaşıyor olabilir. Belki de bu durumun kanıtı esnaflar, rençberler, işçiler, demirciler, kömürcüler, kendi halinde ve hiç de bilge olmayan, hatta aydınlığa teğet bile geçemeyen insanlar arasında anti-depresan kullanma, panik atak hastası olma, biplomara, ya da anti hipsoriyel disforik kişilik bozukluğuna (ölüyorum bunlara yaaa) sahip olma gibi pek çağdaş ve seçkinlere özel tutargaların yaygın olmamasından bellidir. :DDDDD

Bir –size değil, ortaya- küçük eleştiri daha: Memleketinden (doğduğu yerden) fazla söz edenler, insanları doğum bölgelerine göre kategorize eden kimselerdir genelde. Söz konusu "kategorizasyon" ise aslında tam da "bölme"dir.

" Öncelikle dans okulu aranızdan sonra sizi yeniden görmek harika"
Dans okulu nereden çıktı, anlamadım? Ben mi dedim? Dedimse halt etmişim; bu yaşta bu kadar bunaklığı mazur görmeniz gerek. Okulum filan yok, ben bilfiil dans ediyorum. Profesyonel olarak dans ettiğimi söylediğimde sanırım beni hoca olarak algılamaya alışkın olduğunuzu için iki kavramı mix ettiniz. :)

Ben aslında bir hoca, bir bilge değil; bir dansçı, bir entertainer'ım. Kimileri benim yaptığım şeye "sanat" demeye pek düşkündürler. Biz ise "eğlendirici" (insanları eğlendiren) deriz; çünkü bize göre bir adam bulutlar üzerinde, "lir sesleri-yoğun" ortamda sanat yapacağına, insanları eğlendirebiliyorsa çok daha hayırlı bir iş yapmış (PEyi ceplemiş) biridir. :D

Bu yüzden kolaylıkla söyleyebilirim ki, beni gerçekten tanıyan her kişi (ki, bana yakın öğrencilerimden gizli bir şey değildir) "Etmeyin, eylemeyin, bilge filan değilim" sözlerimde ne kadar haklı olduğumu şaşkınlıktan gözleri uğrayarak görür ve ağır bir düş kırıklığına uğrar. Kimseye zararım ya da devlete millete bir yanlışım olmasa da, dış dünyadan bakınca matah bir adam değilim. Hocaymış, bilgeymiş, öğreticiymiş gibi –hafiften ataerkiye göz kırpan- pozisyonlarda olmamaya da özen göstermekteyim. :DD Bana bahşedilen ve elimden -bir dangalaklık yaparak- kaçıracağım konusunda ölümüne korktuğum (bu korku yüzünden kaçıracak olabilirim) bu hayatı "öğreten hoca" falan olmamla DEĞİL, pek çok kişinin burun kıvıracağı yaşam modelimle elde ettim. Dış dünyadaki kişilere anlatamadığımız bir diğer noktadır bu.

" tüm arkadaşlara müthiş keyifli bir yeni yıl dilerim."
Aynen, bizlerden de size, bol bulamaç… :)

"Hala size ulaşabilir olmak büyük bir nimet."
Yahu, bırak bu nimet filan işlerini. :DD Sağol yine de hatırlı öğrencim, hatırşinas arkadaşım. Senin gibi güzel arkadaşlarımın olması benim için nimet.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -