722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

MAJİ

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM MAJİ SORULARI
29 Mart 2019
Majinin gerçekleşme şekli (Ek yanıt)

JANUS'tan AÇIKLAMA: Majinin gerçekleşme şekli başlıklı soruya verdiğim yanıt sonrasında yoğun şekilde mesaj gelince yanıtıma bazı eklemeler yapmaya karar verdim. (Söz konusu eklemelerime -konuda kopukluğa neden olmamak için- ayrı bir soru şeklinde yer veriyor ve yanıt sıralamasına almıyoruz.)

YANIT

Aslında herkes an bazında istediklerini -majiye gerek olmadan- gerçekleştirmektedir… ancak beyin elektriği negatif olduğu için söz konusu gerçekleştirme doğal olarak beklentilerden ve kişiyi tatmin etmekten uzaktır. Aslında majiye hiç de gerek yoktur yani! Now You See Me (Sihirbazlar Çetesi) adlı filmde Fransız İnterpol ajanı Alma Dray “Bizde bir söz vardır: İnsan isterse dağları yürütür” şeklinde ilginç bir laf eder. Sözleri kulağa saçmalama gibi gelse de, içerikte doğruluk payı vardır. Gerçekte maji, dağı yürütecek yeteneği ataerkil kültür tarafından elinden alınan insanın bu doğal yeteneği yeniden var etmek için farklı tekniklere başvurmasıdır. (Aslında doğal yetenek değil, doğal mekanizma demek daha doğrudur; çünkü doğal olarak herkeste bulunan bir özelliğe yetenek demek hatalıdır.)

Peki, eğer bir insan anılan doğal özelliğe sahip olsa bir dağı yürütebilir mi?

Dağa bacak takarak uygun adım yürüteceğine değil, dağı yerle bir edebileceğine inanmamak için neden yoktur. Dağların durup dururken yerle bir olmama nedeni ise bu özelliğin bir insanda bu denli (dağı çöktürecek kadar) güçlü olmasına imkan bulunmamasıdır. Maji, 722 Sistemi Maji eğitiminde detaylı şekilde anlattığımız gibi, gama dalgaları ile yapılır. Bu yüzden yeterli gama dalgasına sahip bir beyin, evet, dağı un ufak edebilir. Ama bir insan beyninin bu güçte gama dalgası yayması da olanaksızdır. Beynin kapasitesi -sanılandan çok daha fazla olsa da- sınırlıdır.

Gama dalgasının katı cisimleri nasıl yerle bir ettiği The Medusa Touch adlı filmde çok güzel şekilde anlatılmıştır. (Bundan sonraki paragraf spoiler içermektedir). Filmin kahramanı münzevi yazar John Morlar bakışları ile dağları olmasa da binaları yıkabilmektedir. Filmde ise bu yetenek telekinezi olarak yansıtılır. Filmin son sahnesinde Morlar’ın EEGye bağlı beyni katedralleri yıkarken cihazın kaydettiği gama dalgalarının görüntüsü son derece etkileyicidir. Bu görüntüler -günümüz kuantum mekaniği bilgileri sonrasında- aslında dalga fonksiyonunu çökmekte olduğunu göstermektedir. Morlar’ın beyni çöküşün an bazında yapılacağına inandığını için felaketler baktığı anda oluşmaktadır. Beyninde “bakmamdan bir süre sonra felaketi yaratacağım” kalıbı olsa bakışının pek bir kıymet-i harbiyesi bulunmayacağı ortaya çıkacaktır. (Bakışlarda enerji yoktur demiyorum, bu filmdeki olaylarda bakışlardaki enerjinin rolü yoktur diyorum.)

Peki herkeste bu yetenek varsa, neden hiç kimse dağları yürütemese bile, kaderini biraz iyiye doğru ilerletemiyordur?

İlerletememe nedeni beyindeki NE’dir. İnsanların neredeyse genelinin beyninde NE vardır!

Bu sözlerimin “insanların çoğu kötüdür” şeklinde algılanması büyük hatadır; negatif enerji, beyinlere SONRADAN nüfuz eden bir vibrasyondur. Evrenin yaratıcısı mutlak (aklın almayacağı ölçüde) iyi ise, canlılar onun tarafından üretilmişlerse, canlılar da evren de TEMELDE iyidir demektir. Bu yapının bozulma nedeni bölünmüş olmasıdır. Yani aslında iyi (pozitif) olan öz, sonradan hatalı enerjilere bulanır.

Peki neden bulanır?

Ataerkil kültür yüzünden bulanır.

Bir insana tek bacağını bağlayarak yaşamanın çok iyi, pek kutsal, acayip yararlı bir şey olduğu bebekliğinden beri ezberletilmişse, o insanın tek ayak üzerinde zıplaya-zıplaya yürürken yüzleşeceği zorluk, çekeceği acı ve tüm olarak başına gelecekler sonuçta şahane bir NE alanı meydana getirecektir... çünkü değil acı duygusu, sıkıntı hissi bile bir ölçüde NE celp eder. (NE’den uzaklaşıp sağlam bir pozitif alan yaratan kişi ise -eğer dağ yürütmeye merakı varsa- parkta otururken minik kum tepeleri yapıp bunların ilerlettiğini bile görebilir.)

İşte maji, burada devreye girer. Yitirilmiş doğal özelliği kişiye geri iade edebilir.

Bu kadar lafı neden yazdım? Anlatmak istediğim majinin insan beyninin dalga fonksiyonunu çöktürme uygulaması olduğu ve beyin yapısından, düşünce biçiminden, kullanılan tekniğe değin binlerce farklı kalemi içereceğidir. Kuantum bilimcileri gün gelip hard problem’i aşıp, dalga fonksiyonunun nasıl çöktüğünün formülünü yazdıklarında, ya majinin de formülü yazılmış olacaklardır, ya da artık majiye gerek kalmayacaktır. Şu anda ise beynin nasıl çalıştığını, bilincin ne olduğunu, dalga fonksiyonun formül yazılacak kadar kesin detaylı biçimde nasıl çöktüğünü bilmediğimiz için majinin çalışma prensibini de bilmemekte ve sadece şunu söylemekteyiz: “Sonuçları 1/1 kesinlikte saptayamazsınız; çünkü saptamanız için gerekli bilgi henüz tam olarak bilinmemektedir.”

Size majinin temel isteklerden ne ölçüde farklı ve/veya paralel şekilde gerçekleştiği hakkında bilgi vermek adına geçmişten olaylar anlatayım:

James Bond filmlerinden Licence to Kill’i izlediğimde Lupe (Talisa Soto) karakteri beni görüntü olarak çok etkiledi. (Bu günkü bilincimle [karakterimle] kılımı bile oynatamayacağını ekleyeyim.) Hemen onun gibi bir hanım ile tanışmak için maji yaptım.

O devirde kumarhaneler henüz açıktı ve haftanın bir-iki gecesi Maçka oteli kumarhanesinin slot machine’inde şansımı denemek çok hoşuma giderdi.

Çalışmadan kısa süre sonra makine başında iken bana viski servisi yapan hanım bir anda dikkatimi çekti: Lupe’ye dikkati çekecek kadar benziyordu. Bu durumu fark edince şansımı bu kez garson hanımdan randevu almak adına denemeye başladım ve başarılı oldum. Ertesi gün bir restoranda yemek yerken kendisinin aslında krupiye olduğunu, Kıbrıs kumarhanelerinde çalıştığını öğrendim. Filmde Lupe’de krupiye idi! İkinci buluşmamızda ise bu hanım kız yanında çok zengin bir erkek yakın arkadaşı, bu arkadaşın hem şoförü, hem koruması, hem de onunla aktif olarak seks yapan kimlik ile geldi ve hepimizin bir arada olmasını teklif etti. Yanlarından -kısa da olsa- otoparkta meydana gelen bir itiş kakış ile ayrılabildiğimi ekleyeyim! Yani garson hanımın hem görünümü, hem de yaşam tarzı Lupe’yi andırıyordu bence…

Anlattığım olay kadar uzak olmayan geçmişte -değim yerinde ise aklımı başıma toplayıp anaerkil ezoterizme geçerek yaralarımı sarmaya uğraşırken- müstakil bir evde yaşardım ve hanımım ile bahçede beslediğimiz kedilerimiz vardı. Bunlardan birinin tek ayağı yoktu ve belki de gizli bir acıma hissi nedeni ile en çok onu severdim. Adını geçmişin erotik aşk ve macera filmi Anjelik Serseriler Prensesi dizi filminin kahramanı Angelique’in sevgilisi Kont Peyrac’dan esinlenerek Peyrac koymuştum.

Gün geldi o evden çıkıp aynı semtte, ama daha farklı bir de eve geçmemiz gerekti. Bana en zor gelen Peyrac’tan ayrılmak oldu. Onun ve diğer kedilerimizin bizi yeni evimizde bulması için maji yaptım. Ne yazık ki ne Peyrac, ne de diğer kediler bizi bulamadılar… ama kısa sürede bir sürü köpeğim oldu. Üstelemedim, geleni kabul ettim… ve köpeklerle ilk kez yakın ilişkiyi -ki, anaerkide kediler değil, köpekler kutsaldır- (lütfen hemem ataerkil bakış açısı ile “kediler kötü müdür?” sorusunu üretmeyin, anaerkide hiçbir şey kötüdür diye nitelenmez, suçlanmaz) bu süreçte kurdum. Bu gün ne kadar yerinde bir değişiklik yaşadığımı bilmekteyim. Hemen ekleyeyim: Peyrac olmasa da, bir başka bir ayağı olmayan kedi arada bir bahçeye gelip yemek yerdi.

Bu iki olaya bakarak majiyi yaparken beyinde olan ana düşüncenin etkinliği görülebilir. Verdiğim ilk örnekte Lupe’yi -büyük olasılıkla- tehlikeli, tehlikeli kişileri seçen ve sınırları zorlamayı seven biri olarak imajine ettiğim için garson hanım kız farklı cinsel tekliflerde bulunmuştu. İkinci örnekte ise -bence- Peyrac yerine onun bacağının olmamasına konsantre olduğum için böyle başka bir kedi celp etmiştim.

İlk örnekte -o zamanki beyin elektriğim yüzünden- ısrarcı olmam (NE celp etmem, büyük iradeye karşı gelmem) bana zor anlar yaşatmıştı. (Bu sözlerimi daha iyi anlamak için lütfen önceki yanıtıma göz atın.)

İkinci örnekte maji yaptıktan sonra -kaderime razı olmak- şeklinde yorumlayabileceğim şekilde sadece küçük irademi kullanmış, PE ile çalışmış, gelene razı olduğum için hem arzumu bir ölçüde realize etmiş, hem de gelecekte beni çok mutlu edecek farklı bir zevke (köpeklere) atlamıştım. (Aslında ben olayı -biraz romantik olduğunu kabul edeceğim bir yaklaşımla- şöyle yorumluyorum: İyilik [yaratıcı, tanrı, Allah, Ana Tanrıça, Buda, evrenin temel fizik yapısı vb.], iyi niyetim yüzünden çalışmamı bana hayr verecek şekle sokmakla kalmamış, hem de bana bir teselli ödülü [başka bir sakat kedi] yollamıştır. Bu sadece kişisel görüşümdür, bizim sistem ile ilgili bir düşünce/inanç değildir.)

Umarım bu yazım ve örneklerimle maji öğrencilerine majikal çalışmaların gerçekleşme şeklini ve çalışma prensibini anlatabilmişimdir.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -