722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

RUHSAL SORUNLAR

SORULAR ANA SAYFA | TÜM RUHSAL SORUNLAR SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Psikologlar ve Psikoterapi/Analiz hakkındaki görüşlerimiz, ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR >> Temel İnançlarımız linkinde yer alan
“Psiko-terapi ve psiko-analiz hakkında” ve “Psikologlar hakkında” başlıkları altındadır.

31 Mart 2022
Kendimiz olmak / Ne oldugumuzu bulmak

Sevgili Jan :)

Bugünkü yanitinizda "ne oldugunuzu bulun" yazmissiniz. Peki en kolay nasil bulabiliriz?
Yanit için simdiden tesekkürler, bolca sevgiler :)

YANIT

(Arkadaşlar, yanıt verirken yine daldan dala atlayarak soru dışına çıktım. Doğrusu ya, oraya varana dek uyuyakalacağınızdan endişe ederek şöyle diyeyim: "Anaerkideki kutsal konular" adına buraya; ucundan kıyısından dıgıdak (cinsellik) hakkında okumak için buraya tıklayın.)

Sevgili size merhaba… ;-)

Bulunacak bir şey yok aslında; çünkü herkes yanıtı biliyor, görmezden geliyor. Ya da yanıt ona sufle ediliyor, ama duymazdan geliyor.

Pek çoğumuzun içinde iki kişi var: "Biz" ve "kendimiz". Gerçekte kim olduğumuzu "kendimiz" biliyor. Biz ise bunun tam tersinin (en azından buna benzemez bir kimliği) gerçek sanıyoruz.

Yanılgımızın nedeni ataerkil doğrular… hani bebeklikten başlanarak beyinlere yerleştirilen klişeler… yasaklar, baskılar, yönlendirmeler, "adam etmek" adı altına ruhumuzu eğip büken, bir cendereye (ya da şablona) sokan, bizi biz olmayan bir kalıba döken her şey...

Kendimiz bu konuda bize sürekli bilgi yolluyor. Ancak o dilimizi konuşamadığı için bilgiyi bizim "biz" sandığınız kişinin yaşam modelinde sıkıntılar, bunalımlar, keyifsizlikler yaratarak yolluyor. Konuşabilse söyleyeceği sadece iki cümle: "Sen bu değilsin. Burası sana uygun değil."

Bir savaşta, batmakta olan bir savaş gemisinde esir alınmış mürettebattan olan irtibat subayının gemiden ayrılırken gizlice otomatiğe bağladığı ve sürekli üsse yolladığı bir mesaj gibi… Bu mesajın önemi büyük; çünkü geminin gizli kargosu saf altın. Gemi denizin dibine indiğinde bile şifreli mesaj durmaksızın yollanacak.

Kısaca; bize yollanan o mesaja kulak vermekten başka yapılacak şey yok.

Biliyorum bu bilgi yetersiz ve sizi tatmin edici değil. Birçok kişi bana "Duymuyoruz bir şey" diyecek olabilir. Bu nedenle pratik birkaç öneride bulunmam sanırım yerinde olacak. Bunları daha dikkat çekici kılmak adına şıklar halinde sunayım. (En önemli önerim 6. kalem.)

1- Tehlikeli bir öneri bu; baştan belirtmem gerek: Güvendiğiniz arkadaşlar arasında, güvenli bir ortamda –tek kereye özel- fazla miktarda alkol almanız… ciddi ciddi fazla ama… Ve nasıl davrandığınızı arkadaşlarınızdan izlemelerini, sonra da size anlatmalarını rica etmeniz. Size "çok öfkeliydin ve şöyle, şöyle davrandın" dedilerse ipucunu yakalayamadınız demektir. Ama "çok keyifliydin ve şöyle, şöyle davrandın" derlerse belki ipucu elinize gelmiştir.

2- Anılarınızı araştırın. Geçmişte yapmayı hiç istemediğiniz, bunu yapmaya zorlandığınız, mecburen ve belki de öfke ile yaptığınız ama –burası önemi- işin sonunda gerçek bir ferahlama ve/veya neşe duygusu yaşadığınız bir eylem… bir olay… Gitmeyi istemediğiniz bir yerde yaşadığınız beklenmedik bir rahatlama "Ya iyi ki geldim" benzeri bir düşünce üreten anı… Bu da ipucu olabilir.

[Kendimden örmek vereyim: Uzun yolculukları hiç sevmem. Bir çalışmakolik olarak aklım hep işimde kalır. Ama arkadaşlarımın ittirmesi ile katıldığım gezilerden neredeyse her seferinde "iyi ki beni de onlara katılmaya zorladılar" hissi ile dönem. Bu durum benim "kendim"imin seyahatlerde kendini bulacağı, ama beynimdeki negatif (beni kendimden uzaklaştıran) alanlar nedeniyle, kendim olma özgürlüğüne bir türlü kavuşamadığım hakkında ip ucudur.
]

3 - Yapmayı çok istediğiniz, ama cesaret edemediğiniz (buna "korktuğunuz" diyelim mi?) bir şeyi bulun. Yapmayı çok istediğiniz şey bir kütüphaneye kapanıp kitap okumaksa, bu arzunun gerisinde büyük olasılıkla sizi bu eylemi ifa etmekten alıkoyacak bir korku, ya da cesaretsizlik yoktur. Ama yapmayı çok istediğiniz şey interrail yolculuk ise… oysa siz "Bana uygun değil bu işler, çılgınca, saçma, yapılır iş değil" diyorsanız… Yine elinize ipucu geçmiş olabilir. Cesaret isteyen ve size uygun olmadığını TEPKİ GÖSTEREREK kendinize ve çevrenize anlattığınız eylemlerin üzerinde durmalıdır.

4 - Bizler olağan insanların eleştirilerinin çok zaman uzman görüşlerinden daha pratik ve belki de bu yüzden kolay olduğuna inanırız. Beynini "entelektüellik" şeklinde isimlendirilen biçimde çalıştırmayan kişilerin gerçek alem ile (diğer alem ile) kontakları daha güçlüdür.

[Crowley, bu konuda başarılı iş adamlarını örnekler ve tümünün içgüdülerinin kahinliğe varacak kadar güçlü olduğunu iddia eder. Oysa bu kişilerin eğitim ve kültür düzeyleri yüksek değildir.

Zengin iş adamlarının genelde akademik eğitimleri yoktur. Seçkin üniversitelerde eğitilmiş kişilerin ise zengin iş adamları konumuna geldiklerine pek sık rastlanmaz. Doğrudur; CEOlar benzeri yöneticiler sıkı eğitimden geçmiş adamlardır… ama hala da maaşlıdırlar. Ben iş adamı derken, kendi işini kurmuş ve zengin olmuş –bir anlamda- "hayat adamları" patronlardan söz etmekteyim.
]

Bu nedenle basit (bu sözümde bir küçümseme yoktur) kişilerin eleştirilerini dikkate almak da önemli sonuçlara götürebilir.

Haydi, biraz çılgınlaşalım: Bu gibi kişilerden (temizlik konusunda yardım aldığınız kişilerden, kapıcınızdan, hatta bir şeyi tamir için eve gelen bir ustadan –tabi ki arada bir ölçüde de olsa samimiyet varsa– görüş (cesaretiniz varsa eleştiri) isteyebilirsiniz. (Bu –pek çok kişiye absürt gelecek- yöntemi bizzat denemişliğim ve yararlanmışlığım vardır.)

5- Astrolojik haritanızı inceleyin. Severly afflict her evin konusunu pozitif şekilde realize etmeye çalışın. Tamam, biliyorum; astrolog değilsiniz. O zaman –hiç beğenilmeyen, ama en çok satan olan- astroloji kitabımı alıp şıpınişi yorum yapın. Ya, bi durun allasen; kitap satmak için ticari taktik uygulamıyorum. Site üyesiyseniz iletişim linkine "31 Mart'ta yayınlanan yanıt nedeni ile kitabı istiyorum" deyin. Yollayacağız. Üye değil misiniz? Valla orasına karışmam. Ben kralımı bu kadar severim. :DD

6- En önemli (en etkin) yol ise öfkeyi izlemek olabilir. Daha doğrusu farklı öfkeyi izlemek!

Örneğin, bir arkadaşınızın eleştirilerine hafiften öfkeleniyor olabilirsiniz. Eğer içinizden "Hay şu Sinem de (ya da Kerem de) herkesin işine burnuna sokmaya bayılır. Canımdır, ama bazen çekilmiyor doğrusu!" benzeri bir düşünce kapsamında hafiften öfke duymak olağan sayılabilir. Ancak duyduklarınız karşısında ona veya dertleştiğinizi başka arkadaşlarınıza, hatta kendinize, içsel ya da verbal, ikna etmek adına en güçlü olduğuna inandığınız argümanlarınızı sunduğunuz uzun konferanslar veriyorsanız belki de bir ipucu yakaladınız demektir. Oysa arkadaşınızın sözlerini fazlaca iplemiyorsanız, ipucu filan yoktur ortada.

Eskilerin "yaraya dokunmak" dedikleri bir rahatsızlık vardır. Öfkeyi, yukarıda anlattığım "farklı öfkeyi" ve 3. şıkta anlattığım korkuyu yaratan bu "yaraya dokunuş"tur. Yara ise, yere sermek ve giderek yok etmek için darbe attığınız ve yaraladığınız "kendiniz"den başkası değildir.

Kendi olan KESİNLİKLE rahattır. Göz ya da kulak yolu ile aldığı bilgiler (hatta eleştiriler) onu fazla etkilemez. İçsel dünyasında öyle bir tamlık içindedir ki, gözünden giren fotonların, ya da kulağından giren fonitonların eksite edeceği ve böylece olumsuz duygular uyandıracak NTlerin salgılanmasına neden olacak negatif alan yoktur beyninde. Bu nedenle bilinmelidir ki, rahat kişi, kendi ile iç içe geçebilmiş, kendini bulabilmiş kişidir.

Çok kişiyi kızdıracak olabilirim, ama söylemem gerek. (En popüler kişi olmak adına bildiğime, inandıklarıma sansür uygulamak bana göre bir iş değil.) Politika merakı, kültür/sanat/felsefe benzeri alanlarda izmlere/idaelara düşkünlük, çok gerekli ve yararlı olduğuna inanılan nice kutsal savaşa girmek, insanları kurtarmak amacıyla yüce çabalara soyunmak gibi konular kişinin "kendi" ve bu yüzden rahat olmadığının kanıtıdır.

Evet efendim, gelin beni vurun… tam da böyledir. Bu nedenle bizler hocalardan, kurtarıcılardan hazzetmeyiz. Rahat bırakılan her insan kendi için en iyi olanı sezecek kapasitededir.

Kendi ile tamlaşan kişi tıpkı yeşil bir çayırda keyif içinde çimen geveleyen bir koyun gibi, bir inek gibi, bir manda gibi rahattır. Ataerkil kültürde, yani içinde yaşadığımız doğrular sisteminde, "koyun, inek, öküz, manda" gibi anaerkide kutsal hayvanların küfür olarak kullanılma nedeni budur. Yani çimen gevelemeyip, dünyayı kurtarmaya soyunanlar belki de kendilerini aramaya da biraz zaman ayırmalıdırlar.

[Ataerkide kutsal hayvanlar da lanetlenir: Eşi ölünce yavrusunu kustuklarını yedirerek hayatta tutan çakallar, alet yapmakta usta olan, oyuncu (kar yağdığında, karlara gömülüp takla attıklarına tanığım) kargalar lanetlenir; avını canlı canlı yiyen, en predator hayvanlardan olan karıncalar ve anaerkide en uğursuz hayvanlardan sayılan (tüm ataerkil baştanrıların sembolü) kartal baş tacı edilir. (İçinde yaşadığımız sistemde pek çok doğru yanlıştır.)
]

Ancak şu da var: İnsan beyni hayvanlarınkinden farklıdır. KESİNLİKLE DAHA ÜSTÜN DEĞİLDİR, ama farklıdır. Yani sürekli olduğu yerde, rahatlık içinde de olsa –çok yaşlı değilse- genelde hareketsiz duramaz. Hep merak eder ve bilmediği yerlere İLERLEMEK, ÖĞRENMEK VE BÖYLECE DEĞİŞMEK ister. İnsan (belki de bazı hayvanlar kadar "tam" olmadığı için, hadi yine vurun) evrime programlıdır. Bu yüzden merak eder.

Buna rağmen insanın da kendine özgü bir yeşil çayırı, bir çimen geveleyişi vardır. Rahat insan çimen geveler, ama sürekli farklı yeşil çayırlarda, farklı otları gevelemeyi sever. Ya da çayır ve otların tadına çimen gevelerken eline floş ip alıp Çin düğümleri ile gerdanlık örünce daha bir varır.

Bu sözlerimin açılımı şudur: İnsan beyni tabi ki düşünecek, arzulayacak, ülküler edinecek, bunlara ulaşmak için planlar yapacak, planlar doğrultusunda ilerleyecektir. Ancak söz edilen çimen geveleyerek ilerlemede ihtiras, açlık, yarışma, öne geçme arzusu (yani rekabet) YOKTUR. Kişi eğlenerek, rahatlık ve keyif içinde bir yandan çimen gevelemekte, bir yandan bilmediği meralara ilerlemektedir.

Bana "Tamam, size hak verdim. Beni ikna ettiniz. Ama bunu nasıl yapacağımı da söylemeniz gerek. Hani nerede bana uygun çimenleri bulup geveleyeceğim insani mera?" diyecekseniz, hemen cevap vereyim: İlerdeki –daha şahane otların olduğu- meraya anaerkil konuları merak ederseniz kendi kendine ilerlemiş olursunuz. Bir diğer deyişle; ilerlemeyi (insani "düşünme > planlama > elde etme savaşına girme > başarma" sürecini) anaerkide kutsal sayılan konularda yapmanız gerekir.

Anaerkil konular nedir? Kısaca onları örnekleyeyim:

Efendim? "Uyarıcı gıda da neymiş? Ner'den bulucam ben uyarıcı gıda? Hadi buldum diyim, kimbilir kaçadır!" mı dediniz? Lütfen sinirlenmeden okumayı sürdürür müsünüz? Uyarıcı gıdalar ülkemizde burnunuzun dibinde. Çeçe sineği ya da acayip kimyasallar yutmaya gerek yok.

Kolayca ulaşılacak cinsel uyarıcı olarak önerdiğimiz Mesir Macunudur. :-)

Macunun çıkışı hakkında anlatılanlar tam doğru değildir. Manisa, Ana Tanrıçaya –hafif tertip- orjilerle tapan anaerkil Lidyalıların merkezidir. Söz konusu macunun ilk hali, kutsal bayramlarda katılımcıların cinsel arzuları üst düzey olsun de hazırlanan bir karışımdır.

Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat - Niobe
Ama (Niobe’den) birkaç kilometre ötede, Sipylos dağının yamaçlarında, çalılıklar arasında başka bir kaya, ana tanrıça Kybele'nin anıtı vardır Manisa'da. (...) Bunlar hep aynı inanç zincirinin halkalarıdır. Niobe kayasının biraz ötesinde Mesir bayramı kutlanır bugün de Manisa'da, bir bahar, bir bereket bayramıdır bu.

Erhat'ın kibarca "bereket" dediği aslında parasal kadar cinsel bereket de… ;-)

Halikarnas Balıkçısı, Hey Koca Yurt s.31
Her ilkbaharda köyün en yakışıklı delikanlısı ana tanrıçanın oğlu olarak seçilir; dileyenin verimlilik adına onunla birleşmesi için kapı kapı dolaştırılırdı.

Bu delikanlıya (Ana Tanrıça'nın eşi olan Tammuz'a gönderme yapma manasında) Tammuz denirdi. Dilimizde fazla dölleme gücüne sahip olma kavramının adı olan damızlık sözcüğü “Tammuz-luk”tan gelir.

Lütfen içinizden "Adamın aklı boru döşemekte. Uydurmasyon çekiyor, Lidya'da orji-morji yok" demeden önce aşağıdaki bölümü okuyun. :)

Pausanias 7.19.9-12
Attis Lidya'ya göç etmiş ve Lidya'da Ana'nın (Kibele'nin anlamında) orjilerini kutlamıştır.

Evet efendim; bu gerçekler pek ahlaklı ve temiz tarih bilimince acınacak kadar az dile getirilir. Tarihe uygarlıkları, barışseverlikleri, kahramanlıkları, zenginlikleri (Karun, Lidya kralı Krezus'tür) ve anaerkillikleri (krallık babadan oğula geçmez, soy kadını izler) ile geçen Lidya'da kutsal bayramlarda –dedim ya, hafif tertip- cinsel ahlakla ilgili sınırlar zorlanırdı. ;-) O diyarda fahişelik kutsaldı. Tapınaklarda tanrıçanın fahişe rahibeleri (entu rahibeleri) vardı.

Biz erkekler bu sözleri okuyunca "Yok baba, bu tanrıça işi bana ekstra larj. Kadınımı kızımı bayram diye yedirmem" deyiveririz. Evet, ben de -aynen böyle- derim. Ama endişeye mahal yok. O devirlerde şirket yapmak yoktu babacanlar. :) Sadece isteyen hatun dümen tutmaya soyunurdu. :DD

The Worship Of The Generative Powers, Thomas Wright s.81
Şehrin ve mahallenin gevşek ahlaklı kadınlarının çırılçıplak olarak gelmeleri için borular çalınırdı. Onlar tüm baskıları kenara atarak, festivali -çılgın bir cümbüşle bitene dek- müstehcen davranışlar ve lisan ile kızıştırırlardı.

Kişisel kanımdır, üzerinde durmayın; hep derim ya, arada sizlerle yaptığımız whisky talk kapsamından öte değeri yoktur: Türk erkeklerinin cinsel gücünün batılı erkeklerden fazla olma nedenini, Anadolu'da yaygın olan ve püriten tarihçilerce sır gibi saklanan seks tapımına, yani seks özgürlüğüne bağlıyorum.

Bir diğer masum ve kolay ele gelir uyarıcı bizim bildik aşure… :D ;-)

Aşurecik de –Nuh'a filan bağlansa da- Ana Tanrıça bayramlarında, yukarıda söz ettiğim nedenle kaynatılan bir iksirdi.

Aklıma ilk anda gelenler bunlar…

Bu bilgiler (yani "rahat insan çimen geveleyen koyunun insan versiyonudur" bilgisi) ele geldiğinde feedback yapma fırsatı doğar. Feedback mechanism, temel gerçeklerin yarattığı sonuçları ele alıp, söz konusu gerçeklere ulaşmak için devreyi tersine çevirme ve iradi şekilde sonuçları var etmeye çalışmaktır.

Bu nedenle çimen geveleyen koyunun insani modelini hedef almak kadar, anaerkide kutsal olarak kabul edilen konuları ele almak ve bu alanlarda planlı (insani) şekilde ar-ge ve üretmeye soyunmak, kendinizi fark etmeniz için destekleyici olabilecektir.

Anaerkil doğruları ve kutsalları öğrenip üstlenmek PE celp eder. PE celp eden herkes, sahip olduğu sorunları daha kolay aştığını, aradığı sonuçlara daha kolay ulaştığını fark edecek; böylece elde ettiği rahatlık ile daha kolay buluşacaktır. Ne de olsa PE "yekpare bir tamlık ortamı olan Cennet"in radyasyonudur.

Yanit için simdiden tesekkürler, bolca sevgiler :)
Jan'dan size teşekkürler ve özel sevgiler…:)

"Upsi bupsi buuuup" şeklindeki sihirli kelimeniz, "sihirli sözcükler vocabulry"mize başarı ve teşekkürlerimiz ile eklenmiştir. Bu akşamdan itibaren uçuşa geçtiğimizde –sizi anarak- aktive edilmeye başlayacaktır. :D

(Bu sözlerin manasını anlamak için bkz. Besmelenin gücü (Besmele ve Pozitif Sihirli Kelimler))


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -