722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

RUHSAL SORUNLAR

SORULAR ANA SAYFA
Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

TÜM RUHSAL SORUNLAR HAKKINDAKİ SORULAR

Psikologlar ve Psikoterapi/Analiz hakkındaki görüşlerimiz, ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR >> Temel İnançlarımız linkinde yer alan
“Psiko-terapi ve psiko-analiz hakkında” ve “Psikologlar hakkında” başlıkları altındadır.

28 Şubat 2020
neyim var janus?

Merhaba Janus, Birden bu sitede buldum kendimi. Henuz okuyamadim herseyi ama biraz bilgi sahibi oldum diyebilirim. Benim bir sikintim var, kendimi laik gormuyorum hic birseye. Harika bir erkek arkadasim var, iyi bir is teklifi aldim, inancli biriyim (saniyorum) ama icerde bir yerlerde surekli islerin kotuye gidecegi hissi var. Aileden gelen ufak bir el titreme sikintimiz var, sosyallesirken bu artiyor ve cok utaniyorum. Is hayati olsun, iliskim olsun, o mecralarda basimi derde sokuyor yada sokacak gibi hissediyorum. Surekli gelecege dair endise icindeyim. Bir yandan ne is ne iliski ne aile, bunlarin hic birinin beni tanimlamadigini ve dunyevi oldugunu biliyorum ama onlari istemekten de vazgecemiyorum ve sanirim asiri istedigim icin bu hali hazirdaki biraz olumsuz tavrim ve titreme olaylarim daha da artiyor. Belkide tum bunlarin temelinde ozsevgi eksikligi var. Biraz kafam karisik acikcasi. Simdiden tesekkurler cevabin icin Janus

YANIT

Siz gayet yerinde tanılar koymuşsunuz kendinize. Neden bana sordunuz ki? :) Ancak ben illaki bir şeyler söylemesem olmaz…

Bu kez teoriye geçmeden bir-iki cümleniz hakkında konuşalım; ağdalı laflar sonraya kalsın.

“Aileden gelen ufak bir el titreme sikintimiz var”
Gençlikte bende de vardı; nedeni de iş yapmak zorunda olduğum bir kişide bulunması ve bunun ne korkunç bir kader olduğu hakkında inanç geliştirmemdi. Basitçe, “Korkulan başa gelir”.

“Is hayati olsun, iliskim olsun, o mecralarda basimi derde sokuyor yada sokacak gibi hissediyorum.”
Ataerkil kültür ittirmecesi ile belli negatif alanlar yaratmışsınız. Bunları düşünmemekle alanı dağıtırsınız olur biter.

“Surekli gelecege dair endise icindeyim.”
Bu durumda da bir gariplik yok. Bu kültür içinde yaşayıp bu kaygılara sahip olmamak bence -abartmıyorum- kişinin anormal olduğunun kanıtıdır. :) Mesele, içine sokulduğunuz tuzağı fark etmek ile aşılacaktır. Düşmanın (acı yaratanın) şartların değil, şartları yorumlanışını size ezberleten thought forms (düşünce şablonları) olduğunu kabul edin. Kaygı duyduğunuzda “Geçmişini sevdiğin kalıbı yine dırıldamaya başladı, ay, hemen sevdiğim bir şey düşüneyim” dersiniz, düşünürsünüz ve şablon zaman içinde dağılır. Endişeli olmamaya çalışmak adına mantıklı, tutuarlı, aklılcı argümanlar üretmeye çabalamak da kalıbı canlı tutar.

“Bir yandan ne is ne iliski ne aile, bunlarin hic birinin beni tanimlamadigini ve dunyevi oldugunu biliyorum ama onlari istemekten de vazgeçemiyorum”
Bu noktada anlaşamadık… Dünyada yaşarken, yaşamak zorunda olunan daha çok zaman varken, neden bazı şeyleri dünyevi diye küçümsüyorsunuz ki? Darılmayın ama yaklaşımız bedava kazandığınız Mykonos adası tatiline anlamlı kitaplar götürüp, millet elinde MaiTailerle dans ederken, dikkatle “Yöntem Üzerine Konuşma”yı okumaya benziyor. Tabi ki soluk almayı gerektiren yaşamak adlı modelde daha iyi bir iş isteyeceksiniz… bunun için çabalayacaksınız. Tabi ki daha iyi aile ilişkileri adına bazı önlemler alacaksınız. Tabi ki işiniz sizi tanımlamakta! Tanımlamıyorsa cesaretinizi toplayıp iş değiştirin. Ama sizin karakterinize uygun olan, farklı ve eğlenceli doyumlar verecek işinizin getirisi ile sahip olacağınız eski model mobil telefonunuzun alay konusu olacağı gerçeğine de göğüs gerin. ;-)

“onlari istemekten de vazgeçemiyorum”
Süper! Anlamadığım ise şu: Onları istemekten neden vazgeçmek istiyorsunuz? Vazgeçip ne yapmak istiyorsunuz? Bir grup yapıp klasik eserleri okuma günü tertip etmeyi mi arzuluyorsunuz? İsteyeceksiniz, çabalayacaksınız, kirleneceksiniz, arada hafiften yaralanacaksınız… (Zafer birazcık hasar ister.) Ama sonunda başaracaksınız. Başarı adedi üç-dört olunca (yani başarmanın tadını alınca), bir daha eskiye geri dönmeyecek, hayatın ne eğlenceli, bazen biraz yorucu, ama dinlenir dinlenmez yeniden atılmadan durulmayan bir cümbüş olduğunu siz de göreceksiniz.

Hayatı şeşi-beş gösteren gözlüklerinizi çıkarın, kıyafetlerinizi de… istemediğinizi/korktuğunuzu yapın. “Çok da iyi bir şey yapıyorum, yaşamaya başlıyorum” diyerek dişleri biraz sıkın ve düşünmeden (irdelemeden, üşümemeye çalışmadan, üşümemek ve atlamak için anlamlı nedenler bulmaya çalışmadan) soğuk denize atlayın… ve hemen (“Ay çoook soğuuukkkk” benzeri düşünceler üretmeden) yüzmeye başlayın. Giderek ısınacak, keyiflenecek, kıyıya geri döndüğünüzde bambaşka bir insan olduğunuzu göreceksiniz. Çünkü beyin elektriğinizi değişmiş olacak… ki, bunun “paralel evrene atlamak” tan başka anlamı da yok.

Ve teorilere gelelim:

Bize göre, ruhsal sorun yoktur. "Hastlık" adı takılan durumlar, NTların az ya da çok (buna hatalı diyelim) salgılanmaları ile oluşturulmuş hatalı CEMI alanlarıdır. Algılama pattern’i değişirse, sorun da sona erer. Hastalık yoktur ki tedavi olsun. Yapılması gereken tedavi etmek adına beyindeki eski dosyaları didiklemek değil, beyine -hayata yeni bakış açıları ile bakmayı- öğretmektir. Beyin NTleri mili saniyede salgılamaktadır; bu yüzden değişmek de mili saniye işidir. Ancak inşa edilen negatif kalıp/şablon, her bir yeni negatif düşünce ve inanç ile kişinin kendi tarafından canlı tutulduğu için direnç kırılamamakta, kaçınılmaz şekilde gecikme yaşanmaktadır.

Algılamalar neden hatalı olur? Basitçe, neden olaylar olumsuz şekilde yorumlanır, görülür?

Bu durumun nedeni içinde yaşadığımız kültürde, birçok doğru sanılan şeyin, ya da yaygın olarak “doğru” diye empoze edilen tavırların, aslında insan doğası ve evrenin gerçek işleyiş mekanizmasına ters olmasıdır.

Sahip olunan yaşantının kişinin gerçeğine, beklentilerine uygun olmaması, yani kişiye doyum imkanı vermemesi ile meydana gelen alan (buradan sonrası pseudo-scince’dır) tayfın mavi tarafındaki fotonları salmaya başlar, bu olumsuz dalga boyundaki fotonlar, olumsuz alanlarla senkronizasyona sebep yaratırlar ve kişi içinden çıkılması pek kolay olmayan bir kısır döngüye girer.

İlgilenen sayfa izleyicileri için işe bilimsel yaklaşalım: Sinapsta hangi NTlerin salgılanacağı, dendrite ulaşan APnin yapısına (the incoming pattern of action potential) bağlı olduğu hakkında bir nörobilim teorisi vardır.1

APnin ise süperpozisyon (çok kabaca “kader olasılıkları”) taşıdığı hakkında bir rapor da yayınlanmıştır. (Bunun dayandırıldığı gerekçe, APyi yaratan Ca iyonlarının quantum entanglement kapasitesine sahip fosfor atomları ile bağıdır.)2

Bu raporlardan yola çıkarak beyin elektriğinin -çok kabaca- dalga fonksiyonunu çöktürmek kapasitesine sahip olabileceği tartışılmaktadır (Detaylı bilgi için bkz. Quantum Mind Theories of Consciousness). Özetle bu teorilere göre beyin elektriğinin yarattığı EM alanın yapısı kaderi o yönde yapılandırmaktadır.

Bu gerçekler var olduğu için üstte olmaya bayılan hazret ne yapıyor? Yalan yalnış düşünmemiz için bir kültür yaratıyor. Bu kültürün en popüler söylemi ise şu oluyor: Yaşam tehlikelerle dolu, berbat bir yer! Söz konusu inanç NE celp ediyor, celp edilen NE yaşamı zorlaştırıyor, böylece hazretin söylemi -sözde- kanıtlanmış oluyor ve inanç güçleniyor.

Yahu sevgili beyin; yaşamı, korkularınla çektiğin NE ile sen tehlikeli hale çeviriyorsun! PE garibim yine de oradan buradan sızıp bizleri çektiğimiz enerjilerin yaratabileceği felaketlerden koruyor.

E, sürekli hatalı enerji çekiyorsak PE nasıl sızabiliyor?

Bu neden herkese göre farklı: PEnin sızmasına olanak veren neden (davranış) kimi için -hayvanları pek sevmese de- yemekte olduğu sosislinin yarısını bir sokak hayvanına vermesi oluyor (dikkat edin, hayvanseverler verdiğim örnekteki kişi kadar PE çekemezler), kimi için sersem iş arkadaşına acıyıp ona yüklenen angaryanın birazını üstlenmesi oluyor, kimi için sevgilinin odunluğuna aldırmamak oluyor, kimi için sabah uyandığında önünde uzanan uzun günü hatırlayınca bunu bir anda beyninden uzaklaştırıp yataktan fırlaması ve yüzünü yıkaması oluyor…

Umarım anlatabildim.

Sitemize ve farklı dünyamıza hoş geldiniz. Umarım yanıtınız yayınlana dek bizlerle kalmışsınızdır. Her şeye layıksınız; çünkü iyilik ve güzelliği insan beyni tarafından algılanamayacak kadar yüce yaratıcının (ya da fizik alanın) parçasısınız. Eli döner bıçaklı dangalak futbol holiganından, karısını tokatlayan zalim kocaya dek hepimiz onun parçasıyız! Fark o ki, kimimiz biraz üşütmüşüz, kimimiz grip olmuşuz… kimimiz zatürre. Ama hepimiz eninde sonunda hastalığı (bu hastalık gerçek bir hastalık) atlatacağız.

Neden mi atlatacağız?

Basit: Çünkü insanız! (Sahip olduğumuz güce, evrende var olan bir dolu bitkinin, hayvanın ve varlığın (örneğin hem ekmeğin, hem içkinin hammadesi kutsal maya:) ) da sahip olduğunu, hatta onların bazılarında bizden fazla bulunduğunu da ekleyeyim.)

Yukarıdaki hazret bu yüzden bize gıcık zaten... :D (Yahveh'in emri ile kutlanan Yahudilik "hamursuz" bayramını anımsatayım.)



DİP NOTLAR


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -