722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

ÖZEL İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA
Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

TÜM ÖZEL İLİŞKİLER SORULARI
23 Mart 2020
Eski bir Sohbet (Beni hatırlasın, bana aşık olsun istiyorum.)

Selam Janus, sana yazmam gerektiginden emin degilim, her seye sabirla ve ilgiyle cevap vermen beni mutlu ediyor. Bu noktada bencillik söz konusu oldugunu suanda fark ettim.

Seni darlamak istemiyorum, hatirliyor musun bilmiyorum. Asik oldugumdan ve o kisinin benden uzaklastigindan, fal/tarot muhabbetinden bahsetmistik. Bilmem hatirlar misin?

Hata ettigimi bildigim halde kendi sorumluluklarimdan, arkadaslarimdan uzaklastim. Sürekli mutluyum hirkasi giymeye çalisiyorum ama çevremdeki insanlar da fark ediyor. Egitim hayatimi, yeni arkadaslik iliskilerimi, aile iliskilerimi negatif etkiliyor. Dünyada en çok istedigim sey o. Aklimdan hiç çikmiyor Janus. Bana umut verip her sey harika ilerleyecekmis izlenimi verdi, gelecek planlari yapti. Sonra ben hiçmisim gibi davranmaya basladi. Hatalarimi sana söylemistim. Ona karsi yanlis hareket ettim. Yay burcuna askla yapisip sonra nefret ettigimi benden uzaklasmasini söylemem saçmalikti. Sarhostum bunu söyledigimde. Yakin arkadaslarimin bazilari uzaklasti. Yeni insanlar ise beni depresif taniyor. Birisi psikolojik sorunlarin var gibi gözüküyor dedi. Sen de beni böyle tani istemem. Sadece odak noktamdan o çikmadigi için gülsem de eglensem de aklima geldigi anda modum düsüyor.

Benimle ilgilenen erkeklerle flört ediyorum ancak aklima hemen o geliyor yüzüm düsüyor, içtenlikle hareket edemiyorum. Karsimdaki kisilerle aram bozuluyor. Bu aksama ve yarin aksama farkli kisilerle randevum var. Bu aksamki kisiyle aramda güzel seyler olabilecegini sanmiyorum. Yarinki ise ciddi iliski potansiyeli tasiyan, desc burcuma uyan biri. Benimle ilgilenmesi, davranislari her sey harika. Ama baskasini unutmak için bu kisiyle vakit geçiriyor olmak istemiyorum. Haksizlik olur bu.

Bir şekilde içimde halledemiyorum.

Sizi fal konusunda haklı bulsam da sizinle sohbet ettikten sonra bir falcıya gittim. Bana güzel şeyler söylemedi. Ancak gelecek tahminleri de tutmadı. Siz kadere müdahale etmek istemiyorsunuz, beyaz büyücülüğü savunuyorsunuz. Ancak acı çeken bir kadın olarak çareyi bunda buluyorum. Lütfen beni danışabileceğim bir tanıdığınıza yönlendirin. Beni hatırlasın, bana aşık olsun istiyorum.

Her seyi karmakarisik anlatmadim umarim.

Güzellikler seninle olsun.

YANIT

Bu mesaj, NE adı verilen yapının insanları hangi noktaya getirebileceğinin kanıtı olarak özel derslerimizde örneklenebilir. Bu yapının gerisinde kimilerine göre bir bilinç var. Yani Flash Gordon çizgi karakterinin maceralarının baş kötü kişisi İmparator Ming gibi evreni yöneten kötücül bir güç…

Bizlere göre ise bu kadar büyütülecek bir şey yok. Bilinçli, ya da bilinçsiz, bir negativite var… ama bunu yaratan, en azından abartan, insanın kendi… yani kişisel bilinci. Anımsayın; dinsel söyleme göre insan, cennetten kovuluyor. (Yılan aldattı söylemini es geçin. Yılan, binyıllarca yardımsever şifa ilahı olarak saygı gören ejderler soyunun Tevrat yazarlarınca lanetlenmesidir. Kabalist Midraşlarda bacaklarının kesildiği hakkında bilgiler vardır. Günümüzde hala tıp ve eczacılığın ambleminin yılanlı olmasının nedeni budur. Hipokrat’ın önceli Asklepios, gelmiş geçmiş en büyük hekim bile sürekli yılanlar ile kendini ifade etmiştir.) Cennet olduğu gibi duruyor, insan ALDANARAK cennetten kovuluyor. Yani cennetten kovulma (mutlu yaşama neden olacak frekanslardan) uzak kalma nedeni olan NEnin nedeni aldanış… Aldanmaya son verdiğimizde (pozitif düşündüğümüzde) cennetten kovulmadığımızı, İSTESEK DE KOVULAMAYACAĞIMIZI, cennetin ana mekan olduğunu, buna hala bağlı olduğumuz ve bu bağın çözülemez olduğunu (bkz. Quantum Entanglement) göreceğiz.

Bu girişten sonra maji yapma konusuna atlayayım: Belli bir kişiye uygulanan celb-i muhabbet tarzı majikal çalışma ile sadece GEÇİCİ SÜRE ve de yarım porsiyon verimlilik ile istediklerinizi ifa edecek (örneğin istediğinizi gibi davranacak) bir ZOMBİ ile olursunuz. Oysa aşktaki mutluluğun ana argümanlarından biri O KİŞİ TARAFINDAN SEÇİLMEK, YEĞLENMEKTİR. Maji ile bu gereklilik asla var edilemez; çünkü o kişinin iradesi, seçme erki, elinden alınmıştır.

İyi haber odur ki, maji yapılsa da o kişinin aslı, gerçek bilinci, kendi paralel evreninde, bambaşka bir yaşamdadır. Ayrıca majinin etkisi de evrendeki her şey gibi geçicidir ve etki geçmesinin anlamı yüksekten düşmektir. Bu düşüş, dayanılmaz bir acı verir ve kesinlikle şimdi çektiğinizden kötüdür… sonu da daha kötüye varabilir.

Şimdi duygularınıza, ya da içinde bulunduğunuz duruma gelelim…

Yaşadığınız şey tipik kara sevdadır. Sevdiğinizi sandığınız kişi ile ilgisi yoktur. Beyninizdeki negatif alanlar siz “yol verdiğiniz" için sizden -enerji olarak- beslenmektedirler.

Bir diğer deyişle yaşadığınız durum son derece olağan ve sıradandır. Binyıllardır insanın kanını (enerjisini) emmek için kendilerine izin veren beyinlere perkitilen bir senaryodur. Tipik bir yapıdır bu. Öylesine -değim yerinde ise- can sıkıcı olacak kadar aynıdır ki, bu alan beyinlerinde olan insanlara papağan gibi aynı lafları söyletir.

Bir yandan da bu alan kişi tarafından fark edilmesin, yani dağıtılmasın diye ataerkil kültür aşktı-meşkti diye sürekli bilgi pompalar, çekilen acıyı haklı gösterir. Amaç, sizi (ve benzerinizi diğer kişileri) o düşünceler içinde tutup nöronlarının o şekilde çaktırmaktır.

Bu konuyu biraz açalım…

Beyinde nöronlar kendi kendilerine (hücre içindeki ve dışındaki farklı iyonların yer değiştirmesi, yani hücreye giriş çıkışları ile) bildiğimiz elektriği (bilimcesi “bir sinyal”) yaratırlar. Bu sinyal elektronların değil, iyonların hareketi ile olur, ama elektrik daima elektriktir! Elektrik nasılsa, yapısı ne ise (elektriğin süperpozisyon taşıdığı hakkında raporlar vardır), ona uygun NTler salgılanır. Bu NTler ruh durumunu etkiler, ruh durumuna göre elektrik etkilenir ve bir alan oluşur. Bu alan bilinçtir.

QFT, QM ve ETC teorilerine göre bilinç bir fizik alandır.

EM fizik alanın bir frkeansı vardır. Alan, kendine uygun frekansı olan daha güçlü bir alanla senkronize olur ve rezonansa girer… ana alanın genliği (gücü) artar.

Negatif düşünce dediğimiz kişiye acı veren en küçük bir düşünce parçası bile alanı negative eder. Amaç zaten alanın negatif kalması ve rezonans ile ana alanın güçlenmesi… yani beslenmesidir.

Kötülük, NE, ya da Şeytan denilen yapı da beslenmek (enerjilenmek) istemektedir. Makrokozmos varlığı olarak (yani bizler gibi) ALARAK/tüketerek beslenmektedir. (PE ise vererek, yani besleyerek beslenir/güçlenir.)

Kimse av olmak istemez tabidir ki… Bu yüzden, insanlar av olmayı, kendisini beslemeyi sürdürsünler diye bir kültür yaratır. Yanlışları (örneğin haber kanallarındaki haberlerin içeriğini, romanları, kitapları, müzikleri vb.) ele geçirir, insanları gerecek/üzecek/kaygılandıracak/tedirginlik yaratacak yapıya sokar, bunun iyi ve değerli bir şey olduğuna inandırır… ve sofra başına geçer. :)

Yani ortada aşk-meşk DEĞİL, sadece bir yiyecek zinciri, insan bilinci ile beslenme mekanizası vardır.

Gerçek aşka sahip olabilecek yapıdaki beyin, yani PE sahibi beyin, TEHLİKEYİ FARK ETME YETENEĞİNİ yitirmemiştir. Terslik olduğunu hisseder/sezer ve hemen uzaklaşır. Doğal insan tepkisi verir, verebilir! Tehlike görünce uzaklaşır! Eğer uzaklaşma (kaçma) yoksa, eğer bu en doğal insan tepkisi, yaşamda kalma içgüdüsü yok olmuşsa, beyinde bir yiyici, yani tüketici NE olduğu anlaşılmalıdır.

Gerçek aşkın varlığının en tipik görüntüsü ortada eğlence, uyum, neşe gibi duyguların bulunmasıdır. Bu duygular aşkın ilk safhasında hep vardır; çünkü aşkın ilk safhası HEP gerçektir. Varlığımın değimi ile "Aşk cennetten yollanır". Ama kısa sürede beyinlerdeki ataerkil planlar olaya dahil, daha doğrusu müdahil olurlar; yanlış kararlar, yanlış yorumlar, yanlış beklentiler ve yanlış tavırlarla aşkı yok etmekle kalmaz, NEyi varaklı davetiyelerle davet ederler. Ve işler çığrından çıkar. Bu yüzden ilişkiler nadide bir biblo gibi ilk adımdan ele alınmalı, aşkın keyfine kapılıp saşmamalı, dar ve uzun bir çeşit Sırat Köprüsünde ilerlendiği bilinmeli ve adımlar çok dikkatle, düşünerek karşılıksız verme ama yeri gelince talep etme ile atılmalıdır.

Bu durumdaki (kara sevda/NE altındaki) insanlar ne yapabilirler? Gerçekçi olmak zorundayım; alanı bu kadar güçlendirmişken dağıtmak zaman alacak ve dayanıklılık isteyecek olabilir. Ama kesinlikle imkansız değildir. Her şey daima doğalına kolay akar, geri döner. BU yüzden ilk adımda yapılması gerekli şey sözlerime inanmak, ortada aşk olmadığını bilmek, kişiyi tüketip duranlara karşı kararlı olmaktır.

Pratik metot ise tektir: Sevildiği sanılan (tuzağın yemi konumuna itilmiş) kişiyi asla-asla, nano saniye düşünmemek yegane yoldur. Düşündükçe salınan fotonlarla alan (üstlerinden geçildikçe asfalta dönen patika benzeri) güçlenir, negatif dalgaboyunun genliği artar. İyi haber odur ki, beyin bir süre sonra -tıpkı düşünmeye alışmış (doğrusu alıştırılmış) olması gibi- düşünmemeyi de öğrenmektedir.

“baskasini unutmak için bu kisiyle vakit geçiriyor olmak istemiyorum. Haksizlik olur bu.”
Bu havalı ama bıngır-bıngır ataerkil laflara -çok af edersiniz- sinir oluyorum demeden duramayacağım. Öncelikle bu jargonu değiştirin. İçinizde ılık bir rahatlık yaratacak olan bir davranış, tabi ki diğerlerine görünür (reel) bir zarar vermiyorsa, yanlış değildir. HAK, kuantum bütünlüğünü (cennetin bölünemez olduğunu) anlatmaya çalışan bir esmadır. Bu güzel içerikli sözcüğü ataerki PESPAYE ETMİŞTİR. (Hak, eşitlik, adalet arayışları ile o ne güzel ziyafetlere konar, yani çarpışmalar yaratır.) Biz insanların “hak”ın ne olduğunu anlayabilecek kapasitede olduğumuzu söylemek çok zordur ve genellikle “hak” sanılan şeyler ataerkil PALAVRALARDIR. Neyin haksızlık falan-filan olduğunu kalıplarla ezbere yinelemek yerine, davranışın kalpte (beyinde) rahatlık ve keyif gibi duygular yaratıp yaratmadığı ve bu davranışın diğerlerine reel zararlar verip vermeyeceği ölçülerek ne yapılacağına karar vermek gerekir.

Birlikte olduğunuz insanı (yeni partnerinizi) mutlu etmeye çalışmak tahtında, onu, beyin elektriğinizi temizleme yardımcısı olarak görmekte hiçbir hata yoktur. Ancak o kişiye eski ilişkinizi mikro saniye bile söylediğiniz anda… işte o anda o eski, size acı veren alan daha da güçlenecektir.

Bizim inancımızda partnerini (ondan fazla hoşlanıyor olunmasa bile) eğlenDİRmeye çalışmak, en kutsal davranışlardır… Bizim dünyada (anaerkil paganizmde) cennetlik bir sevaptır. :DDD

Yeni adaylarla ilişkilerinizde hoş ve eğlenceli ortamlar yaratmaya ve kendinizi zorlayarak bunlardan tat almaya uğraşın. Rol yapmayın, ÇABALAYIN, HİSSEDİN. Eğer partneriniz mutlu bir şekilde yanınızdan ayrılırsa, eğer siz de biraz olsun eğlenmişseniz, celp ettiğinizi PE, sizdeki negatif alanın dağılmasına yardımcı da olacaktır.

Merak etmeyin, “beni darlamadınız”. : ) Ama insanları rahatsız etmekten kaygı duymak, düşünceli olmak, çok güzel bir şey... Bu değerli huyunuzu yitirmeyin sakın.

"Güzellikler seninle olsun."
Güzellik dileyen altın bulsun. :D


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -