722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

KUANTUM

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM KUANTUM SORULARI
17 Haziran 2019
nerede bu allah

allahla makro.mikro evren arasında ilişkiyi açıklarmısınız.nerede bu allah*

YANIT

İşe baştan başlayalım:

Her inançta farklı şekilde ifade edilen bir neden yüzünden (örneğin Yahudilikte yılanın insanı aldatması) öncel evren olarak ifade ettiğimiz Big Bang öncesi ortamdan (öncel evrenden) bir parça KOPMUŞTUR.

Tamlık BÖLÜNMÜŞTÜR.

Bizler, yani bu evrende yaşayanlar ve var olanlar, bütünün kopmuş ve ona dönmeye (döndürülmeye) çalışan parçalarıyız.

Kopmuş parçanın -yani dalga fonksiyonundan, parçacığa çökmüş yapının- büyüklüğü nedir?

Yanıtı “Bunda bilemeyecek ne var? Tabii ki bizim evrendir!” olarak vermek doğru olmayacaktır; çünkü Tegmark benzeri saygın fizikçiler ve kozmologlar bizim evrenin sadece orta büyüklükte olduğu ve hyperspace adını verdikleri bir “denizde” (sözcük bana ait değil), diğer evrenlerle birlikte yüzdüğünü düşünmektedirler. Yer çekiminin bulunamayan hipotetik parçacığı (yani yer çekimi kuvvetinin taşıyıcısı) gravitonun güçsüzlüğünün nedenini “evrenler arası”nda (dikkat edin: galaksiler arasında değil, evrenler arasında) gidip gelmeye (paralel evrenler arası atlamaya diyelim mi buna?) bağlamaktadırlar.

Geçmişte Hıristiyan din adamları, kendilerini hakimi sandıkları dünyanın “göklerin hakimi” (merkezi) olmadığını söyleyenlere yönelik büyük bir yıkıma girişmişlerdir. Bu yıllarda hazretlere dünyanın “göklerin hakimi” olmadığı gibi, evrenin kenarına yakın, orta büyüklükte bir galaksinin önemsiz bir parçası olduğu söylense, fenalık (ya da sinir krizi) geçirerek düşüp yere yıkılacakları kesindir. Son yirmi yılda ise bizim -bir zamanlar- sonsuz sayılan evrenceğizimizin bile “evrenler ortamı”nın parçası olduğu ortaya koyulmaktadır.

Allah, Ana tanrıça, Buda, evren, fizik yapı, ya da adına ne veriliyor olsa da “tamlık”tan “bölünen evren” bu denli büyük… yani bu denli bölünmüştür! Özetle bu yapı, “yaratıcının parçası nerede?” sorusunun yanıtıdır.

Bir parçası bile bu büyüklükte olan Yaratıcı’nın büyüklüğünü görerek yere, secdeye kapanacak kişileri ise kötü bir haber beklemektedir. Bölünme adlı olay Büyük Patlama ile oluştuğu, büyük patlama sonrası büyüme (büyüyerek daha da bölünme) meydana geldiği ve son yıllarda akıl almaz bir hıza (ışık hızına) vardığına göre koparılan parça büyük, parçası kopmuş “tamlık” ise akıl almayacak kadar küçüktür. Bilim adamlarının bizim evreni bir ölçüde “pilot dalgalar”la yöneten bu uzayda estetik değerlerin olduğundan kuşkulanmaları ise çok anlamlıdır.

Yaratıcı orada mıdır?

Hayır! Yaratıcı sadece orada değil; bir parça olarak hyrperspace’de (bölünmüş parçada), kuantum ortamında, ama -bize göre- asıl olarak Bohm ve benzeri bilim adamlarının öne sürdüğü “kuantum ortamından da derinlerde olduğu düşünülen bir yerde”dir.

Peki, o zaman yaratıcı atom altı seviyeden bile küçük müdür?

Hayır değildir. Bilim adamları evren öncesinin madde olduğuna inandıkları için (evrenin “kesme şekerden küçük bir şey”den patlayarak var olduğunu öne sürmektedirler) kuantum ortamı “küçük” olarak algılanmaktadır. Oysa öncel evren (tıpkı kuantum uzayı ve daha derinleri gibi) -bir çeşit- dalga fonksiyonudur. BU yüzden -yani kuantum ortamı ve altı, boyutsuz olduğu için- ona büyük ya da küçük denilemez. O her yerdedir. Boyut; parça kopunca var olan bir kavramdır. Madde ve boyut, tıpkı zaman gibi, bir bölünme emaresi, bölünmüş olma kanıtıdır. Orfizmde mutluluk evreninin yaratıcıları yılan Ophion ve eşi Eurynome’u tahtlarından indiren oğulları Kronos zaten “zaman”dır.

Beyinlerimiz (ya da sırf beyinleri ile karar veren birçok bilim adamı ;-), parçacık evreninin malı olduğu için bu kavramı anlayamamaktadır. Bu kavramı anlamak için gereken, dalga fonksiyonu yanımız ile (yani ruhumuz ile) olaylara bakmaktır. Zaten din, “uhrevi” bir yaklaşımla içine girilirse anlamlıdır. BU YÜZDEN bilim ile uzlaşamamaktadır.

Toparlayalım: Yaratıcı (bu kavrama beyin yapınıza, aldığınıza kültüre ve büyütüldüğünüz inanca göre yukarıda verdiğim adlardan birini verebilirsiniz, ya da inançsızsanız bu yapıyı bilinçsiz bir oluşum olarak görebilirisiniz) her an, her yerde olan BİR ÇEŞİT dalga fonksiyonun KENDİDİR. Bu yüzden o -AYNI dalga fonksiyonunun parçası olan- ruhun içindedir. Ondan uzak olan parçacık halindeki bedendir. Müslümanlıkta bedenin önemsizliği ve toprak olmasının gerekliliğinin (yakılmamasının gerekliliği) bu gerçeğe gönderme yapar. Müslümanlıktaki “Allah kalbinizin içindedir” ve paganizmdeki "Ana Tanrıça evrenin kendidir" söylemi de aynı anlama gelmektedir. Yaratıcı, iyilik olarak nitelenen (ve ne yazık ki en çok da din ortamında yanlış anlaşılan) frekans ile senkronize olanın kendidir… çünkü artık koparılan parça öze dönmüş, yeniden YEKPARE olmuştur. Yekpare olunan öncel evren, denge ve tamlıktan kaynaklanan bir mutluluk ortamı olduğu için o kişi artık gerçekten mutludur.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -