722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

YAŞAM ve İLİŞKİLER

SORULAR ANA SAYFA | TÜM YAŞAM ve İLİŞKİLER SORULARI

Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Farklı İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

SON EKLENEN SORU        |        TÜM SORULAR        |        JANUS'A SORUNUZU İLETİN!        |        ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

2 Şubat 2021
Hatalılarla mücadele etme sorumluluğu

Sayın hocam, gerek sizden öğrendiğim gerek başka kaynaklardan öğrendiğim şekilde günlük hayat senaryolarım içinde üzerime vazife olmayan yani direkt bana sorulmayan veya direkt benden görüş veya eylem istenmeyen olay ve durumlara seyirci olmaya ve izleyerek öğrenmeye çalışıyorum. (Bunu eskiden yapamıyordum şimdi çabalıyorum)

Örneğin bir arkadaş sohbeti veya iş durumunda yanlış gördüğüm bir düşünce oluyor ama bana sorulmadan cevap vermemeye çalışıyorum ki normalde mutlaka bir şekilde müdahil olurdum.

Yada markette maskesini takmamış birisini reyon görevlisi kibarca uyardığı zaman adam ters ve kaba bir şekilde cevap verirse içimden şu adama haddini bildireyim geçse bile sesimi çıkarmıyorum çünkü gereksiz bir NE celp etme durumuna girebileceğimi düşünüyorum. Ama bir yandan da ufak bir rahatsızlık duyuyorum acaba şahit olduğum için beni ilgilendiren bir durum muydu ? diye kendime soruyorum.

Kısacası bizlere ters gelen veya düzeltmemiz gerektiğini düşündüğümüz ama direkt olarak bizi ilgilendirmeyen durumlarda sözsüz ve eylemsiz kalmamız doğru mudur ? Yani ben formülü doğru mu anlıyorum ?

PE yanlısı yani evrenin Pozitif tarafında kalmak isteyen insanların NE durumlarına müdahale etmek ve düzeltmeye çalışmak konusunda sorumluluğu var mıdır ?

Kuranda "Fitne ortadan kalkıncaya kadar onunla mücadele edin" emrini nasıl değerlendirmeliyiz.

Sevgilerim ve Saygılarımla

YANIT

Öğrencime merhaba!

Önce işin basit yanından başlayalım:

  • Maji öğrencisi olduğunuz için beyin elektriğinizi bu gibi olaylarla sizi karşılaştırmayacak frekansa getirebilirsiniz. (Anımsayın, evreni beyin elektriğinizin frekansı, yani bilinç yapısı, ki, buna hayata bakış da denilebilir, yaratır.)
  • Ya da kendinizle değil, yaşam ile ilgili çalışmalara meraklıysanız, ilgili durumları çözecek (yaşamı rafine edecek) çalışmalar yapabilirsiniz. Bu amaç diğerlerinin alanına girmek olarak algılanmamalıdır; çünkü hedef alanınız, kendinizin alanıdır (yani bir anlamla sadece kendinizle yaşadığınız alandır). Konuyu basitleştirelim: Geçinemediğiniz İnsan Kaynakları müdürü ya da rektör ile çalışmak zorunda olduğunuzu düşünün. O kişiye DEĞİL, icraata maji yapmak, yani artık SİZE GÖRE doğru kararların alınacağı bir ortam yaratmak adına çalışma yapmak, o kişinin alanına girmek demek değildir.

İkinci adımda şunu söylemek isterim:

Sizi çok yakından olmasa da, öğrencim olmanız hasebi ile az da olsa tanıyorum. Yaşamda yüzleştiğiniz sıkıntıların nedenlerinden biri kelimelere (konuşmaya) fazla önem vermeniz olabilir. Kelimeler, bilirsiniz, “kılıçtırlar”. İşin kötüsü, beyindeki bazı enerjilerin verbal olarak dışa vurumudurlar. Yani fazla kelime, beyinde fazla kılıç bulunduğunun kanıtı olabilir. Ataerkil kültürde yaşayanların başlarına açtıkları dertlerin en büyük nedeni sorunlar karşısında “konuşalım” yaklaşımıdır. Hayvanların koklaşarak, insanların konuşarak anlaştığı hakkındaki söz büyük bir tuzaktır. Hayvanları küçümseyerek insanları onurlandırma eğilimindeki bu söz insanların koklaşarak anlaşmadığını savunduğu için yanlıştır; çünkü insanların da feromonlar aracılığı ile etkileşime girdiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca konuşarak anlaşmak, kelimeler (kılıçlar) beyin alanlarına saplandığı için tehlikelidir. Kılıçla alınan darbelere hayatta kalma içgüdüsü nedeni ile karşı koymak doğal bir insan tepkisidir. Alınan darbelere karşı koydukça, iş katlanarak artar ve olay çok kötü yerlere varır. Koca adlı kimlikler eli ile yaşamını kaybeden hanımların pek çoğu bu acı olayı konuşmak amacı ile buluşmalar sonrasında yaşamışlardır.

İnsanlar konuşmadan bakış, uzaklaşma, beden dili gibi aracılara çok güzel anlaşabilirler, karşı tarafa -kimi zaman “çaktırmadan”- dertlerini, sıkıntılarını anlatabilirler. Susuştan, baş çevirmekten, soğuklaşan tavırdan anlamayan bir evlat, ebeveyn, müdür, elemen, ya da arkadaş, kaskatı bir duruş, düz ve aşırı ciddi bir bakış ve ani sayılabilecek bir uzaklaşma ile mesajı alabilir… böylece kendine göre derin anlamlar taşıyan savunmalarını duymak ve bunlara cevap yetiştirmek zorunda kalmazsınız. Sözün özü mesajınızın konusu olan "hataları eleştirmek" şeklinde özetlenebilecek tutumunuz değil, tutumunuzu sergileme yolunuz hatalıdır.

Bu girişten sonra cümlelerinize gelelim ve ikisini peş peşe ele alalım.

“günlük hayat senaryolarım içinde üzerime vazife olmayan yani direkt bana sorulmayan veya direkt benden görüş veya eylem istenmeyen olay ve durumlara seyirci olmaya ve izleyerek öğrenmeye çalışıyorum.”
“Örneğin bir arkadaş sohbeti veya iş durumunda yanlış gördüğüm bir düşünce oluyor ama bana sorulmadan cevap vermemeye çalışıyorum ki normalde mutlaka bir şekilde müdahil olurdum.”

Cümlenizdeki “üzerime vazife olmayan” sözleri hatanızın bilincinde olduğunuzun kanıtı… Soru olmadıkça yönlendirme yapmak doğru değildir. Herkes kendi yaşam modelinde, kendine özgü (özgün) kaderini yaşamaktadır. İçinde yaşadığı işleyen sistemin tüm gerçeklerini (detaylarını) ancak ve ancak kendisi iyi bilir. Bu yüzden bir insan ihtiyaç duymadıkça (kendi başına aşamadıkça, çıkmazda kalmadıkça) yapılan müdahaleler yanlıştır. Bunun adı “diğerinin alanına müdahil olmak” tır. Diğerlerine “olumlu” olarak nitelenen konularda bile majikal çalışma yapmama nedenimiz budur. Çok doğru sanılan kimi -sözde- yardımlar, o kişiye yıkım getirebilir. Arkadaşlarınız size uygun olmayan konularda konuşmaya başladıklarında çözüm basittir: Ortamı terk edin. :) Uzay-zaman konumunuza göre gözünüzü açık olan TVye kaydırın, pencere önüne veya tuvalete gidin, bara uzanıp bira alın, onları germeyecek, fark etmeyecekleri (ya da onu germeyecek, fark etmeyeceği) şekilde konuyu değiştirin, konu inatla sürüyorsa yanlarından ayrılın. Yaşam girift bir yer hiç değil. Onu karmaşıklaştıranlar, karmaşık beyin elektriğine sahip olanlardır. ;-)

Sorun ise neden müdahil olmak istediğinizdir.

Pek çok kişi yanlış tutumları izler/fark eder, hatta sezer. Yani yanlışı görmek büyük bir meziyet değildir… yanlışı görünce frene basmak yerine, kahramanlık rolüne gömülmenin bilinç yapısında insanlara (hatta yaşamın kendine) duyulan gizli bir nefret, en azından küçümseme ve/veya kişilik temelinde yer alan -belki de kalıtımsal yolla sahip olunmuş- bir öfke bulunabilir.

Buna ek olarak tavrınızın nedeni -çok farklı sebepler yüzünden meydana gelmiş olan- “öfkeyi size ezberletilenler temelinde boşaltma yolu aramak” da olabilir. Yani var olan öfke, “en doğru” olarak belletilen, hem de pek yaldızlı olan (örneğin haksızlıklarla savaşmak, adalet aramak, zalime başkaldırmak vb. benzeri) bir konuda ortaya çıkma derdindedir. Aslında konunun pek önemi yoktur; amaç sadece boşalımdır. Öfke, “kabul edilen ve onurlandırılan” hangi konuyu bulursa oraya akar ve orada patlar. Böyle bir durum varsa sorulması gerekli asıl soru, karşılaşılan her tersliği büyük olay olarak görüp boşalma hevesine kapılan öfkenin neden var olduğudur.

“Yada markette maskesini takmamış birisini reyon görevlisi kibarca uyardığı zaman adam ters ve kaba bir şekilde cevap verirse içimden şu adama haddini bildireyim geçse bile sesimi çıkarmıyorum çünkü gereksiz bir NE celp etme durumuna girebileceğimi düşünüyorum.”
"Had bildirmek" şeklinde nitelenen davranış sadece diğer kişi alanına girmek değil, aynı zamanda girerek “bastırma”dır. Genel olarak PE celbi için zorlama gereklidir; ama “bastırma” -kişisel olsa bile- NE celp edecek bir zorlamadır! Bizim önerdiğimiz zorlama, bir sporcunun veya dansçının adalelerini -acı duyacağı ölçüde, ama çok isteyerek ve zevk alarak (acıdan zevk almak anlamında konuşmuyorum)- zorlamasıdır. Siz ise antrenmana istemeden girmiş, antrenmana inanmayan, sadece altın madalyayı isteyen birinin hisleri içindeyseniz antrenman sizde ciddi sakatlıklara yaratabilir; çünkü amaç alt madalyadır, antrenman sırasında alınan zevk ve doyum değil.

“Ama bir yandan da ufak bir rahatsızlık duyuyorum acaba şahit olduğum için beni ilgilendiren bir durum muydu ?”
“Kısacası bizlere ters gelen veya düzeltmemiz gerektiğini düşündüğümüz ama direkt olarak bizi ilgilendirmeyen durumlarda sözsüz ve eylemsiz kalmamız doğru mudur ?”

Her olayın farklı dinamikleri vardır. Nasıl davranılması gerektiği hakkındaki kararı kişi bilinci verir. Önemli olan bilincin -yüzleştiği olayı doğru yorumlayacak ölçüde- PEye sahip olmasıdır. Sizin -sorunlarınızı kısmen de olsa bildiğim için- çok fazla PE sahibi olduğunuza inanmıyorum. Bu yüzden önerim belki öncelikle KENDİNİZE biraz zaman ayırıp, PE düzeyinizi fazlalaştırmanız, olayları sonra değerlendirmeye çalışmanız olabilir. Lütfen şu gerçeği hiç bir zaman unutmayın: Kendi beyin elektriğinizden başka hiç bir şeyi düzeltemezsiniz.

“Kuranda "Fitne ortadan kalkıncaya kadar onunla mücadele edin" emrini nasıl değerlendirmeliyiz.”
Ayetleri cımbızlamak her zaman doğru davranış sayılmaz. Ayetteki “fitne” ve “mücadele” olarak adlandırılan sözcüklerin içeriği bu ayette açık değildir. Ayeti yorumlamak adına Kuran’ın “içrek anlamı” şeklinde lanse edilen “ruhunu” iyi sezmiş olmak; (İslam inançlıları kızacak olabilir ama söyleyeceğim) belki bazı yerleri atlayarak anlamaya çalışmak gerekir.

Müslümanlıkta her noktada karşımıza çıkan (örneğin cennete girenlerin ilk kelamı olan) Selam sözcüğünün anlamı “barış/sulh”tur… ve Selam, Allah’ın adıdır! Bakara 208 de “Ey İnananlar! Hep birden barışa (slm’e) girin.” şeklinde geçer.

Ayrıca Kuran’da ufak çaplı saldırılar karşısında kalındığında “Selam” deyip geçmek gerekliliği vurgulanır. “O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) “selam” derler (geçerler). Furkan 63.
(Selam hakkında bilgi edinmek adına SELAMÜN ALEYKÜM ve ŞEYTAN - 1. Bölüm: Güzel Esma "Es Selam" adlı yazımı okuyabilirsiniz.)

Mümtehine 8-9’da sadece insanları yurtlarından çıkartanlara ve dinlerine karışanlara savaşılabileceği söylenir.

Maide suresi 32’de saldırı olmadıkça insan öldürmenin büyük günah olduğu anlatılır.

Verilmek istenen mesaj, ciddi tehlikelerin bulunmadığı süreçlerde, her olumsuzluğa yalın kılıç müdahil olmamak gerektiğidir.

Toparlayalım: Hatalara karşı çıkma arzunuzu iyice irdelemenizi öneririm. Eğer arzunuz, birinin hatasını yüzüne vurmakla sınırlı ise görmezden gelmeniz Selam’a ulaşmanızı sağlayacak olabilir.

Oysa amacınız gerçekten dünyayı yaşanır hale getirmekse, bir insanı hatasından döndürMEMEnin en başarılı yolunun (onu eleştirmek) ona karşı gelmek olduğunu unutmamanızı öneririm. Dost acı-macı söylemez. Dost, kalbindeki “dostluk” adlı yüce duygu tarafından kendi fark etmiyor olsa bile, öncelikle kalp kırmamaya yönlendirilmiştir… yani dostça bir bilince sahiptir. O asla “Bana ne, ben doğru yapıyorum” şeklindeki hoyrat tavrı sergileyemez. Doğru tekniğin ürkütmemekle ve kırmamakla ilgili olduğunu bilir, ya da hisseder/sezer.

Diğerlerinde gördükleri ciddi hataları İLLAKİ söylemek gerektiğini düşünen kişiler bir insana hatasını göstermenin yolunun ÖNCE güzel bir dostluk ortamı yaratmak, ardından ona ulaşmaya “çaktırmadan” çabalamak olduğunu öğrenmelidirler. Tok sözlülük kavramını siper edinerek kendilerinde her istediklerini söyleyebilecek hakkı görenler nobran karakterlerini dürüstlük maskesi gerisine gizleyenler olabilirler.

İyi ve doğru adına KENDİ BİLİNCİNİN SINIRLARI DIŞINDA mücadele, her önüne gelenin üstlenebileceği bir şey değildir. Önce alt sınıflardan iyi puan kazanmalı, giderek diplomaya ulaşmalı, mezun olunca çözümler adına görev almalıdır. İyi niyetle de olsa “pata-küte” sergilenen çabalar sadece elem ve keder yaratırlar. Acı veren eylemleri başlatan her kişi ve topluluğun söyleminde “adalet, eşitlik, hak, hukuk” sözlerinin eksik olmadığı, hatta sadece bu sözlerin olduğunu gözden kaçmamalıdır.

Bu yanıtımı buraya dek okuyan kişilere yönelik küçük bir “NE Varlığı Testi” ekleyeyim: Eğer sorunun başlığına gözleriniz takıldığında heyecanla yanıtı okumaya başladınız, ama bu satırlara geldiğinizde içinizde bir tatminsizlik ya da hoşnutsuzluk duygusu oluştuysa beyin elektriğinizde NEnin varlığından kuşkulanılabilir.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -