722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

EZOTERİZM

SORULAR ANA SAYFA
Maji | Pozitif/Negatif Enerji | Kuantum ve Bilim | Ezoterizm | Ruhsal Sorunlar | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi/Rüyalar | Astroloji | Fal/Tarot
Müslümanlık | Çeşitli İnançlar | Yaşam ve İlişkiler | Özel İlişkiler | Janus

TÜM EZOTERİZM SORULARI
22 Nisan 2020
Ay, Ay tanrıları, Müslümanlık ve Türkler

Merhaba JANUS abi nasilsin umarim iyisindir bu site üzerindeki bilgilendirmeler çok güzel allah seni güzel görsün Türklerin sirri ay dir sözünü duydugumdan beri ay ve ay kültüne ilgim var ve yolum paganizm ile kesisti açikçasi paganizme ve anaerkil ezoterizme güzel hisler besliyorum Erhan Altunayin bu konuyla ilgili bi kaç kitabini okudum ve sizin sitenizle besleniyorum sormak istedigim soruya gelirsek Erhan Altunayin Masalci adli kitabinda anlardan bahsediliyor benim merak ettigimse bu anlarin gerçegi nedir anlarin gerçegine nasil girebilirim suan bir hayalperdesinde yasiyoruz yani anin hayalinde anin gerçegine nasil uyanabilirim An larin ilmini gerçekten anlamak bilmek istiyorum saygilar

YANIT

Ne yazık ki popüler kültürden yıllardır bütünü ile uzak bir yaşamımız var. Bu yüzden değerli bir kimse olduğuna inandığım söz konusu kişi ya da eseri hakkında hiçbir bilgim yok. “An”lar nedir, onu da bilmiyorum.

Yine de sizinle yolumuz bir şekilde kesiştiği için biraz sohbet edelim derim.

Türklerde (yani Orta Asya ile ilgili Türkî kavimlerde, pagan Türklerde) Ay Dede, ya da Ay Ata diye bir tanrı vardır; ama ikincil öneme sahip bir tanrıdır.

Orta Asya Türkleri kurtlarla yakın ilgidedirler; çünkü bizim de inanışımıza göre Türkî kavimler Ergenekon’dan bir dişi kurt rehberliğinde çıkmışlardır. Bu konuda hayli araştırmamız var ve bulgularımıza göre Ergenekon yer altındaki muhteşem bir ülkedir. Ataerkil mitolojiler ve bazı dinler tarafından cehennemin yer altında bulunduğu savının gerisinde her iyi şeyin lanetlenme eğilimi vardır. Yer altı, üstünden iyidir. Yer altı dünyasında magmaya yakınlık ile var olan radyoaktivite yüzünden bitkiler büyüktür, parlak renklidir, yaşam uzundur vb. Yeraltından çıkan şifalı suların sağlık verme nedeni aynı radyoaktivitedir. Orada deniz de vardır, bir güneş de vardır, bulutlu havalar da vardır... Loch Ness canavarı o ülkenin canlısıdır. Bu hayvan grubundan bazıları bir yolunu bulup adı geçen göle ulaşıyor olabilirler. Yani ortada (nedense canavar diye adlandırılan, aslında çok da şirin görünüşlü olan) tek bir canavar yoktur.

Ancak yer altından çıkan kavim ile biz Türkiye Türkleri ne kadar kandaşız? Bu bence biraz kuşkulu… Çünkü biz Anadolu Türkleri, yarımadamız bir göç yolu olduğu için -tıpkı Amerikalılar gibi- melez bir ırkız. (Melezlerin genlerinin üstünlüğü hakkında bazı araştırmalar olduğunu da biliyorum. Örneğin Habsburg soyu soylarının asilliğine o kadar düşkün ve inançlıdırlar ki, kanlarındaki asalet bozulmasın diye sürekli birbirleri evlenmişler, bu yüzden de sürekli sakat, bebeklikte ölen, hatta korkunç çocuklar doğmuştur.)

Kendilerini “Bozkurtlar” olarak ifade eden düşünce sisteminin sembolündeki dolunay (ya da hilal), Türklerin rehberi kurtların (bize göre kurtlar, köpekler ve benzer türler, yer altı diyarının bir tür canlısının soyundandırlar) her mitolojide Ay ile ilintili görülmesi olabilir. Bu konuda eğitimimizde bilgi bulunmaktadır.

Müslümanlık öncesi paganizminde ise bölgede Ay çok önemsenir. Sin adlı ve çok güçlü bir de tanrı vardır.

Müslümanlık sonrası pagan tanrılar reddedilse de Ay’a verilen önem aynı kalır:

  • Kuran’da Kamer (Ay) adlı bir sure vardır.
  • Bazı yeminler Ay adına edilir.
  • Birçok tarih (örneğin Hac zamanı, Ramazan ve zekat), Güneş’in değil, Ay’ın hareketine (Ay takvimine, Kameri takvime) göre saptanmaktadır.
  • Kuran’da Yunus 5’de Ay’a “Nur”, Güneş’e “ışık” denir.
    Ay, nûran,
    Güneş diyaen (dad, ye, elif) olarak geçer.
    Diyaen, ziya (ışık) demektir.
  • Kuran’da Nuh 16’da Ay’a “nur”, Güneş’e “lamba” denir.
    Ay, nûran,
    Güneş ise Sirâcâ (sin, re, elif, cim, elif) olarak geçer.
    Sirâcâ, lamba demektir.
Bu ayetlerde Ay’a verilen farklı konum reddedilir gibi değildir.

Bu görüş, ışık’ı negativite, Nur olarak ifade edilen kavramı ise (fosfor ile ilgisi nedeni ile) pozitif şekilde algılayan sistemimize paraleldir. Fosfor, kuantum özellikleri taşıyan, beyin elektriğine süperpozisyon kazandıran, yani -evrenin beynin içindeki kuantum olayları ile var edildiği- hakkındaki birçok QM teorilerinin merkezinde olan bir elementtir.

Fosfor, adını Septuaginta’da (antik Yunanca Tanah, yani Tevrat ve Zebur) da görülen Phosporus adlı tanrıdan alır. Phosporus, Sabah Yıldızı Venüs’un bir adıdır. Bu ad Vulgate’de (Latince Kitab-ı Mukaddes) Lucifer olarak çevrilmiştir.

Demek oluyor ki, Hıristiyanlığın Şeytan’ı olan Lucifer adının gerçek sahibi Venüs gezegenidir ve fosfor ile ilgilidir. (Bu konuda bilgi edinmek adına 3- Lucifer/Şeytan... Yani Venüs! adlı yazımı okuyabilirsiniz.)

Venüs gezegeni ise SADECE gece ve gündüz olarak BÖLÜNEN saatlerin kaynaşma anı olan akşam saatlerinde ve güneşin doğuşu anında görülür.

Müslümanlıkta kutsanan ve Allah’ın niteliklerinden olan Nur, bölen ışık değil, birleştiren fosfor’dur, ya da “pırıltı” olarak kısır şekilde ifade edilebilen bir kavramdır.

(Işık hakkındaki görüşlerimizi için IŞIK HAKKINDA BİLMEK İSTEMEYECEĞİNİZ GERÇEKLER adlı yazı dizisine başvurabilirsiniz.)

Sistemimizde Ay özel önemi olan bir planettir ve eğitimde hakkında dersler vardır. Ancak bir planet çerçevesinde kült yaratmak doğru değildir. Kült, sınırları çevrilmiş bir alan içindeki bilgilerdir. Oysa inanç kişisel olmalıdır. Yani kişi Müslümanlık dahil, çeşitli inançlardan hoşuna giden, sempatizasyon ilişkisi kurduğu bilgiler temelinde kendine özel bir inanç yaratmalı ve sınırlar içinde hapsolmamalıdır. Amaç, PE celbidir ve sınırlamalar -sınır içinde kalan bazı parçalar kimlik ile çelişebileceği için- buna engel olabilir.

[Ülkemiz kültüründe Atatürk’ün önemli katkıları ile olsa da, aslında ulu önder devrimlerinden çok öncesinden başlayarak Türk halkı tarafından bu sentez yaratılmıştır. Müslümanlıkta haram olan içkinin Osmanlı döneminde yasaklanmaması, içki satışının serbest olması, diğer yanda halifenin Osmanlı topraklarında bulunması buna kanıttır. Söz konusu sentezin yaratıcısı biz Anadolu Türklerinin karakteridir. Atatürk, geçmişi eskilere dayalı uzlaştırıcı, uyarlayıcı eğilimi apaçık ifade ederek yasalaştırma hamlesini yapmıştır. (Bu konuda bilgi edinmek adına HEPİMİZ OSMANLIYIZ, HEPİMİZ ATATÜRKÇÜYÜZ! adlı yazımı okuyabilirsiniz.) ]

Ay neden kutsaldır?

Çok uzun bir konu bu... Üstünkörü bazı bilgiler paylaşayım: Mehtaba (hatta hilale) bakıldığında (görüntüde özellikle deniz üzerine vurmuş Ay ışığı yani yakamoz varsa) beyine belli bir alan meydana gelir. Osmanlı şarkılarında baş tacı edilen bu alan insan dostudur; çünkü sinir sistemi üzerinde pozitif şekilde etkindir.

Madde ötesinde var olan her şey, dalga fonksiyonunun maddeleşmesi ile meydana gelmiş makrokozmosta da yer alır. Yani beş duyunun algıladığı her bir şeyin madde ötesinde karşılığı vardır. Bunlar içeriklerine göre (hayr ve lanetli yapılarına göre) makroda tezahür ederler. Mehtabın sinir sistemindeki olumlu etkisinin gerisinde, görüntünün, olumlu bir vibrasyon frekansını var edici şekilde yaratılması (ya da oluşması) vardır. Yani madde ötesindeki olumlu dalgaboyu yayan alan çöker ve maktokozmosta mehtap olarak tezahür eder. Ay, pırıltı (fosfor) ile ilgili bir alanın çökmüş (maddelemiş) halidir.

[Sanılanın aksine, Osmanlı ve çağdaş Türk kültüründen çok daha ataerkil olabilen Batı kültüründe Mehtap delilik ile eş tutulur. Kurtların Dolunayda uluduğu, kurt adamların dolunayda insanlıktan çıktığı, gülünç bir Batılı palavrasıdır. Kurtlar ve mehtap arasında hiçbir etkileşim yoktur. Dolunay ve delilik teorilerinin gerisinde dolunay ve Müslümanlık bağlantısını lanetleme arzusu bulunabilir.

Bizim kültürümüzde aşk duygularını tetikleyen, sanatsal esini var eden Mehtap’ın, batı kültüründe bu yapının tam tersi şekilde ifade edilmesi, kültürümüzün (kültürü yaratan bizlerin) farklılığını, gerçekler ile senkronize yapısını gösteren bir durumdur.]

Anılan görünümün verdiği beyin elektriği majide kullanılabilir; çünkü söz konusu beyin elektriği, pozitif bir alan ile kontak kurulduğu için var olmuştur.

Ve küçük bir rica: Bir gün tanışırsak gerçek adımı “bey” eki ile kullanmanızı rica edecek olabilirim; ama Janus bir takma isim ve şimdilik sadece "Janus" demeniz hitap için yeterli.

Sitemize yönelttiğiniz güzel sözler için çok teşekkür ederim; işe yarar bir şeyler aktarmak beni nihayetsiz sevindiriyor.

"allah seni güzel görsün"
Ne muhteşem bir söz/dilek bu! Paganizmda (inancımda) cinsellik ve içki kadar güzellik de kutsaldır. Zaten bazı Müslümanlık kültürü sözlerini gerçekten çok seviyorum. Örneğin: "Ne oldu?" yerine "Hayırdır?"; "Hoşçakal" yerine "Allah'a emanet ol"... Sizin cümlenizi de not ettim, kullanacağım. Bu güzellik ortamını bozmayalım ve size, sizin dünyanız lehçesi ile yanıt vereyim: Allah sizden razı olsun.

Lehçeler (inançların adları), hatta diller (tapım biçimleri) farklı olsa da, PE tektir. Beyninde pozitif frekanslar bulunan hiç kimsenin (inançsız olsa dahi) bir diğerinden farkı yoktur.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -