722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Majikal Eğitim Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

EZOTERİZM

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM EZOTERİZM SORULARI
31 Ekim 2018
Sevgi, beyin biokimyası ve ezoterizm

Içimiz sevgi doldugunda, beynimizde ve atomlarimizda nasil bir degisiklik olur? Bir insani ya da hayvani çok sevdigimde farkli bir enerji akisi hissediyorum. Sizin bu konuya bakis açiniz nedir?

YANIT

Tıpkı bilinç gibi duyguların da kaynağı bilim tarafından henüz deşifre edilebilmiş değil. Bu yüzden sorunuzu kendi tezlerimizle yanıtlamak zorundayım. Bilindiği gibi bizim sistemimiz sırtını bilime dayamaya çalışan bir disiplindir. Ancak temelde bilim adamı değil okültist olduğumuz için söylemimizde bilim dışı yerlerin de bulunduğunu anımsatayım.

Önce bir düzeltme yapalım: Sevgi duyduğunuzda atomlarınızda değişiklik olmaz. Değişiklik; beyin sinir hücreleriniz olan nöronlarınızda meydana gelir. Bu değişiklikler ise atomlar (daha doğrusu iyonlar) tarafından yapılmaktadırlar.

Sorunuzun içeriği sübjektif bir kavram (sevgi) ve beyin biyokimyası ile ilgili olduğu için olaya iki koldan (ezoterizm ve bilim açısından) yaklaşmak gereklidir.

Önce ezoterizm:

Anaerkil yaratılış mitine göre evren öncel olarak benzersiz bir tamlık (denge) içindeki mutluluk ortamıdır. Bu ortam en başarılı şekilde Kuran’da “cennet” olarak betimlenir. Gün gelir, bu evren saldırıya uğrar ve ortadan ikiye bölünür… madde evreni (makrokozmos) olarak yeniden düzenlenir. Bu tema da Kuran’da “insanın cennetten kovuluşu” şeklinde yer almaktadır.

Evrenimizde zıtlıklar bu yüzden (bölünmüş parçalar sayılabilecekleri için, yani biri bir yarı, diğeri diğer yarı oldukları için) birbirlerini çekerler.

Yine bu yüzden madde evrenini zıtlıkların birlikteliği var eder.

Bu düşünceye örnek olarak
dişi + erkek = can;
elektrik + magnetizma = EM
çekirdek (+) + elektron (-) = atom
vb. şeklindeki gerçekler verilebilir.
Ayrıca sadece ters yönlü spinleri olan parçacıklar dolanabilirler (kuantum dolanıklığı yaratabilirler); elektronların bulundukları kabuklarda eşleşebilmeleri için ters yönlü spinlerinin olması gerekir.

Bölünme olduktan sonra öncel evrenin gerçeklerinden bir nüans, makrokozmosa sızmayı başarabilir… o nüans da sevgidir. Sevginin mutlu etme ve birleştirme (eşleştirme) yapısının gerisinde öncel tamlık evreninin nüansı olması vardır.

Bölünme adlı kavram bir anlamda “kayıp” demek olduğu için madde evreninde hiçbir şey tam ve mutlu değildir. Mutlu olmak için yapılması gerekli olan öncel tamlığı (evreni) yeniden yaratmak, yani bölünmüş parçaları birleştirmektir. (Söz konusu bütünleştirme öncelikle beyinde -kavramlar arasında denge kurarak, dengeli bir insan olarak- var edilmelidir. Dengeli insan mutludur ve birleştiricidir. Cennete dengeli insanların girebileceği düşüncesi, "incecik Sırat köprüsü" teması ile anlatılmaya çalışılır.)

Şimdi de biraz bilimsel konuşalım:

Beyindeki reseptörlerle bir impulse alındığında bu uyartı, nöronlarda -iyonların hücre içine girip çıkması ile oluşan elektrik ile- sinyale dönüşür; hücre içi ile dışındaki polarize durum değişir, depolarizasyon oluşur. Depolarizasyon belli bir eşiği geçerse AP meydana gelir, nöron ateşlenir, elektrik nöron boyunca ilerler, iki nöronu birleştiren sinapsa gelir ve bu sinapsı uygun nörotransmiterin (NT) salgılanması ile geçer. (Postsinaptik nörona geçer.)

NT’ler duygu durumlarımızı meydana getirirler. Bazı NTler ise nöromodülatördürler. Beyinde çok geniş bölgede daha kalıcı olarak var olurlar… bunlardan biri de Serotonin adlı monoamindir.

Serotonin mutluluk kimyasalıdır ve antidepresanların temelini oluşturur. Bu gerçek 1935 yılında Vittorio Erspamer tarafından bulunduğundan beri bilinmekte olsa da 2003 yılında serotonin hakkında çok farklı bir bulgu sunan yeni bir rapor yayınlanır. Rapora göre mutluluk kimyasalı serotonin ile spiritüel eğilim arasında doğrudan bağ vardır! Beyninde serotonin reseptörü fazla olan, spiritüel konulara (tanrıya [Allah’a] imana, dinsel inanca, sübjektif her konuya) yatkın ve bu alanlarda etkin olmaktadır.1

Sözün özü; beyinde, mutluluk ve ruhani konular arasında bağlantı vardır!

Bazı bilim adamları bu sonucu
“Gerçekte spiritüel ortam/boyut (bir diğer deyişle "ilahi ilham") bulunmaz, bu beynin bir yaratısıdır. Sadece beyin vardır, ötesi yoktur; beyin ölünce tanrı, ilham gibi şeyler de kalmaz” şeklinde değerlendirmektedirler.

Ancak bu görüşün tersini savunanlara da rastlanmaktadır.

Lindon Eaves (Kimyager, farmakolog)
"Tanrı kavramının beyinde şekillendiği doğru olabilir. Peki neden bu kavram oluşuyor ona bakmak lazım? Yani neden beyinde ‘inanma’ isteğini doğuran kimyasal aktiviteler yaşanıyor? Bence bunun cevabı yine Tanrı'nın gücünde yatıyor."

Bize göre ise mutluluk aslında sadece PEnin bir yan ürünüdür.

PE ise öncel evrenin bir anlamda fotonu, güç taşıyıcısıdır; çünkü öncel evrenin bir EM alanı vardır. Bu EM alan ile kontağa girince bu nedenle PE celp edilmiş olur ve mutluluk hissedilir.

PE denilen vibrasyonun mutluluğa dönüşme (yani bir dalga boyunun beyin tarafından deşifre edilip bir duyguya dönüştürülme) aracısı ise serotonindir. Kontak, sevgi ile kurulduğunda bu alanın (öncel evren ya da cennetin) dalga boyu, PE tarafından taşınarak beyindeki spiritüelliğe açık olan reseptörler (5-HT1A, 5-HT2A) aracılığı ile bir ilgili kimyasalı (serotonini) tetikler; kişi mutlu olur.

Mutluluk, sadece öncel diğer evren (cennet) ile kontakla elde edilebilir.

Eğer bu varsayım ciddiye alınır üzerine eğilinirse, bir türlü çözüm bulunamayan Hard Problem’a (yani kabaca “bir et parçasının nasıl olup sevgi yaratabildiği” sorununa) da yanıt verecek olabilir. Ancak söz konusu düşünce öncelikle bir öncel evrenin (cennetin) varlığını, bu varlığın bir yaratıcısı olduğunu ve bu yaratıcının sevgi ile ilintisini bulunduğunu kabul etmekle ilgili olduğu için birçok bilim adamınca ciddiye alınmamaktadır.

[Bir yaratıcı tanrının, (Müslümanlıkta Allah’ın) varlığına inanmayan kişiler söz konusu öncel ortamı “kuantum uzayının derinleri” olarak adlandırabilirler. Bu ortam Orch OR yorumunun kurucusu emeritus profesör Hameroff ve "sir" ünvanlı fizikçi Penrose tarafından “Platonik değerlerin yer aldığı derin uzay” olarak adlandırılmaktadır. Kuantum fiziğinde bu ortam ile bilinç arasında sürekli etkileşimin varlığı kabul edildiğine göre kuantum mekaniğini biraz inceleyen inançsız kişiler de “birşeyler ile” iletişimde olduklarını göreceklerdir. Bu sonuca vardıran ise spiritüel yaklaşım değil; mantık yoludur.

Dileyen adı geçen odağa tanrı, dileyen "kuantum uzay zaman geometrisi" (hatta Bohm'dan2 alıntı "Implicate Order") adını verebilir. Önemli olan "platonik değerlerle yüklü" (ki, buna iyilik diyebiliriz) bir ortam ile kontak kurulabildiğinde bir etki/tepki mekanizmasının hayata geçmesi ve de söz konusu kontağın serotonin nedeni ile mutluluk verici olmasıdır.]

(Serotonin ve inanç hakkındaki "Serotonin, İnanç Ve Mutluluk" adlı yazımı okumak için tıklayın!)



DİP NOTLAR

[1] “Serotonin Sistemi ve Spiritüel Deneyimler” - Lars Farde M.D., Ph.D. et al.

[2] David Bohm. Teorik fizik, felsefe ve nöropsikoloji alanlarına katkıda bulunmuş kuantum mekaniği fizikçisi. Vikipedi.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Makaleler    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -