722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Pozitif Enerji Eğitimi Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ SORULARI
4 Ekim 2019
Ailemle fazla konuda çatışıyoruz

Merhaba Janus,yazilarinizi kesfettigimden beri surekli okuyorum.Bunu sagladiginiz icin siz ve site editörlerine tesekkürü bir borç bilirim. Yazilarinizi okumayi cok seviyor ve olabildigince onerdiginiz seyleri uygulamaya calisiyorum.

Fakat bazi durumlarda sabrimin sinirlari oyle zorlaniyor ki ofke patlamalari yasiyorum kendimi oyle caresiz hissediyorum ki.Bu patlamalara genelde saatlerce suren bir aglama eslik ediyor.Hem üzüntü hem caresizlik hem nefret.Sizin sayenizde birazcikda olsa bunu hafifletebildim.Bu patlamalar her zaman olmuyor elbetteki fakat oldugu zaman sanki gozume perde iniyor ve ben ne yaparsam dogru olacagini secemiyorum.Bu bahsettigim seyin sebebi genelde ailem oluyor.Cok fazla konuda catisiyoruz.Bazen Allahim neden burada dunyaya geldim diye yakiniyorum.Gerçekten baska bir ailede olamaz miydim?Artik onlara karsi sevgi hissediyor muyum bilmiyorum ama nefreti cok net hissediyorum.

Ailemde herhangi bir alkol uyusturucu siddet vb kotu seyler yok (genel aile entrikalari disinda) olabildigince benim icin ellerinden geleni yapmaya calisiyorlar(bu noktada ben simarik ve bencil cocuk oldugumu hic zannetmiyorum.Cunku onlar bana her imkani saglamaya calissalarda konu benim isteklerim benim kendi degerlerim oldugu zaman cok benciller.Benim bagimsizligimi desteklemiyorlar.Hep onlara bagli olmamdan yanalar.) sorun onlarin asiri muhafazakar olmalarinda.Onlarin yaninda oldugum bazi zamanlara dahi tahammul edemiyorum.acaba onlar ölmüs olsaydi daha mi rahat olurdum diye düsündügüm oldu.Insan ailesi hakkinda nasil boyle dusunebilir degil mi?ama ben düsünüyorum cunku beni bu hale onlar getirdi.Fakat gecenlerde babam hayati tehlikeye girebilecek bir duruma düstü.O evden çiktigi andan itibaren her seyi unutup sadece ona bir sey olmamasi icin cok cok icimden gelerek (ki normalde bu denli icten ve odaklanmis olmuyorum) dua ettim.Sonradan bu durumu düsündügüm zaman ikileme düsüyorum Insan ayni anda hem nefreti hem sevgiyi yasayabilir mi gercekten?Fakat babamla gecmiste yasanan seyler aklima geldikce icimden resmen ofke nefret nüks ediyor.

Sizce ne yapmaliyim sevgili Janus?Bu durumun sebebi nedir?Simdiden tesekkur ederim.Sevgilerimle:)

YANIT

Sizi tanımadığım için kesin konuşmak zor "sevgili" sorucu. :) Ancak mesajınız bana artık bir şekilde belki ciddi (acı verici olabilecek) özveriler ve kararlarla farklı bir ortama göç etmeniz gerektiğini düşündürdü. Eskilerin sözü ile “tebdil-i mekanda faide mamuldür”. Bu -her zaman uygulanması doğru olmasa da, kimi zaman çözüme katkı sağlayacak olan- “ortam değiştirme” yaklaşımı eğer inançlı iseniz anımsayacağınız gibi hz. Muhammet tarafından uygulanmış (hicret) ve başarılı sonuçlar yaratmıştır. İnançsız olabilirsiniz, o zaman şu açıdan olaya bakın: Ciddi oranda başarısız olma sınırında olan bir kişi, sadece mekan değiştirerek “cihanşümul” bir din yaratma başarısını gösterebilmiştir.

İçinde yaşadığınız ortamı bilemesem de; çok güzel şekilde rezüme ettiğiniz duygularınıza bakarak eleştiri oklarımı size yöneltmeme izin verir misiniz? Dilerseniz cümlelerinizi mercek altına alayım ve onlar hakkında görüş bildireyim. Böylece sanırım daha kolay anlaşacağız.

bazi durumlarda sabrimin sinirlari oyle zorlaniyor ki ofke patlamalari yasiyorum kendimi oyle caresiz hissediyorum ki.Bu patlamalara genelde saatlerce suren bir aglama eslik ediyor.
Bunların üzerinde HİİİİİİİİİİİİÇ durmayın. Okültistlerin “Yukarıda ne varsa, aşağıda da o vardır” sözünü ben “makrokozmosta (yaşanan hayatta, fizik planda, fizik kanunları ile açıklanan) ne varsa, mikrokozmosta da (ruhsal yaşamda, dalga fonksiyonunda) o vardır” şeklinde söylerim. Yani ruhunuz da aslında kuantum fiziğinin giderek ortaya çıkarttığı gibi fiziksel alandır. Nasıl bir balonu sıkarsanız patlarsa, ruhu da sıkarsanız arada bir o da patlar. Olumsuz bir süreci yaşadıktan sonra kafaya takmaz, bir su içer, sevdiğiniz bir işe -biraz ciddi bir gayretle- atlar ve dikkatinizi oraya verirseniz, geçer gider. Ağlama periyodu saatlerce sürüyorsa bunu siz yaratıyor, yani engel olmak adına çaba göstermiyor, hadi bana kızın, “çamura yatıyorsunuzdur”. :) Arada bir patlamak yeterli rahatlamayı sağlar. Bu “kazanımdan” sonra sevdiğiniz işe atlayacağınıza ağlamayı sürdürürseniz… işte o zaman NE şahane dalgalarla çağlayarak gelmeye koyulur.

“Hem üzüntü hem caresizlik hem nefret.”
Bunlar olağan insan duyguları… Havalı-havalı anlatmasanıza canım... Ananıza/babanıza da duyarsınız, hatalı sollama yapan dangalak şoföre de, sevmediğiniz partinin liderine de… üzerinde durulacak şey değildir. Bunalınca gelirler, keyifli bir haber aldığınızda bir anda yok olur giderler.

” Bazen Allahim neden burada dunyaya geldim diye yakiniyorum.”
Bu durumdan kurtulma yolu bu düşünce sisteminin “arabesk” ve gülünç (lütfen bana darılmayın) olduğuna KENDİNİZE inandırmak, yani bunu fark etmektir. Kimse saçmalamaktan hoşlanmaz. Saçmaladığınızı fark edince toparlanırsınız. Bu düşünce tarzı size belletildiği için bu -yine aynı lafı edeceğim- havalı laflarla “kafa yapmaktasınız”. :) Yerine; “Hımm… bu ailem denen kimlikler bana hiç uygun yapıda değiller. Genetik bazen iki kuşak atlar, demek ki bende de böyle oldu. O zaman yapmam gereken bu hımbıllarla (tabi ki kimseyi küçümsemiyorum, ama siz böyle düşünebilirsiniz, yıkıcı öfkeler duymak yerine, hafiften dalga geçmek daha iyidir) yolumu tez vakitte ayırmak. Ya, ben bunlara hımbıl dedim de, neden hımbıl dediklerimi bu kadar önemsiyorum? Walla hımbılın önde gideni de benim!” düşüncesini geliştirdiğinizde, bu sözleri, bu “havailik ve genişlikle” söyleyebilecek beyin elektriği yarattığınızda, PE celp olmaya başlayacaktır.

“Gerçekten baska bir ailede olamaz miydim?”
Hayır. Ruh yapınızın frekansı ile tam da oraya çekildiniz. Kaderde hata olmaz. Ancak aynı kader, evrim ile kolayca değişir.

” Artik onlara karsi sevgi hissediyor muyum bilmiyorum ama nefreti cok net hissediyorum.”
Nefret, yukarıda size hissettirmeye çalıştığım ve “havalı” dediğim bir duygudur. Aslında saniyede yok edilebilir. Derin kinler (örneğin kan davaları), NE öğretisine tutsak düşmüş (kendini tutsak etmiş) insanların kendi kendilerine yarattıkları mahzenlerdir. Şartları değiştirme çabasına gireceğine -bana yine darılmayın- tembelliği seçen kişilerin içinde keyif çattığı (evet, nefret ederek çok da güzel oyalanılır) bir duygudur. Nefret edeceğine, farklı bir bakış gücü/açısına atlayıp (paralel evrene atlayıp) “Salak bu ya” diyerek, kendi hayatına ilerlemek aslında kolay olandır. Ama bu paralele atlamama inadı ya da tembelliğindeki kişiler, “Şahane bir haklılık duygusu + bir tutam kendine acıma + baldan tatlı bir nefret” ile dolu halde -yani aslında gayet de rahat- yaşamayı sürdürürler. Rahat olmalarının kanıtı, şartları değiştirmek için parmaklarını kımıldatmamalarıdır. Oysa her insanda, şartlar gerçekten dayanılmaz olunca, halletme yeteneği vardır. Bu durumu öğrencilerime hep şöyle özetlerim: “Şu anda odaya uzaylı bir örümcek girse, hepimiz daha önce sahip olduğumuzu bilmediğimiz bir hız ve çeviklikte koşmaya başlarız.”

Hep onlara bagli olmamdan yanalar.
Darılmayın ama bu bir felaket (nadir görülen bir durum) değil, her 10 Türk ailesinden, 4ünün huyudur. Anlamadığım neden bu olağan durumu büyüttüğünüz? İnsanlar aileniz oldular diye MÜKEMMEL olmak zorunda değiller. Onlar sadece sizin-benim gibi insandırlar. Onlarca kusurları, hatalı tavırları (sizin gibi “havalı tavırları”) olan sıradan yaşam formları… Neden onların hata yapmayacaklarına inanıp, yaptıklarını gördüğünüzde “deliriyorsunuz”? Sonuçta sadece hata yapıyorlar, hepsi bu.

sorun onlarin asiri muhafazakar olmalarinda.
Bunda da hiçbir ayıp yok. Bu bir seçimdir ve siz karışamazsınız. Ve evet; onlar sizin aileniz oldukları için size BİRAZ (sizin onlara karışacağınızdan fazla) karışabilirler. Bu olağan/doğal bir durumdur. "Çağdaş yaşam pop kültürü" adını verebileceğim farklı bir mecranın saçma özgürlük/eşitlik öğütlerine inanmayın. Ailelerin daima ağırlıklarının olması anaerkil paganizmde bile yer alır. Anlayışlı olun. Size aile kölesi, kuklası olun demiyorum. Anlayışlı olmak, insanlara hata yapma payı vermek, onların hatalarının ardındaki acılarını gözleyebilecek bilinç sahibi olmaktır.

“acaba onlar ölmüs olsaydi daha mi rahat olurdum diye düsündügüm oldu.Insan ailesi hakkinda nasil boyle dusunebilir degil mi?”
Çoğunlukla böyle düşünür. :) İnsanların sevmedikleri kimseler için EN FAZLA düşündükleri şey onların ölmeleridir. Biraz olağan karşılayın bu tepkiyi. Üzerinde durmayın. Sinirlenme hatasına düşmenin (gerçekleri göremeyip, onlarla başa çıkılamayacağına inancın tepkisinin) sonucudur bu düşünce. Ağır hastalara bakan aile bireylerinin aslında onları öldürmeyi istediği hakkında bir rapor okumuştum geçmişte. Hatanız; suçsuz ama hatalı insanları bu kadar gözünüzde büyütmek.

“beni bu hale onlar getirdi.”
Kimse kimseyi bir hale -kişi içinde eğilim yoksa- getiremez. Bu -yine aynı lafı edeceğim- “pop kültür psikolojik gerçekleri” başlığında sunulan palavraları unutun. Bu konuda da eskiden okuduğum bir rapordan söz edeyim: Bir manastırda, onlara emanet edilen çocukları eşcinsel ilişkilere zorlayan rahibe ve papazlar hakkındaydı bir rapordu bu. Bu manastırdan çıkarılan çocuklarda yapılan psikolojik testlerde eşcinsellik eğilimi oranının sanılanın çok altında olması ile “kişilikte eğilim yoksa, zorlayıcı şartların bile eğilim ve seçimlerde değişiklik yapamadığı” düşüncesi vurgulanıyordu.

” Sonradan bu durumu düsündügüm zaman ikileme düsüyorum Insan ayni anda hem nefreti hem sevgiyi yasayabilir mi gercekten?
Her zaman. :) Sevgi ve nefret (pop kültür sözünü yinelemekten biraz kasılıyorum ama diyeceğim) kardeştirler. Bu gerçek en çok aşkta (yani duygular iyice yoğunlaşınca) izlenir. Siz de yoğun duygular içindesiniz. Üzerinde durmayın.

Sizce ne yapmaliyim sevgili Janus?
Söyledim buraya dek aslında. Ama yineleyeyim.

İnsanlara (ister üst kattaki densiz komşu, ister dangalak patron, ister kötü niyetli iş arkadaşı, ister hatalı tutumları olan aileler olsunlar) hata yapma şansı verin. Bu sözlerimin anlamı, "onlar hata yapsın, kendinizi ezdirin” değil tabidir ki. İnsanların -aileniz olsalar da- HER ZAMAN hata yapacaklarını, bu hata sanılan şeylerin bazen hata olmayabileceğini, eğer hataysalar HATA YAPANIN KURAL OLARAK ACI ÇEKMEKTE OLDUĞUNU (bu evrenin temel ve değişmez şartı/yapısıdır) görebilecek bilince gelin. “Bilince gelin” dediğimi duyunca anlamlı kitap okuyarak ilerlenecek uzuuuun bir süreç yaşayacağınızı sanmayın. Bir anda atlanır paralel evrene. Atlanamama nedeni kişinin ona sunulan prangaları KENDİ ayağına takmış olmasıdır.

Hata yapanlara ilk adımda fazla aldırmayın. Çevirin kafanızı ilerleyin. Ufarak sorunları (yenen kazıkları) görmezden gelin. Zamanla geçerler, kendi kendine dağılacak olabilirler. Ancak yapılan hatalar olumsuz şekilde ve ciddi oranda yaşamınıza müdahil oluyorlarsa ÖNCE ÖFKELENMEYİN. Soğukkanlılıkla olayları -karşınızda korkunç bir düşman değil, acı ektiği için hata yapmakta olan bir canlı- olduğunun bilincinde (bu canlı otorite figürü olabilir, yani güçlü konumda bulunabilir) sorunu çözmeye odaklanın. Bir yöntem saptayın, bunu değiştirmemek adına not alın ve BIKMADAN İFA EDİN. Bir daha… Bir daha… Bir daha… Çözüm her zaman kolay gelemeyecek olabilir. Her deneme, sonuç başarısızlık olsa bile, ileriye atılmış bir adımdır. ZAMAN OKLARI DAİMA İLERİYE İŞLER. KİMSE EVRİMDE GERİ GİTMEZ. Denemek, başarı elde edilmese de kazanç anlamındadır.

Ve en zoru (umarım bu sözlerimi okuduğunuzda dostlumuz sürer): Saçmaladığınızı fark edin. :) Sinir krizi geçirmek, hatta sinir içinde kalmak, yapılabilecek en-en-en kolaycı saçmalıktır. Keyifli günlere bilet almış, güzelliklere ilerlemekte olan bir ruh asla-asla sinirlenmez. Her şeyi görebiliyorsa, “eşyanın gerisindekini sezecek bilgisi varsa”, İSTESE DE SİNİRLENEMEZ. Sadece “müşahede eder”. Yani sorunu görür… Hemen en normal bir tavır olan “çözüm üretme” safhasına atlar. Çözümü dener. Biraz ısrarcı olur. Sabreder! (Değişim sağlıklı ise zamana dayalı gelecek olabilir.) Ciddi başarısızlıkla karşılaşırsa çözümü biraz değiştirir.

Yaşam bundan başka nedir ki?

Oysa ataerki, yalan yanlış, kötücül, art niyetli, gerçek dışı, tuzak kalıplarla (örneğin “Allahım, neydi günahım”; “neden benim ailem şöyle/böyle/bana uygun değil”; “neden şansım yok?”, “Neden çirkinim/iticiyim/asosyalim/beceriksizim vb. vb. şeklindeki düşünce modelleri ile) insanlara yukarıda söz ettiğin prangayı gümüş tepside sunar. Bu palavralara inananlar o prangayi KENDİ ELLERİ İLE ayak bileklerine takarlar.

Yaşam, "doğru düşünmek" adlı model ifa edilince hem çooook kolay, hem de eğlencelidir. Doğru düşünmek adlı duruma bir saniyede varılabilir aslında. Ama pranga bazen zor çözülür. Bu yüzden sabırlı olmak, her sorunun bir felaket değil, kişiyi daha güzele götürecek BİR DERS, bir öğrenme FIRSATI, olduğunu bilmek gerekir.

Sonuç olarak: “Havalı” tavırları bırakın. ;-) Bir sorun varsa (aslında yok gibi, ama fazla bilemem de) onu çözmeye (ailenizin yanından ayrılmaya) odaklanın.

Eğer onların yanından ayrılmak istemediğinize karar verirseniz şunu unutmayın: Bu evrende mutluluğu (cenneti) yaşamanın yegane yolu farklılığını yitirmeden, farklı kişi ve ortamlarla UZLAŞMAYI becermektir. Size, bireyleşmenize izin vermeyecek ölçüde baskı yapıyorlarsa (örneğin sokağa çıkmanıza, istiyorsanız bir işte çalışmanıza vb. izin vermiyorlarsa) o ortamdan ayrılmaya odaklanın. Sorun görüş ayrılıkları ise -her nerede olsanız bundan kurtulamayacağınızı- kavrayın ve aslında pek de sevdiğiniz ve sizi kendi çaplarında sevdiklerine emin olduğum kişilerle (ailenizle) çocukça tepkiler vermeden, doğru çözüme ulaşmak adına kural olarak SAKİNCE, uzlaşma ilerlemesini kaydedin.

Aslında HER İNSAN GİBİ üstün bir güç olduğunuzu, ama bunu NEREDEYSE HER İNSAN GİBİ görmediğinizi, yaşayamadığınızı artık, bu anda, anlayın. O üstün kimliğe atlayın. Çenenizi kaldırın. Yüz ve omuz adaleleriniz gevşetin. Sakinlik ve olgunluk içinde derinlerdeki gücünüzü ARTIK hissedin. Şeytan’ın oyunlarla gömdüğü için diğerlerinin ulaşamadığı o gücü siz bulun içinizde. Öyle bakın bir kez da olaylara. ÜSTÜNLÜKLE... SAKİNLİKLE... ANLAYIŞLA... Her başarılı adım, şahane mevkilere açılan bir pencere, hatta giderek kapı olacak.

Bu küçük siteye benim kadar, hatta kimi zaman benden çok, idealist denecek özveri ile emek veren herkesi anımsama ve onlara da teşekkür etme inceliğiniz için size özel teşekkür edeyim.

Aslında teşekküre -bizim açımızdan- gerek yok, çünkü sadece sevdiğimiz şeylerle uğraşarak keyif sürüyoruz. :) Bunun bedeli, dar gelirli olmak… ama makrokozmosta keyif sürmek daima pahalıdır!

Ancak siz yine teşekkür etmeye -kendinize adına- devam edin. Teşekkür etmekten (genelde gönül okşamaktan) zevk almak ve bundan korkmamak kadar PE celp edecek pek az şey var.

Varsın sizi anlamasınlar. Varsın size teşekkür etmesinler. Varsın sizin gönlünüzü okşamasınlar. Bundan gizlice zevk alın; çünkü bu durum sizin özel ve onlardan değerli olduğunuzun kanıtıdır! Eğer herkes özel güzelliklerden anlasa, güzel gönüllü olmak PE celp edecek özel bir nitelik değil, sıradan/gündelik bir durum olurdu. Dünya da -iyi ve kötünün bir arada bulunduğu- bir yer olmazdı. Özel ve değerli (erdemli diyelim mi buna) olmak, bunun tadını alınca kendi başına acayip keyifli… Diğerlerinin desteğine/onayına gerek duyulmayacak kadar...

Neden mi? Yanıt basit: Bir yerlerde bir şey (buna ister tanrı deyin, ister evrensel derin yapı) balıkların beğenip yemediği iyilikleri hemen fark ediyor ve mutlu oluyor... sizi kendine doğru biraz daha çekiyor.

Ve bana inanın; ona yaklaşmak kadar büyük mutluluk veren hiç mi hiç bir şey yok... çünkü orası gerçek cennet.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -