722 Sistemi Majikal Eğitim
Pozitif Enerji Eğitimi
Astroloji Eğitimi
DANIŞMANLIK
SİTEYE ÜYE OLUN
Güncellemeleri hemen haber alın,
üyelere özel sayfalara girin.
ÜYE GİRİŞİ

BU SAYFAYI PAYLAŞIN! >>

Pozitif Enerji Eğitimi Alın | Eğitimin Programını İnceleyin

JANUS'A SORUNUZU İLETİN!

POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ

SORULAR ANA SAYFA | Maji | Astroloji | Fal / Tarot | Kuantum | Ezoterizm | Müslümanlık | Pozitif/Negatif Enerji | Reenkarnasyon/Ölüm Ötesi
İlişkiler | Özel İlişkiler | İş Hayatı | Janus

TÜM POZİTİF ve NEGATİF ENERJİ SORULARI
12 Haziran 2019
NLP (Neuro-linguistic programlama)

Merhaba Janus ,piyasada sikça sözü edilen nlp(Neurolinguistics)programlama hakkindaki düsünceleriniz neler?Bahsi geçen bilinçalti tekrar kodlama ve benzeri çalismalarin hayatimizi iyilestirmede nasil bir katkisi olur.Beyin dalgalarini düzene sokarak travma,depresyon gibi rahatsizliklari giderdikleri söyleniyor.Neurofeedback programlama yaparak (Sizin de hep söylediginiz gibi )beyin elektrigini disaridan müdaheleyle düzene sokmak mümkün müdür?

YANIT

NLP ve benzer yöntemlerin bizim düşüncelerimize uygun olmadığını söylemek zorundayım. O kadar ki, eğitimini verdiğimiz, “hayırlı” ve “birleştirici” olarak nitelediğimiz manyetizmanın bile bu çeşit kullanımlarına (örneğin “transcranial direct current stimulation") olumlu bakmıyoruz.

NLP ile ilgili düşüncelerimi ise şöyle özetleyebilirim: Bu yöntemdeki ana doneler (Thought forms and behaviour ya da language’in öneminin vurgulanması diyebileceğim düşünceler) sağlam olabilir, ama ortada bir “programming” hedefi ve bir programlayıcı varsa sisteme dikkatle yaklaşmak gerekir. “Doğru”nun (gerçeğin) ne olduğundan kopulmuş bir dünyada beyin programlaması yapmak onaylayabileceğim şey değildir. Hele ki bazı yöntemlerde bu iş için hipnozun kullanılması -yine bana göre- bir olumsuzluktur. Hipnoterapinin hiç bir çeşidi benim sempati duyabileceğim yöntemler değildirler.

Ayrıca ETC (Electromagnetic Theories of Consciousness) teorileri ortamında, “bilinçaltı” diye son birkaç on yıldır ortaya çıkan kavramın aslında sadece korteks’e varacak dalga boyunda olmayan fotonlar sayılması gerektiği gibi düşünceler tartışılmaktadır. Yani ulaşacak bilinçaltı yoktur ki, beyni "kurcalayarak" ona ulaşılmaya çalışılsın. Yine de her zamanki uyarımı ekleyeyim: Biz her şeyi en doğru şekli ile bilen kişileriz gibi bir iddiamız yok. Sözlerimiz, sadece kendi inançlarımızla sınırlıdır.

Bizim inancımıza göre mutluluğa -ayrı tutulduğumuz- “öz”e ulaşmaya çalışarak kavuşulabilir. Ayrı tutulan özü ise beynimizin derinlerinde aramak anlamsızdır; çünkü kolay yol -doğa olarak adlandırılabilecek- yakınlıktadır. Doğa ile kontakta olan beyin ya KENDİ KENDİNİ programlama yeteneğini yeniden kazanır, ya da ilahi esin ile kontağa girerek esenliğe erişir. (Yöntem küçümsenmemelidir, basit olan kutsaldır; basit sözcüğüne adını veren "ya Basit" adlı esma öncel evrenin frekansıdır. Bu sözlerin nedenselliği eğitimimizde açıklanmaktadır.)

Bizlere göre insanoğlu adlı canlı türü, tıpkı hayvanlar ve bitkiler gibi, işin en başında (yaratılış anında) en zorlu şartlarda hayatta kalabileceği şekilde biçimlendirilmiştir. İnançsız kişiler bu durumu “belli bir güçte olduğu için hayatta kalabilmiştir” şeklinde yorumlayabilirler. Bu nedenle her insan gerek ruhsal, gerek fizyolojik açıdan en olağan, en sıradan şartlarda kendi kendine yetmekle kalmaz; aslında en fazla kendi kendine -kendi kendineyken ve EN OLAĞAN ORTAMLARDA- yeter.

Bizler majinin gama dalgaları ile yapıldığını savunuruz; bunun da ötesinde hayatımızın temeli de majikal çalışmalara dayanır. Yani bizim gerçeğimizin en önemli nüvesi majidir. Sözü edilen nüvenin en önemli argümanı gama dalgaları olduğuna göre, gama dalgaları yayan bir beyin bizim vazgeçilmezimizdir. Oysa bizler için bu denli önemi olan gama dalgalarını yükseltmek adına bile bazı ek uygulamaları hayatımıza sokmayız.

[Arkadaşlarımızdan biri -Mithrandir- bu konuda çalışmalar yapmakta olsa DA, onun bulgularını bile -ki, değerli şeyler olduğuna geçekten inanıyorum- kullanmayı düşünmedim. Kullanacak olanlara da engel olmam, o ayrı.]

Herkesin beyni ya bir yaratıcı, ya da kendi kendine evrim ile en doğru şekilde vardır. Yaşanmakta olan hayat (çok kişi tarafından beğenilmeyen kaderler) aslında -ya bir ilahi bilinç, ya ilahi denilebilecek bir fizik yapı, ya da her ikisi (ilahi bilincin yarattığı insan tarafından belirlenen dalga fonskiyonu çöküşü) tarafından kişiye en uygun biçimde yaratılır. Bu kendi kendine yetme yüzden çok gerekmedikçe doktora gitmediğimiz ve ilaç kullanmadığımız gibi, beyin gama dalgalarını güçlendirecek ek yöntemlere de sempati duymaz, zor anlarda beyin elektriğimizi -tercihen doğaya çıkarak (ama alışveriş, arkadaş sohbeti, bir kadeh içki veya küçük bir ritüel de işe yarayacak olabilir)- pozitive etmeye çabalarız.

Bizim inancımıza örnek olarak Rocky dizisinin 3. bölümündeki bir sahneden söz edebilirim: Bu filmde Rocky, bilimin son keşifleri ile desteklenen ve gücü laboratuvarda abartılan Rus boksör Ivan Drago ile başa çıkmak adına -özel olarak, daha önce yapmadığı bir şekilde- doğaya, hem de doğanın en zorlu şartlarına, dönmüştür. Bu yaklaşım sadece sporcuların değil, majisyenlerin de ciddiye alması gereken önemli bir mesajdır bence.

Söz konusu tartışma içinde “Majinin de beyin elektriğine dışardan müdahale olduğu” düşüncesi ortaya atılabilir. Oysa maji, doğada zaten var olan (zaten her an kullanılan) güçleri daha iradi kullanma (yönetme) anlamındadır. Maji bir anlamda -her gün tüketilen gıdaların bilinçle seçimi- olarak nitelenebilecek olan “sağlıklı beslenme”ye benzetilebilir belki. Majide kullanılan güçler öylesine doğaldır ki, bazıları iman ortamında tanrının adları (yani tanrının farklı güçleri) olarak geçmektedirler. Batı kaynaklı majikal tradisyonlarda “tanrı/spirit/demon/melek/antite vb. adı” olarak yer alan, Müslümanlıkta “esmalar” şeklinde anılan bu güçler, Müslümanlık öncesinde bile, anaerkil kültürler tarafından tanrı olarak tanımlanmışlardır. Majinin “fazladan” bir yöntem olmamasının bir diğer kanıtı da ilkel toplumlardaki şamanların ve Afrika yerli kabilelerinin şifacılarının (bir anlamda doktorlarının) aynı zamanda büyücü olmalarıdır. Büyünün doğadışı ve lanetli bir aracı olduğu inancının gerisinde Yahudilik vardır.

Sonuç olarak size önerim beyni kurcalayan yöntemlere itibar etmemeniz, kendi kendinize yetmek adına her donanıma sahip olduğunuza inanmanızdır. “Bunu biliyorum da, bu donanımı aktive edemiyorum” derseniz bu kez de önerim rahat bir gününüzde önce kendinizi ödüllendirip, keyfinizi daha da yerine getirip, hiç üşenmeden sevdiğiniz bir doğa parçasına (deniz, çayır, dağ vb.) ulaşmanızdır.

Bu minik özveriler sonrası vardığınız yerde sahip olmak istediğinizi -dilerseniz Allah, dilerseniz tanrı, ya da evrendeki bir fizik alandan- iyi niyetle, kuşkusuzca, rahat bir gönülle (tıpkı çok sevilen/güvenilen bir büyüğünüz/hocanız ile büyük bir keyif ve saygı içinde konuşur gibi, ASLA yanıp yakılmadan, kendinize acımadan) isteyin.

Sözlerimi harfiyen, eksiksiz uygulayabilirseniz bir ölçüde de olsa geri yansımalar olacaktır… ve yaşanana ilk kontak (first encounter), ilk senkronizasyon adı verilebilir. Hz. Musa’dan, Hz. Muhemmet’e (hatta Hesiodos’a) dek bir çok peygamberin vahiyleri genelde dağlarda (insanlardan uzaktaki doğa parçalarında) aldıkları belki de yukarıdaki düşünceleri doğrulayıcıdır.


ANA SAYFA    |    Sorular    |    Astroloji    |    Kuantum    |    Ezoterizm    |    Filmlerimiz    |    İletişim

Dizayn: JANUS722.com    |    © 2015 -